Felepınarı'na varınca bir 'oh! 'çektim
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Topraktan süzülüşü gürül gürül
Dağında ovasında canca,
Yüzüm yıkadım,içtim
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Karayaka üstünden göl kıyısı,Kızıldağ
Küfür küfür katran,ardıç,çam esintisi
Şehrin soluklanan ciğeri,atan yüreği bu dağ
Sevgilidir kuşların gönül saran sesi
Şu koyaklarda daha ayak izlerim var
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Derelerde korkuyla yaren çocukluğum
Üç ardıçlarda akan göz yaşım ikide bir
İşte amcamın kar kuyusu
Oyunlarımızdı ilk birdirbir
Kar eriyiği Bebik pınarında su
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Yelyudan'dan bakınca ovaya
Her yanı yeşile sarınmış gördüm
Yiten yavru birgün döner ya yuvaya
Camız kaymağı,goşma damak tadı
Aman Allahım ben düş gördüm
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Özlemdir,ya da yürek sayrısı
Bakır tasta yoğurt,çökelek,haşgeşli gatmer
Kavakdibi,deli gençliğim ilk göz ağrısı
Kara dığanda kavrulan ciğer
Türkülerde Fadim kız,haşhaş tarlası
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Gurbette olan anlar dostlar
'Neylerse Mevlam güzel eyler'
Bakınca dağdan ovaya,
Işıl ışıldı gece vakti Beyköy'ü,Çiçekpınar'ı,Oğras'ı
Cana can sıralı karşı yamaçlarda öteki köyler
Zengibar kalesi,Büyüksivri,Enevre birer tarih
Sevdam benim,Kızıldağ'dı burası,
Karaağaç'ta olmak ne güzel...
Kayıt Tarihi : 12.4.2008 18:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
50'li yıllar...Dedem,Kızıldağ'da bekçi idi.Yedi yaşlarındaki çocuk,kurdun kuşun cirit attığı,domuzların dağdan tarlalara indiği o dağa dedesine azığa gönderiliyor....Gerçekten Anadolu'da tesadüfen yaşıyor çocuklar. Çocukluğum Kızıldağ koyaklarında geçti.Kurt yavrularını, ayırt edemediğimden olacak, 'köpek eniği' diye sevip okşadığımı anımsarım. Yarım yüzyıl sonra,torunumla Kızıldağ'da olduğum bir gün,anılarımı anlatırken bu şiir doğdu.
Biz Türkçe'mizi bozan sözlerden bahsediyor ve doğruyu yansıtmaya çalışıyoruz. Dil hususunda hatır olmaz. Türk Dil Kurumu'na gelince; bende bu kurumda çalışan bir zatın ne kadar Türkçe'yi anladığını beyan eden bir yazısı var ki, tam bir madrabazlık eseri. Bu itibarla edebi alanımıza TDK vasıtasıyla sokulan sadece küfür değildir. Bir çok kelimeyi dejenere ederek dilimizi kuşa çevirenler TDK'dır ve konuşma kaabiliyetimizi de yok ettiler. Netice itibariyle TDK bir masum kurum iken gayeleri başka olanlar ne idiği belirsiz sözcükler ihdas ederek bu kurumu suçlu duruma düşürdüler. Küfür; sövmekten ziyade, en başta ecdadın hep mücadele etmek zorunda kaldığı bir Ehl-i Küfür de değil midir? Öyleyse bunun neresi savunulabilir?
Sami Hoca'mıza ve size göre ısrarla ılık-esen yel olan küfür bana hiç serinlik vermiyor.. Zira mazisi beni bunaltıyor.. Size serinlik olsun dostlarım..
Sami Bey öğrencisi olmaktan gurur duyduğum bir edebiyat öğretmenidir.Küfür tek başına söylendiğinde sizin dediğiniz gibidir, ama 'küfür küfür' denince; tatlı, serin ve hafif bir biçimde (esmek) anlamına geliyor, sizin önerdiğiniz; 'küfül küfül' ise; güçsüz, ılık esen yel (için) anlamında. Nitekim 'küfül' sözcüğü de tek başına kullanıldığında penisilin anlamına geliyor (muş). Bir şeyin doğruluğunu yargılamadan önce biraz araştırmak olası yanlışlarımızı bulaşıcı olmaktan alıkor.Kaynak; TDK http://www.tdkterim.gov.tr/bts/ ....Sedat Kısa
Sanırım bu bir kelimenin yanlış yazılım hatasıdır.
Şiirinizin ikinci kıtası ikinci satırında geçen;
'Küfür küfür katran, ardıç,çam esintisi' veznindeki küfür küfür ne manâya gelmektedir. Küfür, bayağı ve toplumun reddettiği bir hakaret malzemesi kelimedir. Doğrusu ise küfül küfül olmalı..
Lütfen bu satırı düzeltirseniz mesleğinizin gereği doğruyu öğretmek size,öğrenmek bize düşer..
Selâm, dua ve saygılarımla/Bekir YALÇINKAYA
Gazeteci Yazar-Şair
Website: bekiryalcinkaya.com- GSM: 0537 720 75 34
Dünyanın; yalnızca köyümün ufkuyla sınırlandığını ve büyüklüğünün de anca bu kadar olduğunu sandığım bir zamanda tanıdım Şarkikaraağaç'ı. İlkokulu köyümde bitirip,ortaokula Şarkikaağaç'ta başladım.Dünyanın biraz daha büyük olduğunu öğrendim.Ama,bununla birlikte sizi tanıdım;bana öğretmen olma düşümün desteğini siz verdiniz.Hatta ,ilkokul öğretmeni olmayı hedeflerken Türkçemizi ve Türkçe öğretmenliğini siz sevdirdiniz bana. Ne o zaman,ne de şu anda belki bunun farkında değilsiniz ama,kişiliğinizi örnek almıştım kendime.
Şimdi emekli, bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak saygılarımı belirtme fırsatı verdiğiniz şiirinizi okuyunca,1968'lerin (her yönüyle) belleğimde kalan ve hiçbir zaman silinmeyecek olan anılarıyla yeniden kucaklaştım.
Var olduğunuzu bilmek bile benim için onur kaynağıdır.
Antalya'ya yolunuz düşünce (ki,arada bir düştüğünü biliyorum) sizi görmek istediğimi sanırım tahmin edersiniz.
Mahmut OĞUZ
TÜM YORUMLAR (6)