Dedem anlatıyordu… Ak saçlı Gazi Dedem,
Sarıkamış'ta gazi, Rusya'da esir dedem…
Derdi –‘‘Oğul, Sarıkamış neredir bilir misin…? ’
Ölüm kalım savaşı nicedir bilir misin…?
Yıl, Bin Dokuz Yüz On Dört, yirmi iki Aralık,
Sırtımızda bir yazlık, ayağımızda çarık.
Tahin yok… Taam yok… Ot bulsak ot yiyeceğiz.
Her dudakta bir tevhit… İnandık… Öleceğiz.
Yüz yirmi bin Mehmet, yüz yirmi bin çıplak nefer,
Karşıda Rus askeri, arkada Ermeniler.
Acımasız bir kış bu, dünya dondu donacak,
Ne bilsin Mehmet, bu yer ona, mezar olacak.
Kelime-i Şahadet dudaklarda son hece…
Akıl dondu, fikir dondu, bu nasıl bir gece?
O gece sabaha kadar kar, yağdı da yağdı.
Yüz yirmi bin Mehmet'ten otuz bini ancak sağdı.
Sabah ezanı... O gün, bir Harputlu okudu
Tabiat ilmik ilmik kardan kefen dokudu
Kalanlar hep bir ağızdan getirdiler tekbir…
Kar altında kaldı doksan bin kimsesiz kabir…
Bu namaz Meleklerin kıldığı bir namazdı,
Şehitlik mertebesi, onlarda birer hazdı
Kalanlar da sakattı, yarım adam oldular,
Onlar ki bölük bölük, Rus'a esir oldular.
Kangren olmuştu dizim, acımadan kestiler,
Götürdüler Rusya'ya, orda esir ettiler.
İşte o zaman dedim 'Keşke ben de ölseydim.'
Bunca yıl esareti, yaşayıp görmeseydim.
Ne olurdu o gün Mustafa Kemal olaydı,
Allahü Ekber dağlarından güneş gibi doğaydı
Boş yere demediler oğul, ona Atatürk,
O büyük asker, o bir dahi, o en büyük Türk
***///***
Şiir: Mehmet Şükrü Baş-ELAZIĞ
Okuyan: Şebnam Kısaparmak
Beste: Doç.Dr.Burhan Tarlabaşı İstanbul Üni. Öğr.Üyesi
Yönetmen: Prof.Dr. Birgül Sönmez
Resimleyen: Hasan Öztürk
Kayıt Tarihi : 25.1.2006 13:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dörtnala koşarcasına kötü bir yoksulluk çalmış ülkemin kapısını
Tutsak zamanın iç çekişli soluğuna takılıp, tam teslimiyete varınca
Buz kesiyor yüreklerimizdeki saklı, yetmiş binlerin varlıkları, yoklukları
Anımsayınca Çanakkale ve Sarıkamış’ı bir “Ah” çekiyorum…
Beyaz beyaz çekiyor ortasına vatanseverleri, kâbus gibi düşler
Tadılmamış sevinçleri, hayalleri gelince; akıl bile şaşırıyor yolunu
Sinsi, hain, kör umutlar, bir de şu acayip suskunluk, kuşatınca ruhumuzu
Anımsayınca Çanakkale ve Sarıkamış’ı bir “Ah”çekiyorum…
Çaresizlik sımsıkı sarmaşık, gibi kaleyi dıştan kuşatmış
Yüreğime feryatları dalga dalga yayıldıkça, yağız atlar gibi
Satılınca umutlarımız, tutununca varsıl düşlerimiz birkaç Euro yularına
Gönlümdeki sessiz isyanlar büyüyor, sol yanım asi bir öfkeyle tepiniyor
Anımsayınca Çanakkale ve Sarıkamış’ı bir “Ah” çekiyorum…
Ufukta kahredişler çizilirken, acı işgal ediyor hücrelerimi
Elinden tutamadığım şanlı tarihimin, şifresini de yitiriyorum
Çaresizlik ipine asılıp, toprağımdaki bağımsızlığı sulamayıp kurutuyorum.
İçten içe kızıyorum kendime;”Kahretsin, o soylu direnişimiz, hani nerede?”
Yıl 2011 ve başım öne eğik; Şimdi kendimden utanıyorum
Anımsayınca Çanakkale ve Sarıkamış’ı bir “Ah” çekiyorum
18.03.2009/Akçay
Emine PİŞİREN
Bu şiir bir kaç dergi gazete ve sitede yayınlandıktan sonra besteye gelebilmesi için bazı yerlerinde ilaveler yapılmış bazı dörtlükler ise çıkarılmıştır.
Bu değişiklikten ötürü sevgili okurlarımdan özür diler ŞİİRİN BESTELENMİŞ SON ŞEKLİNİ BİLGİLERİNİZE ARZ EDERİM.M.Ş.Baş
---------------------------------------------
SARIKAMIŞ’TA O GECE
---------
Dedem anlatıyordu… Ak saçlı Gazi Dedem,
Sarıkamış'ta gazi, Rusya'da esir dedem…
Derdi –‘‘Oğul, Sarıkamış neredir bilir misin…?’
Ölüm kalım savaşı nicedir bilir misin…?
Yıl, Bin Dokuz Yüz On Dört, yirmi iki Aralık,
Sırtımızda bir yazlık, ayağımızda çarık.
Tahin yok… Taam yok… Ot bulsak ot yiyeceğiz.
Her dudakta bir tevhit… İnandık… Öleceğiz.
Yüz yirmi bin Mehmet, yüz yirmi bin çıplak nefer,
Karşıda Rus askeri, arkada Ermeniler.
Acımasız bir kış bu, dünya dondu donacak,
Ne bilsin Mehmet, bu yer ona, mezar olacak.
Kelime-i Şahadet dudaklarda son hece…
Akıl dondu, fikir dondu, bu nasıl bir gece?
O gece sabaha kadar kar, yağdı da yağdı.
Yüz yirmi bin Mehmet'ten otuz bini ancak sağdı.
Sabah ezanı... O gün, bir Harputlu okudu
Tabiat ilmik ilmik kardan kefen dokudu
Kalanlar hep bir ağızdan getirdiler tekbir…
Kar altında kaldı doksan bin kimsesiz kabir…
Bu namaz Meleklerin kıldığı bir namazdı,
Şehitlik mertebesi, onlarda birer hazdı
Kalanlar da sakattı, yarım adam oldular,
Onlar ki bölük bölük, Rus'a esir oldular.
Kangren olmuştu dizim, acımadan kestiler,
Götürdüler Rusya'ya, orda esir ettiler.
İşte o zaman dedim 'Keşke ben de ölseydim,
Bunca yıl esareti, yaşayıp görmeseydim.
Ne olurdu o gün Mustafa Kemal olaydı,
Allahü - Ekber dağlarından güneş gibi doğaydı
Boş yere demediler oğul, ona Atatürk,
O büyük asker, o bir dahi, o en büyük Türk…
***///***
Beste ve müzik: Doç. Dr. Burhan Tarlabaşı İstanbul Üniversitesi
Şiir: Mehmet Şükrü Baş
Resimler: Hasan Öztürk
Şiiri okuyan: Şebnem Kısaparmak
selamlarımla.
TÜM YORUMLAR (6)