Çok eski devirlerde, bir kral yaşıyormuş,
Yanında dalkavuklar, etrafını sarmışlar,
Yalancı iltifattan, dolmuşa geliyormuş,
Bu divane krala yaklaşarak sormuşlar..
Demişler ki ey kral; bir saray lazım sana,
Düşünmüş de hak vermiş, temelini atmışlar,
Bir hayli uğraşmışlar, süsler gitmiş hoşuna,
Nakışlarla nakşedip, motifle donatmışlar..
Büyük masraf edilmiş, bitirmişler nihayet,
Cevherleri takılmış, atlasla kaplamışlar,
Hele şöyle bir bakın, nasıl süslü vaziyet?
Diyerek, tüm halkı, seyrine toplamışlar..
Böbürlenen bu kral, millete şöyle demiş;
Bakın ben bu sarayı, bir kümes yapacağım,
Her dalkavuk tasdikle, kutlayıp tebrik etmiş,
Hem demiş; ” tavuklara”, kazları katacağım..
Hâsılı koca saray, süslü bir kümes olmuş,
Görenler donup kalmış, düşüp de bayılmışlar,
Bilge biri uğramış, nasihatte bulunmuş,
Olmaz böyle şey demiş, uyanıp ayılmışlar..
İşte aynen öyle de; saraya benzer insan,
Her nakışta mükemmel, birçok maksat görürsün,
Hisler sanat eseri, deyip böyle inansan,
İçin pislik dolarsa, kızarak tükürürsün,
Şeytan ve nefis ise, malûm ya dalkavuklar,
Orada olan kral, sanki senin aklındır,
Sarayı kümes eden, içindeki tavuklar,
Seni kümes eden şey, midendeki malındır,
İzmit
08.05.2012
Kayıt Tarihi : 9.5.2012 16:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (17)