Sarnıç Şiiri - Samira Samiraninsiiri

Samira Samiraninsiiri
331

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Sarnıç

Sarnıcın Aynasında

Taş merdivenlerden indim
serinlik alnımı okşadı
şehir nefesini yerin altına saklamış
sütunlar suya doğru uzanmış
her sütun sanki omurga
her damla sanki kalbin ağır adımı

Ayak sesim yankıya karıştı
yankı benden önce yürüdü
karanlığın gözü açıldı
balıklar loş suda gümüş bir cümle gibi aktı
bir cümle ki
harfleri su
noktasını bulmak için benim susmamı bekliyor

Avucumu suya indirdim
su bir an çekildi
sonra geri geldi
avuç içimde ince bir halka kaldı
o halka içimdeki en eski odaya giden kapıymış meğer
kapının tokmağı sıcak değil
tam benim ısım kadar ılıktı

Sütunların tepesinde küçük bir rüzgar dolaştı
rüzgar suya eğildi
su bana eskiden bildiğim bir ninni söyledi
sözleri yoktu
ama annemin mutfağındaki buhar kadar gerçekti
yıldız görmedim
yine de gecenin üstüme koyduğu örtü hafifledi

Cebimden cam bir dünya çıktı
çocukluğumun cebi
bilye kadar parlak
onu suya bırakmadım
adımı bıraktım
adım yüzeyde bir an durdu
sonra suyun yazısına karıştı
yazı benden akıp sütunun gölgesine geçti
gölge adımı kendi dilinde tekrar etti
bu dilin sesi yok
yine de içeride bir yerim açıldı

Yan tarafta bir görevli göründü
elinde fener yoktu
elinde saz yoktu
yalnızca bekleyiş vardı
bilet sormadı
zamana bakmadı
sorduğu tek şey şuydu
kendine giden yolu nerede tutuyorsun

Elimi göğsüme koydum
orada küçük bir ışıltı vardı
ne sıcak
ne soğuk
uykudan uyanmak üzere olan bir sabah gibi
ışık suda çoğaldı
su sütunları birer lamba yaptı
lambaların dilleri açıldı
dedi ki
biz yıllardır seni izliyoruz
sesini çok yüksek söylediğinde de
çok kısık sakladığında da
en doğru yer
tam şuranın ölçüsü kadar

Bir balık avucumun yakınından geçti
kuyruğunda ince bir anahtarın sesi vardı
ses görünmedi
yine de kapı kadar gerçekti
o ses kalbimdeki küçük odaya uydu
kapı aralandı
içeriden bir esinti çıktı
o esinti alnıma yazı yazdı
yazının başlığı yoktu
yönleri belliydi
içeri
dışarı
yukarı
aşağı
ve hepsinin kesiştiği tek yer
benim gözümün en derin dairesi

Sütunlardan biri hafifçe titredi
üstündeki yosunlar dalga gibi kıpırdadı
yosunun kokusu ekmekle karıştı
fırınların henüz açmadığı bir sabahın kokusu
çıkışa doğru baktım
ışık çok uzakta değildi
ama ben hemen gitmedim
çünkü yerin altındaki ses
bana bir sır daha verdi
dedi ki
renk suyun üstünde değil
senin bırakabildiğin ağırlıkta çoğalır

Bu sözü alıp ceplerime koydum
ceplerim kumla doldu
kum kıyı gibi rahat
kıyı nefes gibi esnek
yürümek istedim
su izin verdi
yol suyun üzerinden değil
suyun içimde açtığı açıklıktan geçti
o açıklık ne korkuttu
ne yordu
sadece adımın ağırlığını tam yerinde taşıdı

Merdivenlere yöneldim
avucumda suyun bıraktığı halka duruyordu
halkanın tam ortasında bir kıpırtı
o kıpırtı bana şunu fısıldadı
ben yıllardır beklediğin özlemim
beni sonunda doğru yere koydun
şimdi ben sana değil
sen bana yaslan

Yüzeye çıktım
şehrin ışığı gözlerimde çoğaldı
pazar tezgahlarının rengi art arda açıldı
çatıların eteklerinde sabah gezindi
bir çocuk elindeki cam dünyayı göğe fırlattı
cam dünya düşmedi
göz pınarıma yerleşti
göğsümde bir salon açıldı
salona giren herkes susarak anlaştı

Yolda yürürken fark ettim
kimse beni çağırmıyor
kimseyi ikna etmiyorum
sokağın taşları yumuşuyor
ayaklarım ıslanmıyor
içimdeki su sakin
dışarıdaki su berrak
ikisi birbirine bakınca
şehir bir anlığına üstüme tam oluyor

Elimi kaldırıp güneşi selamladım
elimdeki halka bu kez göğe yazı yazdı
yazı tek cümleydi
adını tam yerinde söyle
yüksek değil
kısık değil
bir bardak su kadar
bir nefes kadar
bir ömür kadar

Ve ben söyledim
tam yerinde
tam ölçüsünde
sarnıcın aynası arkamda kaldı
ama suyun bana verdiği yüz
yüzümden eksilmedi
tam aksine
dünyanın yüzü
benim gözümün içinden yeniden doğdu

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 14.9.2025 21:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!