Bir yılan gömlek değiştiriyor karşı bahçede
uyku sersemi şaşkın tilki asfaltı bağ sanıyor
ayaklarını dolamış beline ay ışığının
köpürdükçe inliyor hazdan ihtiyar deniz
ışıklı dağlar gibi gemiler geçiyor boğazdan
Suyun dudağına teğet uçuyor deniz kuşları
nasıl da cilveleşiyorlar azgın dalgalarla
yunusların sevişmesini görmemiştim ömrümce
kaygan vücutların aşkla titrediğini duymamıştım
evrenin zerreye muhtaç olduğunu şimdi anladım
Kımıltılar içinde tırısa kalkmış küheylan zaman
ben eksilirken kum saatinden biz alıyor yerimizi
bu aşk deryasında aklımdan hiç çıkmıyor ki ölüm
ömrünün son virajlarındasın ey Bülent Güldal
nasıl da bırakıp gideceksin sımsıcak elleri?
Aklım sakin ol,dağın kum halini düşün biraz
dolup boşalan havuzun sonsuz girdaplarını…
Dizgini elimde sanırdım bu delicoş ırmağın
ne kıyıları benimmiş ne de derin yatağı,
o kara okyanusunmuş benim sandığım ne varsa
Kesiğinden kan sızıyor incecik yüreğimin
balkonuma yuva yapan kırlangıç telaş içinde,
aşk yorgunu denizde mor köpüklü sular duruldu
güneşin türküsü duyuluyor uzaktan, sabah oluyor
ışığı sönüyor iskeledeki yorgun fenerin
*(Şakayık Şelalesi isimli kitabından)
Kayıt Tarihi : 18.6.2018 21:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!