Güz:
Çürümüş bir takvim yaprağıyım
rüzgârı saklıyorum göz kapaklarımda
sarp yamaçlardan süzülen bir iç sıkıntısı
dokunuyor içime — serin ve yapraksız
Bir şiirin tam kıyısında
düşüp kırılacak gibi bir ben var
kimse adımı bilmiyor
ben en çok orada eksiliyorum
Uçurum:
Düşecek gibi değilim
düşmem gerektiği için buradayım
ayaklarım zeminle küs
gözlerim sarp yamaçlarla nikâhlı
Bir cümle daha konuşursam
ya ölürüm ya uyanırım
senin sesin kıskandırıyor uçurumun rüzgârını
kulak kabartsam — duyacağım
Soğuk:
İçimde sarı bir bank var
hâlâ taşıyor üzerine oturan gölgemi
sustum ben
sonbahar bana cümle kurdurmayı bıraktı
Ayakkabılarımın ucu
hiç gitmediğim sokaklara dönük
bir yerde biri düşmüş olabilir
belki de sadece ben hissediyorum o sesi
Rüya:
Çocukken düşmeyi severdim
bir yokuşu yuvarlanmak gibiydi dünya
şimdi her yokuş
bir ölüm ihtimali gibi olmalı
Kafamın içinde kurumuş bir yaprak dönüyor
annemin sesiyle uçuşuyor kuşlar
rüya içinde rüya:
ben — kendimi hatırlamayan bir ben
Yokuş:
Çıktığım her yokuş
beni biraz daha yaşlandırıyor
adımlarım dağılmış
sözcüklerim düş kırıklarıyla dolu
Gözlerim ayaza kesmiş
bir ihtimal daha var diyemiyorum
her şey bitmeden önce
hiçbir şey başlamamış gibi
Yankı:
“Orada mısın?”
sorusu yamaçtan dönüyor
ben kendime ulaşamıyorum
neredeyim bilmiyorum
Bir taş yuvarlanıyor aşağı
adım gibi
kimseye çarpmadan kayboluyor
bir ömrün arka bahçesinde
Gizli Sonsuzluk:
Yüzümü yapraklara gömdüm
ve orada seni düşündüm
güz bitti
ben kalakaldım bir gölgenin altında
Şimdi her şey mümkün:
yok olmak
bir şiirin son satırına dönüşmek
ya da sadece —
bir dize eksik kalmak senden
Bursa 12.06.2025
Hasan KocaKayıt Tarihi : 23.6.2025 11:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!