SELAHATTİN YETGİN SARI ŞİİRLERİ

SELAHATTİN YETGİN SARI ŞİİRLERİ

Selahattin Yetgin

Yalanlara ve talanlara feda ettiğimiz mağrur gözyaşı sarmalıdır aşk
Haylaz ve göçebe anların zıpkın sarılışlarıyla anlam bulur yaşamak
Kendi coğrafyamızda yitiririz yönümüzü, kaygılarla birikir ağlamak
Hüzünlerin küflü mevsimlerinde korkuyla kurur sevgi desenli yaprak

Bulutun göğsünde hüzünlü bir adam, yağmur sağıyor kaygılı bakışlarından. Devrik acıların kayıp şehirlerinde masal satıyor bir kadın, özlemle takasta nicedir aşk, bekleyişlerin dargın yataklarında ıslak arzular. Bekle diyor an, er geç tükenecek kandil, yanacak yeniden avuçlar ve sarılacak hazla birbirine beden. Kahırlı günlerin sarı yaprakları suya düşecek, sen uzakları yakın edişime anlamlar ararken, ben o yanık kentlerin sarı sularına saldığım sevda salıyla sana gelecek, yüzyıllık açlığımı kadın bakışlarına tutkuyla emzirteceğim ve işte o gün seni sevdiğimi kurda kuşa ezberleteceğim.

İçsel bozgunların bağlarında üzüm eziyor kadınlar, kör bir lambanın etrafında devşirilmiş aygırlar. Güneşin yaktığı korukta öfke, ateşin kaynattığı kazanda sarhoş salkımlı beze. Gecenin tılsımlı koruklarından şıra emiyor çocuklar, damaklardaki tanıdık hazla, bedenlerinden kopup gelen o aceleci yazla. Avuçların çizgilerine kına yakıyor analar ve kızlar uykulara uzanmadan, sarılmayla geçecek ve öpüşlerle hazmedilecek hoyrat bir gecenin tam orta yerinde.

Asırlarca kendi kuyusunu dolduramamış bir dökülüşün öyküsüdür sevgi. Masalla avutulan çocukların muradıdır oyun alanları. Devrilen ağaçları en son kahır terk eder unutma. Boş kalan avuçlarımız gibi bir gün ömür de tek kişilik resimlerce tamlanır sonunda. Yoksul düşlerin vakitsiz rastlantılarıdır umutsuzluk, kahırla ovulan avuçların derin çizgilerine gizlenir. Aykırı düşünüşlerin kıvrım yalpalarıyla geçilir sevginin sarı denizleri, menteşesiz kapılar gibi rüzgâr dokundukça ruhumuzun avlusunda nedensiz gıcırdar.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Harcanmış anların kıyım koltuklarında vakit kış, dudağımda ıslak bir öpüş
Yankılı odalarda sensizliği dinliyorum, üşüyen gövdemin alazında yangınlar
Kendi masalımın tabakasında anılar, kimi düşselim, kimi melankolik bir düş
Aşk yüzüyor sarı denizlerimde, birikti seven yüreğimde sevgi/li/ye mektuplar

Buyruklarla bükülü endamlı ruhumuzun ipeksi yollarında yürürken korkularımız düşlerimizi kovalar ve tanımadık bir el sürekli ruhumuzu okşar. Yaşamın merkezidir korkular, bunun için gönlümüzde oynaşır ışıklar. Bizler gün ışığına yürürken, renkler geniş ovalarımızda inadına birbirini konuklar. Günler devrilir peşi sıra, aşk, sevgi ve sevda bedenimizi yontan, kemiren bir akrepçe o yaşanası yollarda bile gözlerimizin kapanmasını bekler.

İşte bu bundan o tutkulu güzelliğin esiridir yüreğimiz, bir sevgilinin omuz başlarından gövdesine düşen o sarı başaklarda, o zifiri odalarda ve o yankılı sorgularda hercai iklimler gibi üşüdüğümüz. O coşkulu sevinin esiridir gönlümüz, her öpüşte dirhem dirhem eridiğimiz, her sarılışta bin parçalara bölündüğümüz. O sevgilinin göz süzüşüdür belki de şiir olup sarı denizlere aktığımız.

Evet, ne gariptir ki, kendi masalımızın dev tabakasında yuvarlanarak mistik korkularla bir tuvale resim olmaktır yaşamak. Çekimser gövdemizdeki asil gölgeye tutunup sıratı geçebilmektir hayat. Melankolik düşünüşlerin düşünsel travmalarıyla koltuk değneği aramak yokluğa ve sokulmak bir içlenişin en öyküsel derinliklerine. O yapışkan devrilişlerin ekseninden damlayan sözlerin kaktüslü damarlarında bir yol bulup sığınmak mutluluğa.
..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin





Ruhumuzdaki yaşanmamış bir ömrün rengârenk coğrafyasında
En soylu resimler sevgini anlatır, karşılığı hep sevdadır anlasana
Her çiçek seninle açar, senin için doğar ışıltılı güneş er şafaklarda
Aşkın gün ışıklarını gönder içime, mutluluk dolsun sarı odalarıma


..

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Haylaz düşler biriktirdiğimiz bir ömrün sarı ovalarında seni bekliyorum
Acının sarnıcından doyumsuz sular fışkırıyor, dudaklarımda kuru elveda
Bir gülün tohumu daha bırakıyorum toprağa, gönlümde acılar göveriyor
Küflü yalnızlıklar dolaşıyor damarlarımda, göğsümde yoksul bir aşk üşüyor

İç içe girip kendi içimizdeki içlenişlerin dar geçitli vuslatlarından öz toplarız, kulaklarımızdaki yaşam ezgileri çınlarken. Gülücüklere özlemli yüreklerimizin öksüz kıyılarında mor düşünüşlerle demleniriz, göğsümüzdeki asil yamalıklar içten içe koparken. Çığlıklar yangın çıkarır ve her dalga o çığlığın içindeki nar-ı aşk yudumlara bölünerek içilir. Göz bilmese de, öz sarmasa da ruh tanır coşkusunu, ılık ılık bir rüzgâr geçişiyle çok uzaklara mutluluğun selamını götüren sevda selleri gibidir.

Kanatlı düşlerimizin prangaları sevişlerinde bir tadımlık fallar atarız dilimize, şekerpare sevinçlerin fırtınalarında huzurla ısınmak için. Kırık bir saz olur yaşam ellerimizde, üşür damağımız, söz bulamazken biz türkülerimize. Yangın duvarı aşar ve gönül dünleri okşar, mırıltılı bir sessizlikle akarız hayatın nehirlerine, karışırız dalgalı göğsüne sevginin, sarılırız bize yar olmak için can atan gelgitli denizlerin derinliklerine.

En onulmaz anlarda bir yolculuk turuna bağlıyorum bu yüreğin halatlarını, uçarı rüzgârların sırtına tutunarak. Kelimeler sıkışık bir ömrün içinden süzülerek arşa değiyor, ben ruhların gözyaşlarını biriktiriyorum hıçkırarak. Yorgun bir şehrin kıymıkları batıyor arada bir tenimize, uçuruyor saçlarımızı zamansız bir rüzgâr, ılık seviler topluyoruz sokaklarda,
..

Devamını Oku