Sürmüş atlarını Asya'dan, çok ötelerden,
Senin göçebe hayatın, durmaz m'ola Sarılar.
Suriye, Halep üzeri, Nevşehir, derken...
Türkmen Obası, bir yurt, kurmaz m'ola Sarılar?
Yaz gelince hazırlar, tongü ile tırpanı,
Bir elinde tırmık, öbüründe dirgeni..
Sal kurulmuş, asılı durur urganı,
Harman yerin harman, olmaz m'ola Sarılar?
Atlara koşum almış, eşeğe semer,
Kendine bağlamış, sicimden kemer.
Yokluğun pençesinde, yediğin şamar,
Gün gelir de bir gün, durmaz m'ola Sarılar?
Koyunların sürü sürü, yozda yatardı.
Hacı Sevgi bolca, küspe satardı.
Hacı Bilal'e iş, "mercimek" kadardı.
"Say ki öldüm" desen, olmaz m'ola Sarılar?
Ömer'in Oğlu'nu, Osman'ın Oğlu çağırsa,
Hacı Ağa da "geel gel", diye bağırsa.
Konağın başından Kel Zekere, deller çığırsa.
Yayha Çavuş "neeey" diye, sormaz m'ola Sarılar?
İllaz'ın İrbağam, hep askerden kaçarken,
Cin Memmet'le Cingan, Bıcahlı'da içerken.
Çalığın Kızı, kapımızdan geçerken,
Hağbesinden iğde, üzüm, vermez m'ola Sarılar?
Hani şu Gumbaz'ın kayadan, düştüğü sene,
Şıh'ın, Sofu'nun, "hu" çekerek, uçtuğu sene.
Gelin Cafiye'nin, Rafet'e, kaçtığı sene,
Senin kızların çeşmede, durmaz m'ola Sarılar?
Yokluğun ferfanası, pilav olurmuş.
Kiminden kazan, kiminden yağ gelirmiş.
Onu da herkes kendi, evinden çalırmış,
Horozu, tavuğu kimse, görmez m'ola Sarılar?
Yazdan kışa kayıt, mutlak çıkacak.
İyi basılmazsa tuluk, pendir kokacak.
Kerme, tezek, kerpiç, kışın yakacak.
Boruğun, çidirgin, yanmaz m'ola Sarılar?
Essağan Hacı, inne yapardı herkece,
Muska yazdıracaklar, gider idi Kekeç'e.
Nerden aklıma düştün bu gece,
Başka türlü acın, dinmez m'ola Sarılar?
Hubu'nun Aniş dersen, köyün ebesi.
Bir nesli kurtarmaktı, bütün çabası.
Bugünün büyüğü, dünün bebesi.
Göbeğini keseni, anmaz m'ola Sarılar?
Abidin Hoca, ilimde, dinin piriydi.
Nusret başkan, senin için deliydi
Halkın gözbebeği, eli, ayağı, diliydi.
Vicdanı olan bunu, görmez m'ola Sarılar?
Alamanya acı vatan, acı mı acı,
Genç ihtiyar bıraktık, hep işi gücü.
Vurunca mühürü, Azgının Hacı,
Bavulu kapan köyde, durmaz m'ola Sarılar?
Hani "tekerini görseydi", "mamıssızı" sürenler.
Büyük soğanın küçüğünü kıranlar.
"Gel gel" deyip de, hissesini verenler,
Bu hesaplara aklın, ermez m'ola Sarılar?
Sarığızın Andirne'yi, Güllü'yü de sayalım,
Okunmadan doktor, çıktığını da duyalım.
Hava Hala da haklı, ne diyelim,
Devlet sana bir doktor, salmaz m'ola Sarılar?
Cellat, Katil Memmet, Cin Yusuf nerde?
Adımız, adamlığımızın, önünde perde.
Bunu bilen bilmeyen, biri duyar da,
Okuluna bir öğretmen, gelmez m'ola Sarılar?
Tadına doyulmazdı, Kel Mahmut'un, okuduğu ezanın,
Gündüz tarlada çalışıp, gece "saya" gezenin.
Nakış nakış işlenen, Bozdağ'daki hozanın,
Gün gelir de orman, olmaz m'ola Sarılar?
Miskinlikle, tembellikle girme günaha.
Çok çalış, ilim öğren, güven Allah'a,
Var mı bundan başka, çıkar yol daha?
Derdi veren derman, vermez m'ola Sarılar?
Kayıt Tarihi : 23.3.2015 21:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!