Sarkaç Şiiri - Yorumlar

Necdet Arslan
1352

ŞİİR


92

TAKİPÇİ

(*)
Girdap zamanlarını anımsatan ney sesleri
Korktuğumuz ara yönler klavye dokunuşları ve harap acılar

Ne ki bir kanca dalmıştır derinlere
O kesif karanlık çöker birazdan
Perdelere gerek yoktur göğün yüzüne çekmeye

Tamamını Oku
  • İbrahim Kavas
    İbrahim Kavas 10.02.2014 - 12:25

    herkes kendi özelinden kesitler çıkarabilir, bu sarkaç diliminin içinde. Kendi çabaları, duyguları, dışlanmışlıkları, dışladıkları, vs. Ve, toplum içindeki yaşantıları. Toplumsal yönden de bakılabilir ayrıca. Güçlü kalemi gıptayla tebrik ediyor, devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Eline, gönlüne sağlık.

    Cevap Yaz
  • Semra Kındır
    Semra Kındır 10.02.2014 - 07:55

    Çok yönlü bir şiir olmuş 'bence' , okur her yönden bi şeyler bulabilir ....
    Müthiş betimlemeler , müthiş anlatım ...şiirin içinden hangi bölümün altını çizsem diye düşündüysem de her bölümü defalarca okumaya ve sindirmeye değer bir çalışma ...
    Sonsuz ve sonsuz kutluyorum hocam ...saygım ve sevgimle .

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar 09.02.2014 - 16:54

    Şiir yaşadığımız girdap içindeki görüntümüzü yansıtıyor.Nasıl karanlık. ..
    Çok şey hissettiriyor şiiriniz.. Çok düşünceler geçiyor zihnimde.. Ürktüm aslında topyekûn yok oluş öykülerinden..
    Harika bir anlatım.. Kutlarım bu müthiş şiiri.. Sonsuz saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Çubuk
    Hüseyin Çubuk 09.02.2014 - 15:12

    12 eylül döneminde doksan günlük gözaltından sonra ceza evine geldiğinde uyku halindeyken sık aralıklarla sayıklayan siyasi mahkumları anımsadım şiirinizi okuduğumda..

    Düşündüren, duygu yüklü eserinizi tebrik ediyorum sevgili Necdet hocam..

    Nicelerine dileklerimle..
    Saygı ve Selamlarımla..

    Cevap Yaz
  • Hayriye Pürtül Gaygın
    Hayriye Pürtül Gaygın 08.02.2014 - 20:16

    Oku ve düşün demişsiniz şiirinizle baştan sona...Dilerim düşünür bazı kişiler...Tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay 08.02.2014 - 15:50

    Ben bu sayfaya gelince zamanı unuturum... Şiiri o kadar fazla evirip çeviririm ki, o anda aklımdan geçenleri kaydedeceğim bir bellek olsa, mutlaka şiirler çıkar içinden...
    İşte yine aynı durum... 'Sarkaç' gidip geliyor... Bir baştayım bir finalde... Elbette hemen her okurun ilgisini çeken 'kutup palmiyelerine' takılıyorum...
    Ne alaka şimdi? Tropik iklim kuşağının karakteristik ağacı palmiyenin ne işi var kutuplarda? Orada değil bir günü, bir saati bile geçirebilir mi? Eksi bilmem kaç derecede nasıl donmadan dursun, anında 'yanmış gibi' kuruyup buruşmasın?
    İşte bunu düşünürken, okuduğum 'öykü/deneme' tarzı bir yazı geldi kuruldu önüme... Zafer Ercan'a ait yazıyı bulup yeniden okudum. 'Palmiye, Kutup Ayısı ve kalemtıraş...'
    Hadi bakalım... Kurun bağlantıyı, bu üçünün birbiriyle ne alakası var?
    Akıl işte... 'Dediğim dedik, çaldığım düdük' tipi biri iseniz... Hasbelkader bir ülkenin başına geçip 'diktatörlüğünüzü' ilan etmişseniz... Size göre yaptığınız hataların bile 'kerameti vardır...'
    Tıpkı öyküdeki gibi... 'Muz cumhuriyeti' deyimi nerden geldiyse, işte orada bir darbeyle iktidara gelirsiniz... Bütün çabanız 'darbeyi' unutturmak, halka şirin görünmek ya... Kıt kanaat geçinen ülkenin ekonomisini zorlar, ilgi çekecek işler peşinde koşarsanız... Ligi olmayan ülkede futbol turnuvaları düzenler, Madonna konserleri verdirirsiniz...
    Yetmez, 'palmiye ağaçlarıyla kaplı' bir alanı hayvanat bahçesine çevirir, zaten vahşi doğada bulunan hayvanları oraya doldurursunuz, halkınız rağbet etmeyince tutar, bir kutup ayısı getirtirsiniz...
    İşte o anda her şey değişir... Millet 'ilk kez göreceği' kutup ayısı için sıraya girer, hayvanat bahçesi dolar, taşar... Keyfiniz yerindedir... Unutulmuştur artık şatafata harcanan, 'hortumlanan' paralar... Baskı, dikta unutulmuştur, gel keyfim gel...
    Ama unutulan önemli bir ayrıntı vardır... Her ne kadar hayvanat bahçesinin o bölümü 'soğutulmaya' çalışılmışsa da, erkek olanı dişiyi yanına yaklaştırmaz, huysuzluk yapar, saldırganlaşır...'Doğasına uymayan' yer ayının kimyasını bozmuştur, onu rahatsız eden bir şeyler vardır...
    Sorunu duyan diktatör öfkeden çılgına döner, bağırır, çağırır, bakıcılarına tehditler yağdırır... Ama sonuç vermez, bir gün kalkar koltuğundan hayvanat bahçesine gider... Halk, devlet başkanının ziyaretini öğrenince akın akın hayvanat bahçesine gelir... Ortada tam bir kargaşa vardır...
    İşte o sırada bir çocuk, kutup ayılarının bulunduğu bölümdeki havuza düşer! Kalabalık korku içinde sessizliğe bürünür... Hiç kimse müdahale edememekte, sadece kenardan çocuğa seslenenler olmakta, 'dikkat et, ayıya yaklaşma' gibi bir şeyler söylemektedir...
    Çocuk, boğulmamak için yüzerek kenara gelir... Bütün uyarılara rağmen ayının yanına doğru yaklaşır... Diktatör dahil herkes şaşkındır... Korkuyla olacakları izlerler sadece...
    Ayı, burun buruna geldikleri çocuğu koklar... Çocukta ayının başını okşar... Aralarında ilginç bir yakınlaşma başlamıştır, insanlar pür dikkat onları seyretmektedir...
    Bu sırada kutup ayısı 'patilerinden' birini uzatır çocuğa doğru. Heyecan doruktadır, kalabalıktan bir uğultu yükselir.. Çocuk hiç çekinmeden ayının uzattığı ayağını avucuna alır, ayı da 'boynunu bükmüş' sanki 'bana yardım et' der gibidir...
    Çocuk dikkatle baktığında, ayağın tam altına batmış bir metal tel görür... Anlamıştır ayının neden ayağını uzattığını... Ceplerini karıştırmaya başlar, aradığı kalemtıraşı bulur... Tam kalemin girdiği deliğe telin sıkışması için uğraşır ve başarır... Sonra da var gücüyle çeker, teli çıkarır... O anda ayı acıyla bağırır ama sancıdan kurtulmuştur, çocuğa başını uzatır, son kez sevmesine izin verir...
    Olanı biteni dikkatle seyreden diktatör emir verir, çocuğun yanına getirilmesini ister... Otururlar, bir süre sohbet ederler... Sonunda;
    '- Dile bakalım benden ne dilersen... Her istediğini yapacağım...' Çocuk gayet sakin bir şekilde;
    '- Hayvanları kendi doğal ortamına gönderin. Hayvanat bahçesinin yerine de 'Palmiye Çocuk Parkı' yaptırın...'

    Evet.. Bu dilekler aynen yerine getirildi. Dahası, tam kutup ayılarının yaşadığı en son yer 'Çocuk Meclisi' olarak düzenlendi... Haftada bir gün çocuk meclisi toplandı ve ülke, 'çocukların isteklerini yerine getiren ilk ülke' unvanını kazandı...
    Artık 'geçici mutluluklar' değil, kalıcı ve insanca bir yaşam ülkeye hakim oldu...

    Hadi bakalım... Öyküyle şiirin bağlantısını kurun... Sakın ola 'ülkemizle' benzerlikler taşıyor olmasın? Yaşadığımız iç karartıcı sorunlar dizelerde yer bulur, 'kuşku, endişe ve korku' hepimizi 'Kutup Palmiyesi' aramaya zorluyor olmasın?
    Ne diyebilirim ki şiire... 'Düşünmeye, araştırmaya, çözüm üretmeye ve zorluklara karşı mücadele bilinci kazandırmaya' bu kadar katkı sağlıyorsa, ne denebilir?
    Mükemmeldi sevgili dost... Mükemmel... Bütün içtenliğimle kutluyorum...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta