Şapp Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Şapp

Gazel sarısı ile
Kaside’nin kemik beyazı,
elele vermişler raksı;
dansları ele vermiş pervasızlığı.
Rubai yanaşmış yukarıdan
Menkıbe ihtiyatıyla:
Hakiye ortam az sararmış.
Dallar uçuşur olmuş,
her şey ortada kalmış.
“O gün bugündür”ler hep bilinir;
bilinir ki o, kaçamaksızlığıdır.
Yaşanır, yaşanır ama bitmeye elvermez.
Gıdaklayan kuzu boynu kesilmez,
kesilemez; kırpılır anca yünü:
çıksın yeniden, budanan ağaçlar;
aynıları olan kendileriyle …

Yağmur indiğinde
uzaydaki beşik divana;
çukulatalı tuhaf kanepeler
kemirgeni bir
pastane kaçkını adamın
şişmiş yanak ve dudakları simsiyah.
Kurbağa kurbağa hattat civarda.
Baron Munchausen bıyığı Süleyman Seba.
Bir ev uçuyor, bir de uzay;
evereni evrenin içinde.
Hareketli pencereden bakılıyor,
dolu dizgin kanatlı evde.
Yol gidiyor, yolcu gidiyor,
eskiden patlama da …
“Hepsi gittiği için
durgun bir şeyler de olmalı”
diyen bir suçsuz
aklı evvel çıkarsa eğer;
yolunda gitmeyen şeyler’in
de olmasını gerektiriyor
olsa farzımahal bu,
durmayı gerektirmeyecektir
ki İçtiğin su.
Ve arayıp bulacaksın, bulmalısın.
Ve, ev uçuyor.
Pencereden bakarken,
kayan yıldızlar Aydede’nin cabası.
Hacim yalancısı kütlenin,
doğrucusu kütle hacmin.
Hacim de riya olmayabiliyor.
Hangisi birbirinin dikalası,
Bir izdüşüm-koordinat
alınır ise sırayla tekine …

Bunaltıcı bir hava yok gibi.
Çok rahat bir ama aldatisyen öğle güneşi.
İlkbahar; sonra, önce veya …
Yosun, denizin içinde.
Kum, kumda; sahil öncesinde.
Kum plajda daha sonra.
Sarı’da hakide, sarı.
Haki sarıda çim yeşilinde.
Bir gazel okudu
dal ve çiçek ormanı kurbağaları,
boyutun boyusuzluk
alçak mezrasından,
düzgün bir ufuksuz doğada.
Sonsuz mu serçe,
Ufuk’suz mu serçe?

(Küs söğüt* durur yaylada yörüğe -
gül, can kırmızısını çıkan;
ferah ama fevri çıkan ona, papatyaya
- sonra da çıksın da kendine)
(Şarkılar kahkahada,
işleyişinin zamanın tümdengelimi;
upuzun yağmur, hacimsiz,
en kütleli.)
(Mevsimsizlik değil, (s) olgun;
100 metreci dili kulak-baygın)
(Ecinni su tulumbaları;
köyde maşrapa getirgen kızlar,
oğlanlar, trafikte duran –
dere kenarları …)
(Serçe tanır-“nal sesleri”; **
dönüşüyor,
ellenerek doğan delifişek.)
Akarak ergiyen erimişlik Ve çekidek;
demirden bir damla
tablonun şairi …

-
29.01.’07
* alıntı
**alıntı2
Naime Erlaçin’in Gazel Sarısı şiirinden sonra.okuduktan sonra.
Ne kadar vakıf olabildiysem..
Teşekkür ederim

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 29.1.2007 03:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça