Ezeliyle başlayıp Eceliyle Biten Bir Aşk'a...
Su ve kırılgan bir yüzdü yansıdığım.
Herşeyi bulanık tutan'a hamd ederek,
Şefaati bir balığın soluğunda dinleyerek,
Kendi hırkasına pisleyen meczupları da tanıdık...
Güzeldi.
Olması gereken gibiydi yani.
Kendi saçlarını yolan binlerce peygamberden doğmuştu nasılsa,
İlk ışıkla duvarımıza çaktığımız hat'lar...
Suyun yüzünde kendi yansısına küfreden
Olgunlaşmış suratlar...
Güzeldi...
Ve dahası bizdik.
İliklerimizden seçerken damıtılmış pıhtıları,
Bir çocuğun saflığına erişmiştik.
Ağlayarak söylemedim bütün bu olanları Ama...
...Anne olmayıda becerebilirdik!
İnsan hep mi küserdi alıştıklarına.
Kaybolup bulmaların ardında,
Yitirelenlerin kaygısına bir çetele tutmadan,
Kazanılanın külfetine henüz paha biçmeden...
İnsan..Hep...Küserdi...
'namazım bozuluyor çığlığımdan'
Küsmüş ve Yılgın bir yüzdü yansıdığım.
Balıkların ağzında suya 'yarıl' demeyi bekleyen âsâ'lar,
Yarıldıkça çıkılması imkansızlaşan ölüm üstü patikalar,
Ve hep yüzüstü bırakılmış sitemli peygamber çocukları...
Güzeldi.
Ve dahası hepsini tanıyorduk.
Onlar ki bir sokak lambası tanımadan hayatlarında,
Selvilik gölgelerinde insan olmanın gizemini ararlerken,
Seni nasıl bulduğuma bir türlü inanmadılar.
İnandıkları şeylerin ötesinde insanın insana muhtaçlığı yatmamıştı henüz.
İşte bu yüzdendir ki,
Semavi olanın dışında kayıtsız acılarımızı
Kafalarına takmadılar.
Biz sabah namazından evvel sevişirken,
Onlar suyun hazzına bulaşmış olurlardı.
İki noktada birleşen hürlüğe
Hangi ismi versen faydasız...
Onlar peygamber çocuklarıydılar...
Şaşkın ve şapşal bir yüzdü yansımam.
İki ten aralığı tutuşan koca dünya.
Oraya kimi koysan sığmayan,
Birini çıkarsan azalmayan,
Her geçen gün orantısı bir türlü tutmayan,
Ebedi bir sevişgenliğe kucak açmış bekaret tanrılarından,
İlk kez bir çocuk doğuracak olan anne telaşını taşıyan,
Balıklar, peygamberler, çocuklar,
'ki ihanet yanağa kondurulan öpücükte gizlidir
öyle değil mi sevgili İsa?
o son yemekte
judas’ca öpüşten kalbine kalan
gözyaşlarının acısı var yazdıklarımda'
Ve son sevişmenin ardından bize payidar kalan,
İncecik tül kıvrımına bulaşmış bir parça kan,
Bir lokma çocuk, bir yığın ıstırab...
'Ben Peygamberimle sevişirken,
Tırnaklarımı kırdım Ya Rab! '
Kayıt Tarihi : 18.1.2010 14:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!