İçinden geçtim bu gece hüzün denizin,
Bütün sokaklarında ıslak dallar duruyordu.
Rüzgâr savurmuştu yollara kırılan dalları.
Bir kaldırımda bir ağaç ölmüştü;
Boylu boyunca uzanmış yatıyordu upuzun.
Başında ıslıktan bir ağıt söylüyordu yağmur taneleri.
Bütün lambaları sönüktü şehrin.
Gökyüzü şehre doğru inmişti sanki,
Uzatsan elini tutacak kadar.
“Yoğun bir akşamın yorgun şarkıları duyuluyordu,
Yol bulmaya çalışan arabaların içinden.”
Zeki Müren, yine Zeki Müren’ di.
Yollar eski yollar olmasa da.
“ Anlatılmaz bir dert ile geçiyor ” du,
Geçebilen her ne varsa.
Oysaki sahiden geçen hiçbir şey yoktu,
Zaman haricinde.
Dertler aynı dertlerdi,
Hayat aynı çileli hayat.
Zeki Müren aynı Zeki Müren
“ Şu yalancı dünyada bir zerrecik sefa yok. ”
Geçiyordu zaman.
Bir kaldırımda bir ağaç ölmüştü,
Rüzgâr kırılan dalları savurmuştu yollara.
Bir adam kıvrılmış yatıyordu.
Lambaları açık, ama sönük,
Bir evin karanlık bir odasında,
Adam yatıyordu.
Zeki Müren pilli radyodan fısıldıyordu:
“ Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,
Bende en az sizin kadar yalnızım. ”
Adam kıvrılmış yatıyordu.
Gözleri karanlığa bakıyordu;
Uzak, çok uzaklara:
Kendi gibi gözlerini geceye diken,
Aynı şarkıyı dinleyen,
Yokluğu buz gibi soğuk,
Bir gül gülüşlünün gözlerinin içine…
Kayıt Tarihi : 8.4.2015 23:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!