Bir ara sokakta öldüm...
Dün
Öylece yani.
Birdenbire
Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde
Granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken
Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
İste o, insanin bir yerde, aşka boyun eğmesi
Devamını Oku
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
İste o, insanin bir yerde, aşka boyun eğmesi
Bu şiiri, baskın vasıf olarak, ironik şiir değil de, asaf haletin jargonu dahilinde saf şiir, öz şiir olarak nitelemiştik..Tematik yönü aynı olmakla beraber bu defa aynı temanın ironik bir örneğini de asalım buraya ve bir kıyas imkanı sunmuş olalım..
Ölüm Cantabile
Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata
görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını
yerime yadırgadım
yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka
çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı
durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden
bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara
güneşin zekasıyla doymak isterdim
kaba solgun kağıtlar sunardı
şehrin insanı bana
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin
Ogünbugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım
kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı
ham elmalar yemekten göveren dudaklarım
mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını.
Azıcık gece alayım yanıma yalnız
serçelerin uykusuna yetecek kadar gece
böcekler için rutubet
örümcekler için kuytu
biraz da sabah sisi
yabani güvercin kanatları renginde
biz artık bunlar olarak gidiyoruz
eylesin neyleyecekse şehrin insanı
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
bozuk paraların insanı, sivicelerin
işte öldüm, işte son kadife çiçekleri
son defneler, badıranlarla kefenlediler beni
bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm
bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak
bemin ölümümden yayınlan kırpıntıları
boğaz tokluğuna çalışanlar
özenle kilitleyecek göğüslerine
benim ölmüş olmamı
hiç bir yaprak damarından
hiçbir su özünden atamayacak beni
ortaya benim ölümüm sürülecek
pey akçesi olarak
tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca
ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten
hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin
İSMET ÖZEL- ÜÇ FRENK HAVASI İsimli şiirinden
Beklentilerimize hitab edecek diye bir şart aranmaz şiirde.
Şiirde önemli olan, seni farklı bir duygu ve düşünce boyutuna sürükleyebilmesidir.Yani aniden esen bir rüzgarın yelkenlerinizi şişirebilmesi gibi.Tabi buda şiirin anlaşılır ve net mesajlar vermesiyle eş orantılıdır.
Şiir afaki veya objektif yazılmış olabilir,önemli olan insana bir mesaj verebilmesi ve duygu yoğunluğu yaşatabilmesidir.Yani etkileşim .
Benim bu şiirden aldığım mesaj.
Şehir hayatının durağan ve sıkıntılı yaşamından ,yani yekdüzeliğinden etkilenen insanların,nasıl bir ruh haleti içersinde oldukları ve kaldıkları bahsidir.
Seçkiye tebriklerimle
Şiir , şairin ruh dünyası ile dışta yaşanan dünya arasındaki basınç farkından doğar dedik..Şiir için biçim, muhteva, tema yönünden bir çok tasnif yapılmıştır..Bir tasnif te biz yapalım o halde..Sözünü ettiğimiz basınç farkının dışa vurumu ya ironik olur veya teslimiyetçi bir gözlemci dil ile olur..objektif çekimi kadar tarafsız bir tesbit şeklinde yani..
Bu şiirin böylesi bir tasnifte ikinci gruba dahil olduğunu söylemeye gerek yok sanırım..Aslında şiir için olduğu kadar şiir okumakta , şiir yorumlamakta aynı tasnif içinde ele alınabilir..Yani ironik okuyucular ile bu adam ne demeye çalışıyora önyargısız yaklaşan okuyucular olarak tasnif edebiliriz şiire muhatap anlayışları
ironik okuyucularda arasında bir çok türe sahiptir..ironi zeka ister..Ancak dümbüllüvari doğaçlamalar yapıyorum zanneden bazı dümbeleklerin dımbırtılarına yani kendi dar zeka tanım aralığına tüm okuyucuları hapsetmeye çalışanların yaptığına ironi demek ne kadar doğru olur..mesela dümbüllü mani söylediğinde anlamlıdır ve hakiki manasıyla ironiktir..hatta mesela çalkala boncuk çalkala derken bile bu tür manileri, zeka aralıkları kadar açılım verebilen yorumcuları ne kadar güzel resmediyor..
oy dingala dingala
kömürde koydum mangala
çalkala yavrum çalkala
Bu dünya, ‘’insanı yapayalnız bırakan bir dünyadır. Yapayalnız insan, seçmelerini kendine zorla kabul ettirilen düşünme yolları içinde yapmaktan tedirginlik duyduğu zaman şiir okuyabilir.’
Diyor, ismet özel şiir okuma klavuzunda...
Aslında önündeki seçeneklere ve seçenek dayatmalarına karşı içinde basınç farkı doğan insandan buharlaşan bir şeydir aynı zamanda şiir..
1980 doğumlu bir sanatçı işte bize bunu gösterebiliyor..sanatçı diyorum...müzisyen, söz yazarı ve bana kalırsa resimden de iyi anlayan bir insan bu şair..bakınız şiirine verdiği başlık için seçtiği renk: sarı
şiirin iç muhtevası ile , melodisi ile nasıl da örtüşen bir başlık bu renk...Bir şiir başlığı aslında şiirin muhtevasındaki gizil anlamın tamamını verirse, verebilirse ancak başarılıdır...ki bu başarı aleni olarak görülüyor..
yaşamın kıyısında durmuş ve sararmış bir şair..duyguları sararan yapraklar kadar, azıcık esen yellerde bile sürüklenen yapraklar kadar narin, naif ve hafif...
Modern zamanların hızlı temposunun hayhuylarına karşın durup soluklanan bir nefes gibi şiir... ve soluğunu salıverdiği mısralardan bir mısrayı anarak bitirelim sözlerimizi..
Şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
Şiirin ismi ile ilgisini kuramadım bir türlü. Onun dışında yeni jenerasyon ağzıyla on numara bir şiir. Budur yani.
Sanki sadece bana anlatır gibi..Şiir ve ben başbaşa kalmışız gibi..
Bu şiir ile ilgili 16 tane yorum bulunmakta