Sarıkamış destanı Şiiri - Nuray Ülker

Nuray Ülker
83

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sarıkamış destanı

SARIKAMIŞ DESTANI
Donmuş ak yüzünde
Biriken kan ve ter
Var mı yeryüzünde
Böyle kahraman, azimli asker

Ayaklar delik, deşik
Çarığa susamış, hasret
Eller kenetlenmiş, birleşik
Üzerleri çıplak, yok kıyafet

Şu donuk kahraman abideler
Her bahar kardelen gibiler
Suskun kalmış, suskun gider
Kimde var böyle şanlı er

Tarihe altın harflerle destan yazdın
Ölümü göre göre, şahlandın
Karların içinde sütten beyazdın
Kimde var bu sır, bu inancın

Bakışlar dimdik arşa
Eller açılmış duaya
Tetikler çekilmiş düşmana
Böyle gitmişler ah…donmaya

Gözler açık kalmış
Bize mi, kimbilir bu bakış
Soğuk, buzlu, tipili bir kış
Zamanın durduğu yer Sarıkamış

Tarihin unutulmazı
Bilir misin Sarıkamış’ı?
Buzdan bir kor Aslanlarımızı
Bilir misin Sarıkamış’ı?

Sarıkamış’ta soğuk eser rüzgar
Yası sinemi yakar
Suskun kalmayalım dostlar
“Yaram derin, çok ağır hesaplar”
Her kar yağışında vicdanım sızlar…
14.12.2007 nuray ülker


Muzaffer Tasyürek

Tarihimiz ihtisamli zaferler kadar facialarla da dolu. Zaferlerimizle övündügümüz kadar, yasadigimiz hezimetlerden de dersler çikarmak zorundayiz. Bunu yapmadigimiz sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamli olabilir?

Facialardan söz ederken, Sarikamis’i özellikle dikkate almamiz gerekir. Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100.000’e yakin yigidimizi karlara gömdük. Üstelik tek kursun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin kisisel ihtirasi ugruna...

Ihtiras... Bu kavrami iyi düsünmeliyiz. Kimi kendi ebediyyetini bu atesle yakip kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor.

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

Tarih, 16 Aralik 1914. Soguk bir kis günü. Talebesi ögretmenini azarlamaktadir: “Hatali davrandiniz! Basarili olamadiniz! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Simdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarikamis’ta yok edeceksiniz! ”

Cephelerin ve harp okulunun emektar komutani Hasan Izzet Pasa, küstahlasan ögrencisine pervasizca cevap verir: “Olmaz! Havalari görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakis baslamistir. Bu sartlar altinda, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüsebilir. Kis siddetini kaybetsin, yollar açilsin, düsmana haddini bildiririz.”

Her verdigi emrin hemen yerine getirilmesine aliskin padisah damadi ve ordularin baskomutan vekili 34 yasindaki Enver Pasa, asabileserek su tehdidi savurur: “Eger hocam olmasaydiniz, sizi idam ettirirdim! ”

Bir facianin esiginde, Hasan Izzet Pasa istifa ederek ordudaki görevinden ayrilir.

Çöl atesinden Köprüköy ayazina

Çok geçmeden, tarihler 21 araligi gösterirken, tarihe “Sarikamis Faciasi” olarak geçen harekât baslatilir. 125 bine yakin iman abidesi insan, kis kiyamette paltosuz, postalsiz, gömlekle, çarikla cehennemî tipinin ortasina sürülürler. O günlere sahit olan bir askerin mektubu, facianin küçük bir boyutunu günümüze söyle tasir:

“Bu yaz, iki alayimizla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamizdan dört ay sonra buraya ulastik ki, Arabistan’in cehennemî sicagi Köprüköy’deki ayaz yaninda nimet-i ilâhi imis. Burada çadirin perdesi buza kesmis oglak kulagi gibi kirilmakta ve kopmakta. Bölük kumandanim, beni sihhiyeye nakletmis ise de, tabip ve ilaç yoklugundan çaresiz kalip tekraren takimima döndüm. Aksam yaklasinca Köprüköy’e civar daglardan tipi bosanir. Kumandanimiz, gelecek cuma Baskumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftis ve hücum için gelecegini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltolarin verilecegini ve Yemen yazliklarini atacagimizi müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Baskumamandan Pasa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacagindan ve kâfirin, karsimizdaki tepelerde geceleri seyrettigimiz ocakli ve mutfakli karargâhlarini ele geçirecegimizden subaylarimiz çok emin. Safak söktügünde 2059 rakimli Kizkulagi Tepesi’nden Moskof obüs yagdirir ama sükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastirdiginda, tepelerdeki Moskof ocaklarinin atesi gözlerimizdeki ayazi tandir közüne tebdil eyler. Baskumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, atese kavussak...”

Igdirli Ali Çavus yazlik giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazip Istanbul’dan gelecek olan kislik giysileri beklerken, Karadeniz’de baska bir facia yasaniyordu. Ruslar Osmanli ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüslerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Pasa, ihtiraslarina maglup olarak bütün birliklere su mesaji çeker:

“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayaginizda çarik, sirtinizda paltonuz olmadigini gördüm. Lâkin karsinizdaki düsman sizden korkuyor. Yakin zamanda Kafkasya’ya girecegiz. Orada her türlü nimete kavusacaksiniz. Islâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz.”

Böylece “Turan Fatihi”, “Sarikamis Fatihi” olma ugruna, binlerce insan dehsetli bir can pazarina sürülür.

‘Üç beyinsizin ugruna üç milyon halk’

Koca bir cihan devleti olan Osmanli, sahsi ihtiraslar ugruna böylesine yanlis kararlarla askeri harekâta girme asamasina nasil gelmisti?

Sultan Abdülhamid Han’in bir entrika sonucunda darbe ile tahtindan uzaklastiran Ittihatçilar, 1914 yazinda Avrupa’da esmeye baslayan savas rüzgarlarinda Almanlarin yaninda yer alirlar. Sultan Abdülhamit Han’in Avrupa’da yillarca emek vererek sagladigi dengeler bir anda alt üst olur ve Ingiltere ve Fransa’nin sömürgecilik yarisindan pay kapmak isteyen Almanya’nin aleti oluruz. Almanlar, Fransiz ve Ingilizlerin yaninda yer alan Ruslara karsi Osmanli askerini kullanarak bati cephesinde rahatlamanin plânlarini yapmaktadirlar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettigi Osmanli neferleri kullanilir. Sömürgecilik yarisinda hiçbir çikari olmayan Osmanli, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir.

Darbe ile iktidara gelmis, ayak oyunlariyla rütbe almis ittihatçi subaylar, milletin gelecegini, refahini, kalkinmasini degil, gazete sayfalarina kahraman olarak geçmeyi düsünüyorlardi. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasim 1914’te Kafkas Cephesi açilir ve Ruslar Dogu Anadolu’ya girerler.

Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacagini ona fisildarlar” diye yücelttigi “hürriyet kahramani” Enver Pasa’nin halkin dini duygularini galeyana getiren beyannamesi ile Seyhülislam’in mukaddes cihad fetvasi yayinlanir. Ziya Gökalp’in “turancilik” fikriyle yazdigi siirler üniversite gençliginin slogani olmustur:

“Düsman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak! ”

Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparilmaktadir.

Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a

“Turan Fatihi” olmanin hayallerini kuran Baskumandan vekili Enver Pasa (baskumandan pasidahtir) , padisah damadi olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadir. Padisahin bir çok seyden haberi bile olmamaktadir. Enver Pasa, verdigi harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Aksabat’i gösterir. Tahran harekat merkezine 1350 km. Askabat ise 2000 km. uzakliktadir.

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerrdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

Etrafinda bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmiyorlardi. Çetecilikleriyle meshur Dr. Bahaeddin Sakir ve arkadaslari Erzurum’a gelirlerken, yol kavsaklarina “Turan’a buradan gidilir! ” diye isaret levhalari koyuyorlardi. Alman Von der Goltz Pasa bunlar için söyle demisti. “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart oldugunu iddia eden ve cahil yetisen birçok adam vardir. Bunlar, ordularina güçleriyle bagdasmayan görevler vermislerdir ve bu yüzden ordularini büyük zarara ugratmislardir.”

Zararin asil sorumlularindan biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafiz Hakki’ydi. Bu adam hiçbir arazi arastirmasi yapmadan Enver Pasa’nin ihtiraslarini kamçilayacak su telgrafi çekmisti: “Daglar üzerindeki yollari kesfettim. Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduguna inandim. Buradaki kolordu ve ordu komutanlari yeterli ölçüde inançli ve kararli olmadiklarindan böyle bir saldiriya samimiyetle taraftar olmuyorlar. Bu saldiri vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu isi yaparim.”

Enver Pasa, Hocasi Hasan Izzet Pasa’yi azlederek görevi sekiz gün önce yarbayliktan albayliga terfi eden Hafiz Hakki Pasa’ya verdi. Hafiz Hakki Pasa artik tümen komutani olmustu ama gözü ordu komutanligindaydi.

Niçin olmasindi? Orduyu politikalarina alet eden bu darbecilerin basi Enver, 18 gün içinde yarbayliktan pasaliga yükselmemis miydi? Bunun yani sira harbiye naziri (savunma bakani) olmamis miydi? Ondan neyi eksikti?

Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlis yapmis ve sonuçta “tekerlekli araçlarin geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmislerdi. Tekerlekli araçlar ve kisitli mühimmat karlara saplanip kalmis, tek tek birerli siralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmis, hasta ve mecalsiz olarak Ruslarin karsisina dikilmisler çogu kursun bile atamadan donarak ölüp gitmislerdi.

Kardan heykeller

22 aralikta Enver Pasa’nin emriyle 120-125 bin civarinda Osmanli askeri dondurucu soguga ragmen yollara sürülmüstü. Bölge çogu senenin dört ayi boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soguk günlerdi. Sifirin altinda kirk dereceye düsen soguk, düsmandan daha düsmandir. Yapilan harekât plânina göre 9. Kolordu Sarikamis Daglari’ni, 10. Kolordu ise Allahuekber Daglari’ni asarak Ruslari Sarikamis’ta kusatip imha edecekti.

Gündüz baslayan yürüyüste çariklari yumusayan askerlerin çariklari gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarini sikmaya baslar. Adim atmak neredeyse imkansizdir. Askerler oldugu yerde ziplar, atlar, kendini karlarin içine vurur ve ayaktan baslayan donma yavas yavas tüm vücuda yayilir. Düseni kaldirmamak için emir vardir. Zaten kimsede de kimseyi kaldiracak güç kalmamistir. Neferler ordunun isaret taslari gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmis, kimi oturmus, kimi yuvarlanmis, kimi bir agacin gövdesine dayanmis kardan heykellere dönüsürler.

90.000 sehit. Tek kursun atmadan...

O yil kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuslar oymustur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karsisinda moralmen yikilmaktadir. Ayrica açlik da son haddine ulasmistir.

Onbes saatlik yürüyüsün sonunda, 16.300 kisilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalir. Ölenler, düsmana karsi tek bir mermi atamamislardir. Diger birliklerin de bunlardan farki yoktur. Kayiplarin sayisi, en iyimser rakamla 70 bin kisidir. Bazi kaynaklarda bu sayi 90 bin kisiye kadar ulasir. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karlarin üzerine cansiz serpilmisti. Kalanlar ise açlikla, bitlerle, tifüsle, sogukalginligi ve kangrenle ugrasiyorlardi.

Tarih ne böyle bir faciayi yazmis, ne de görmüstü. Oysa Istanbul’a çekilen telgraflarda inanilmaz ifadeler vardir: “Kafkasya daglari ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmistir. Harekâttaki sessizlik bundandir. Kahraman askerlerimizde ilerleme istegi o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklariyla karlari eritip yol açacaklardir. Kari daha az olan kesimlerde kahramanlarimiz basarilar elde ediyorlar. Dün süngü saldirisiyla düsmandan iki mevzi ele geçirilmistir.”

Enver Pasa inadindan dönmedi. Son bir gayretle Sarikamis’a yüklenmek istiyordu. Acimasiz emrini verdi: “Saldiri sirasinda her üst, bir adim geri atani derhal tabancasi ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karsisinda dillerinde kelime-i sehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye basladi. Sonuçta Sarikamis’a ancak bir avuç kahraman ulasabildi. O da geçici bir süre için.

‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’

Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:

“Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler? .. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri! .. Apaçik! .. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik! ..

Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.

Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”

Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”

Ve bitisimizin itirafini olayin bas sorumlularindan Hafiz Hakki Pasa, baskumandan vekiline su sözlerle özetler: “Bitti pasam, ordumuzun kism-i küllisi mahvoldu.”

Enver Pasa hiçbir sey olmamis gibi Istanbul’a döner. Arkasinda binlerce kefensiz kar çiçegi birakarak... Basini ele geçirmis bu darbeci güruh siki bir sansür uygulayarak halkin Sarikamis cephesinde olup biteni ögrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasitasiyla Avrupa ve Dünya’ya yayilir ama hersey için artik çok geçtir. Bir sohbet sirasinda Harbiye Nezareti Ordu Daire Baskani Behiç Bey’e bu facia için Enver Pasa söyle der: “Bunlar nasil olsa birgün ölecek degiller miydi! ”

Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarikamis’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kaninin ihtiraslar ugruna akmasina sebep olur. Ve Akif gözyaslari içinde söyle inler:

“Gitme ey yolcu beraber oturup aglasalim,

Elemim bir yüregin payi degil, paylasalim.

Karsimda vatan namina bir kabristan yatiyor! ”

Ihtiras demistik ya! Bazilarinin ihtirasi sadece kendilerini degil, milyonlarca vatan evladini ve tarihin gördügü en ihtisamli cihan devletlerinin birini yakabiliyor.
Kaynak: Semerkand dergisi, 12/2000

Nuray Ülker
Kayıt Tarihi : 14.12.2007 19:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:



Sarıkamış Destanı / Faciası Bir Başka Güfte Var Sarıkamış’ta Harekâtı´nın 93´nci yıldönümü nedeniyle Osmanlı-Rus Savaşı sırasındaki Kars-Sarıkamış ın'Allahüekber Dağları´nda Donarak Şehit Düşen 90 Bin Askeri Çeşitli Anma Töreni'yapılıyor. Sarıkamış Harekâtı Türk tarihinin en dramatik Olaylarından biridir. Elbette kahraman bir milletin evladıyız fakat Bizim kahramanlıklarımız aynı zamanda zaferlerle birlikte acılarda yaşatmıştır. Yemen´de kavurucu sıcağından, Sarıkamış´ta dondurucu soğuğuna yazlık elbiseyle Çarıksız giden körpe fidanların hikâyesi yakar sinemizi. Bu bir efsanenin ayakta kalma ve yaşamak için son çırpınışıydı. Asırlarca içten içe altını oyan dış ve iç mihrakların, yıkılan bir devin çıkardığı feryadının adıdır, Yemen, Çanakkale, Sarıkamış... Sarıkamış denince içim burkulur her taraf çarıksız cesetlerle görünür gözüme, hüzün kaplar içimi. Binlerce ANADOLU evladı gömüldü karlara gecenin kör vaktinde mosmor bedenle. Tabi gömemedi onu Sarıkamış bağrına acısını dayanamayıp attı baharın kardelenlerine. Ah Sarıkamış Ah! ... Sarıkamış şehitlerin yurdu Sarıkamış acıların yurdu... Sarıkamış Şehitleri Gelinlik giyinmiş körpe kız gibi, Karlara serildi Sarıkamış’ta. Mevsimler ağlaştı gece buz gibi, Şafaklar gerildi Sarıkamış’ta. Mehmedim çarıksız Yemenden gelmiş, Pak beden mor oldu Sarıkamış’ta, Gök mavi yer beyaz, kefeni almış, Bir tufan görüldü Sarıkamış’ta. Hoşaftı menusu yağsız yemekler, Öğünler bir oldu Sarıkamış’ta, Ağlaştı mevcudat ve de melekler, Ak yaşlar nar oldu Sarıkamış’ta. Yıldızlar ağlaştı bulutlar indi, Defterler dürüldü Sarıkamış’ta, Namlular yırtıldı taşlar delindi, Bir tarih yarıldı Sarıkamış’ta. Cilvesidir lakin buda kaderin, Zor nizam kuruldu Sarıkamış’ta, Yaram çok ağırdır çıban çok derin, Silahsız vuruldu Sarıkamış’ta. Sarıkamış dinle tarih seslenir, Şehitler soruldu Sarıkamış’ta, Abide gerekli ruhlar süslenir, Emr-i Hak verildi Sarıkamış’ta. Bak Ömer rikkatle, bak perde perde, Bak Mehmet pir oldu Sarıkamış’ta, Şehitler ölmez Hay! Şehit her yerde, Cennete girildi Sarıkamış’ta. Bu harekâtın askeri açıdan, teknik açıdan vebalı büyük ama ona değinmeyeceğim. Yokluk içinde buradaki karlı dağları zemherinin kavurucu soğuğunda aşmaya çalışan, ayakkabısız, paltosuz Anadolu çocukları, hatalara kurban gitmiştir. Biz bu şehitlere borçluyuz. Onlar olmasaydı, belki de bu topraklarda Ruslar şimdi yaşıyor olacaktı. Sarıkamış, Türk Tarihinin ve savaşlarının en acı olanıdır. Bu acıyı fedakârlıkları, cesareti, ulvi davranışı en iyi şekilde idrak edip gençlerimize aktarmalıyız. Bu aslında yenilgi değil, kendini feda etmenin destanıdır… Diğeceğim o ki bugün Millet -Devlet abideleşmiş kahraman Mehmetçiğimizi, kendisine layık bir şekilde anma mecburiyetindeyiz. Bu bizim boynumuzun borcu. Sarıkamış Harekâtı´ndan aynı zamanda ders de çıkarmalıyız.Ve ölümsüz nağmelerle milletimizin hafızasına nakşolan bu facia ve kahramanlık, on binlerce vatan evladının buz tutmuş feryadı, dağlardan taşlardan yankılanan, kalanların ise ağıtlarına yanık türkülerine dönüşmüş ve milletine mal olmuştur. Tarihin bu acılı sayfası halkın hafızası olan türkülerle ve ağıtlarla kayda geçirilmiştir. Sarıkamış Harekâtı´nda Mehmetçik her zamanki cesaret ve kararlığıyla üzerine düşeni yerine getirmiş aldığı emirle yola koyulmuştur. Sorumluluğunun farkındadır. Lakin Balkan bozgunundan sonra ders almayan yetkililer yeni bir bozguna sebep olurlar. Mehmetçik yine de İstiklal Harbi´ni haber verir gibidir. Düşman karşısında iradesini kaybetmez, Fakat basireti kör olan ve sebep olanlara da bir türkü de,şunu (Biz Urusu alt ederdik, sebep oldu Enver Paşa) der. Sarıkamış'ta Bakışlar karakış göğe dikildi. Mevsimler ağlaştı Sarıkamış'ta Körpecik bedenler kara ekildi, Nur arşa ulaştı Sarıkamış'ta Sineler buz tutmuş, yatar ayazda, Bülbül figan eyler güller niyazda, Ağıt anlatamaz duyguda sazda, Hür vicdanlar kıştı Sarıkamış'ta. Kalanlar çıldırdı aman Allahım! Ürperdim irkildim sarstı günahım, Gözyaşım azığım, dua silahım, Plan suya düştü Sarıkamış'ta Demeyin kardelen yandı ciğerim, Hesaplar çok ağır yaram çok derin, Ağırdır dostlarım, ağır kederim, Melekler uçuştu Sarıkamış'ta. Düşündüm Yemeni ve üşüyorum, Karıştı karlara ben yaşıyorum, Bu vebal çok ağır, zor taşıyorum, Moskof bile şaştı Sarıkamış'ta. Uyan şehit uyan kar uykularda, Bölük bölük yatar canlar ard arda, Kokunu aradım akan karlarda, Bir mazi tutuştu Sarıkamış'ta. Tarih şahit bize ölümsüz millet, Şehitler ölmez ki benim ki hasret, Gül açtı gözyaşım tüllendi kasvet, Şehitler buluştu Sarıkamış'ta. Acım boğum boğum kısıldı sesim, Kader böyle imiş Ömer ne desin, Ülkemden toplandı hemen her kesim, Yatanlar gardaştı Sarıkamış'ta. Sarıkamış Mehmetçiğin her şart altında irade, cesaret ve disiplinden oluşan karakterini nasıl muhafaza ettiğini tarihe altın harflerle yazdığı bir semboldür.' Bu sembolü, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök´ün 'Sarıkamış askeri açıdan var olma azminin, direnen mücadelenin, inancın, fedakârlığın ve her şeyden önemlisi de, Türk halkı ve askerinin en zor şartlarda vatanı için neleri göze alabileceğinin abideleşmiş bir sembolüdür' diyen Orgeneral Özkök´ün, 'Sarıkamış yönetim biliminde hayal ile gerçek ve yönetilemeyen risk ile yönetilebilir riskin ne anlama geldiğini gösteren en çarpıcı örnektir' demiştir Sarıkamış Hareketi o dönemde gizlenmiştir hatanın sahipleri tarafından… Şehitleri gereken şekilde ilgi gösterilmemiş saklanmıştır. Millet kendi evladının acısını duyamamış ve anılamamıştır. Ancak son yıllarda bil hassa bu yıl tüm ülke genelinde çeşitli etkinliklerle anılmıştır Bir Sarıkamışlı olarak ve Sarıkamış faciasını yaşayan bir milletin evladı olarak Bundan ders çıkarıp o mübarek makama erişen şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyor tekrar bir şiirimle saygılar sunuyorum… Bir Başka Güfte Var Sarıkamış’ta bir beyaz güfte Sarıkamış’ta küskün bir eda ile sarar beni bir matem gözyaşlarım dökülür gaipten sesler gelir kör kağnılar gıcırdar ızdırap şarkısıyla tasalara bürünür gömülürüm sihirli ağıtlara… bambaşka yankılanır Sarıkamış, bambaşka. sonra ruhumu sarar efsunlu musikiler. geceye bir sessizlik yayılır siner çileli geceler uzanır da uzanır doksan bin şehit uzunluğunda… derken bir düşünce alır götürür beni Allahuekber dağlarına bulutlarla birlikte zaman durur, hayat durur, yaşlar donar ayazın kucağında karlara her dokunuşta yutkunur yutkunur boğulurum birkaç kez ayazın en kırak yerinde duygularım kâh coşar kâh emekler Sarıkamış ah Sarıkamış … şehitlerin mekânı hüzünlerin diyarı her tarafın ızdırap ızdırabın türküsü her tarafın bir destan bir destanın öyküsü kim bilir belki de Sarıkamış bir perde mi ne vuslata açılan tarihin son sayfasında, ruhum soluklanır duygularım dirilir karlar okşar baharın çehresiyle her Sarıkamış duyduğumda… ateşin donduğu ölümün gülümsediği ölümün hayat bulduğu yer Sarıkamış yanar kelimeler aşkla AllahuEkber dağlarında her bahar kardelenler açınca. köpürür şehit kokulu dereler kar sularıyla Hu deyip akar her mevsim baharın kucağında öt bülbül öt işte tam zamanı ötmenin gülde burada gülistanda her tarafım bembeyaz her tarafım yemyeşil gelin odası mı ne beyazın ikliminde şehitliğin her rengi konuş susmak yok yanık sevda bu susmak yok konuş sen konuş sarıçam sen şu Merzifonlu Mehmet bak buda Şırnaklı Hasan nasıl da yakışmışlar yan yana ve sırt sırta utansın Gabar dağı utansın şahadetsiz hortlaklar konuş Sarıkamış konuş söyle neden sessizlik bu ne dertli sessizlik sükûtta üşüyorum bu suskunluk nedendir hem sitemin kimedir... http://www.omerekincimicingirt.com

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yahya Dayı
    Yahya Dayı

    sarkikamis en dramatik tarihlerimizden.

    Cevap Yaz
  • Sevilay Şahbaz
    Sevilay Şahbaz

    ‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’

    Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:

    “Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri!.. Apaçik!.. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik!..

    Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.

    Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”

    Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”
    BÖYLE BİR ACI KARŞISINDA NE DEMELİ

    Cevap Yaz
  • Özlem Çetin
    Özlem Çetin

    ' Bir komutan ki, bölgesinin iklim şartlarını bilmeyen, bir komutan ki, askerinin silahını, tecizatını bilmeyen, bir komutan ki, yaralı ülkeyi maceraya sürükleyen, bir komutan ki, adını tarihe yazdırmak için, kahraman Türk halkınıni askerinin Vatan için canını vereceğinden emin olan ve bir komutan ki, Alman hayranı, Rus ordularının yapamadığını bir Komutanın yapması ve ardında doksan bin şehit verilmesi, geriye kalanlar ağıtlar, türküler ve koskoca bir gerçek.
    Evet Nuraycığım, kalemine, gönlüne sağlık tebrikler, selamlar.

    Cevap Yaz
  • Berkay Kur
    Berkay Kur

    Sizi Nuray hamın, şahane yazmışsınız, ellerinize o büyük emeğinize sağlık, tam puan.Kaleminiz daim olsun. Sevgi ve Saygılarımla.- Berkay Kur.

    Cevap Yaz
  • Gençosman Denizci
    Gençosman Denizci

    Tebrikler Nuray Hanım. Sarıkamış Destanı'nı (Faciası'nı) tüm yönleriyle unutmamak gerek!

    Selâm ve dua ile...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (24)

Nuray Ülker