Bezgin kahroluşlarla çevirdim usumun çemberini
Kemiklerimi çevreleyen bir ağrı dolaştı can evimi
Sırlarla çizilmiş bir sevda yankısı bozdu sessizliği
İçimin tufanlarına sokuldu aşk, bulamadım ahirini.
Odaları güne hasret sığınağımın kahır penceresinde
Hüznün kokusunu emerken toprak, ben üşüyorum
Sıkıştırılmış günlerin uçup giden kül sepkenleriyle
Unutulmuş ölüler kentindeyim, Fatiha serpiyorum.
Mum gövdeden sızarken dibe, ten sokulur sevgiye
Sorgulu muammalar birikir aşkın sarı odalarında
Yapışkan özlemlerin kahrıyla dil uzanır derinliğe
Unutulmuş bir buluşmanın kaydı çalarken radyoda.
Dağınık bir düş bohçası sırtımda, yüreğimde alev
Avuçlarımda hüzün kınası, kalmadı gözümde fer
Sargılı bir yaşam teknesindeyim, götürmekte yel
Azlıklar içinde çoğalamadım, sürükledi beni sel.
Af edilmez onurların paylaştırılmış coşkusu tende
Ağrılı gizlenişlerin mırıltılarını saklar kadın yürekte
Nakarat vurgun tele, şarkılar içli bir hazanla güfteye
Loş ışıklarda ömür tükeniyor, gün dâhilken geceye.
Kayıt Tarihi : 22.7.2009 09:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

namık cem
TÜM YORUMLAR (2)