Gerçekleşmeyecek sandığım bir düş sandalının kürekleriydi,
Van Gölü’nün turkuaz dalgalarını okşayarak geçtiğimiz.
Bütün dağların çıplaklığına,ovaların zavallılığına inat
Akdamar’dı vahşi bir cenneti ansıtan insanlığa.
Yüzyılllar öncesinden tarihin soluğuydu kilise
İnsanların sanatçı,üreten ruhuydu her motifte gülümseyen
Güzel Tamara’nın kara sevdasına ait gözyaşlarıydı
turkuazın derinlerinde gizlenen.
Ve o eşsiz aşkın sevgi dolu sözcükleriydi
rüzgarın fısıldadığı usulcacık! ...
Hoşap’a ulaşmanın eşsiz mutluluğunu yaşamaktı düş,
Tarihin eşsiz ürpertisiydi,dağlardan esip gelen.
Yürek sesimizin coşkusuydu,sevdamızı haykırdığımız
dağlara çarpıp çoğalan milyonlarca! ...
İnsanla bütünleştirdiğimiz doğaydı,tarihin omzundan
izlediğimiz bir bütündü Hoşap.
Yolların tozuydu,hasretlerin tutkusu
türkülerce söylediğimiz.
Van’ın yeşiliydi yağmurlarca bıraktığımız sevdamızı
Bir umut tarlasıydı tohumları bırakıp geçtiğimiz,
bir umut ırmağı çağıltısına kulak verdiğimiz,
İçi içine sığmaz bir çocuk yüreğiydi; şelaleleri çoğaltan,
Dağların eğilmez başını eğen,gökkuşağını renklendiren
Ve Doğu Beyazıt yoluna özlemlerden,tutkulardan
yumuşacık bir asfalt olan kocaman bir yürek..
Tendürek’ten akıveren lavların sıcaklığındaydı umut,
Kilometrelerce yayılan volkanik kayalar örneği artıyordu,
çoğalıyordu mutluluk.
Ağrı Dağı’nın o muhteşem,mağrur doruklarındaydı tutku.
Şimdi içi içine sığmayan yürek seslerinin ezgisiydi
rüzgarın ıslığına eşlik eden.
Kartalların umarsız uçuşlarıyla düşlerin gerçeğe dönüşü.
Bulutların gözyaşıydı sevdamıza damla damla iniveren.
Sıcacık yüreklerdi,bakışlarımızdan alıp paylaştığımız
Gülüşlerimizdeki doğallıktı köylere,yollara
kuşlara bıraktığımız..
İshak Paşa Sarayı’nın doruklarındaydık bir anda
Ve mutluluğumuz en doruktaydı,sınırsızdı.
Paylaşımların büyüsüydü,ayaklarımızı yerden kesen
Yine tarihin seslenişiydi,alıp çok uzaklara götüren.
Bir düştü bu,kanat çırptıkça yükseldiğimiz tutkularca..
Bir düştü,inanılmazı yaşayıp,düşte kaldığımız
uyanmaktan korkarak.
Gizemli bir dokunuştu içimizi titreten..
Ölümsüzlüktü doruklardan tarihi getiren avuçlarımıza.
Duyum sarhoşu bir dönüştü sonrası..
Bir yudum sevda bırakmıştık yollara,dağlara
Bir damla gülüş bırakmıştık tarihin asık yüzüne..
Erciş’in sıcak eli,Adilcevaz’ın tatlı güzelliğiydi
Ahlat’taki tarih zenginliğine taşıyan bizi.
Tatvan’ın özlemiydi bizi yeniden sarıp sarmalayan!
Bitlis’in beş minaresiydi dört gözle yolumuzu bekleyen..
Ve geçerken bir yudum bıraktığımız sevdamızdı,
milyonlarca çoğalıp karşılayan bizleri.
Siirt’in dik dağlarıydı,mutluluğumuz karşısında eğilen
Ve yağmurda eritip bıraktığımız,umuttu Siirt’e
Sınırsız,bitimsiz,tutkularca umut! ..
Yeniden Malabadi’nin mağrur duruşuydu,
özlemle selamlayan
Ve özleminin doruklarında gözyaşıyla uğurlayan..
Geride bıraktıklarımız,dağıttıklarımızla hafifleyip,
Yaşattığımız,tattığımız güzelliklerle yücelerek sonsuzlarca
Diyarbakır’ın sıcak karşılamasına açtık kollarımızı.
Yaşanmışların sarhoşluğu vardı üzerimizde
ve yaşanacak olanların heyecanı..
Yollar,dağlar,insanlar sevdalıydı şimdi
Yaşamaya sevdalıydı,umutlara sevdalı.
Paylaşımların mutluluğuydu yürekleri ısıtan
Gözlerdeki ışıltıların anlamıydı,düşleri gerçek etmek
Ayakları yerden kesen,başları göğe erdiren
Mutlulukları yaşamaktı paylaşım.
Paylaştık çoğalarak:Duyumları,güzellikleri..
Bütün çirkinliklere inat,bütün önyargıları yıkarcasına
Rengarenk kelebekler örneği özgürce,
yabani çiçekler gibi korkusuzca! ..
İşte hayat buydu:Anlık mutlulukları yoğaltarak
Asırlık mutlulukları pişirmekti,sevgi kaynayan
yürek zenginliğimizde! ...
Kayıt Tarihi : 5.5.2009 19:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!