Tutunulacak aşktan başka ne var ki...
* * *
Geçen gün, yirmi yıldır benimle birlikte yaşayan sarmaşığımı seyrederken çok duygulandım. Nelere tanık oldu, nerelere yoldaşım oldu bunca zaman içinde..Vefalı sarmaşığım benim, yapraklarından bazıları sararmış, demek ki su vermeyi unutmuşum..Gittim öptüm yapraklarını, gönlünü almaya çalıştım. Zekâsına da hayranım onun, duvarda ilerlerken, kendine göre yol bulma şeklini; örneğin, zemine göre kaç milim/santim uzunlukta 'ayak' çıkaracağını ve nerede hangi kavisi vereceğini nasıl da biliyor.Tutunduğu yere de öyle akıllıca ve sıkıca yapışıyor ki, sökmeniz çok zor..Sökmek gerektiği yerde duvarın sıvası dökülüyor. Sarmaşığım zekâsıyla beni şaşırtıyor ve kendine hayran bırakıyor. Bitkilerin Gizli Yaşamı adlı kitabı okuduğumdan beri, onlarla ruhsal alışverişim bambaşka. Bitkilerim beni böyle rahatlatıyorlar ya, ben de onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum elimden geldiğince..Ha bir de, sevdikleri müzikleri dinletiyorum mesela. Kabakların Bach sevdiğini siz hiç duymuş muydunuz? Ruslar bitkiler üzerinde müzikle deney yapmışlar; hard rock dinletilen bitkiler müzik kaynağından uzağa kaçmaya çalışırken, klasik müzik dinletilenler müzik kaynağına yaklaşıp, onu adeta sevgi ve minnetle kucaklamışlar.
Biz insanlar da seviyoruz dediğimiz kişileri öyle vefa ve minnet duygularıyla kucaklayabilsek. Örneğin, pahalı bir müzik aletine gösterdiğimiz özeni onlara gösterebilsek..Yüreğimizde başlayan sevgiyi aklımızla geliştirebilsek.. 'Zemini' iyi yoklayıp, pürüzleri, kavisleri iyi hesaplayarak kuvvetle basabilsek. Zaman zaman sararıp solmaya yüz tutsak da, o anda bile sapasağlam 'duruş' sergileyebilsek..Duvarlar sökülse de biz kendimizden ve sevdiklerimizden sökülmesek..
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla