bilirdin, ben en çok seni anlatmayı severdim
kırdığım pottun, kırıp döktüğün çocuktum
doğmamışlara vasiyet bıraktım,
ölmüşlerin hayrına okudum
öyle ya seninim…
öyle ya, sigaraya başlar gibiydi zaten, sevmek!
çektiğim her nefeste biraz daha alıştım,
her nefeste biraz daha karıştım
alıştıkça şımardım, karıştıkça çoğaldım
bir nefes daha çeksem seni boğacağımdan korktum
durmadım!
bulutları geçer gibi geçtim dağları,
güneşi yakalar gibi soludum havayı
gözlerin! gözlerin çok rüzgarlıydı, bu yüzdendir ki,
seni damarlarıma kapan niyetine kurdum
vurdum! acı terbiye eder dediler eti
dudağımda jilet kesiği yaraydın,
seninle oynayıp durdum…
oynadıkça geçmeyeceğinden korktum
biliyorum, biraz avuçlarımız kanayacak,
biraz da tabanlarımız, fakat söylesene!
sonuçta hangi devrim olmuştur ki kansız
bilirdin, ben en çok seni anlatmayı severdim
boşalan kadehimin camından kayıp,
dibe doğru tırmanırken köpük köpük hatıralar
bir kadeh daha rica ediyorum garsondan, seni!
daha fazla boşalabilir miyim diye, daha fazla boşalıp,
bir kadeh daha içebilir miyim diye
bu suça nesneler de ortak, rüzgar da, tesadüfte
bir kibrit çaksak gökyüzü alev alacak
tarihi geçmiş iki konser bileti gibi savruldum,
insanlığa besteledim seni
bilirdin ben en çok seni anlatmayı severdim
mesela tıp dünyasında çalkantılı bir konuydun,
anatominin gücü yetmiyordu, çünkü,
yazılan ilk aşk şiirini heceliyordu vücudun
anlattım onlara, sonra!
karanfil diye uzattım ellerini çocuklara,
barış gelsin istedim
meydanlara indim anarşistlerle slogan attım seni
bilirdin ben en çok seni anlatmayı severdim -de
şimdi sen ölüyorsun! aşk olsun, alacağın olsun…
oysa ben her şeyden çok,
sana anlatmayı sevmiştim seni
tuttum gözlerini gökyüzüne fırlattım
kimseler çözemedi bu bilmeceyi
Kayıt Tarihi : 6.9.2018 00:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!