Rüzgar aldı, şapkamı.
Boğaz, bank ve ben.
Tek başına ben.
Tek başına bank.
Ha sahi, bu saatler tenha olur İstanbul.
Hani şafağa iki, üç saat kala.
Bedenler uykuda, şehrin ruhu çiğse olmuş, meydanlarda.
Ama şapkam yok.
Hüzünlenmeliyim yoksa gülmek mi ?
Lodos, sıcaktır yel, köpüktür deniz.
İşte şehrin özü, zevkin doruğu.
Dalga seslerine eşlik eden, uzak birkaç siren sesi.
Sesleri yok, martılar daha uyanmadı.
Hiç uyumuyanlarda var, bilirim ben bu şehiri.
Kimi semaya nakış atmakta,
Yaşlı gözlerle, el işi haroşe,
Göğe kalkan eller,
Simli gece, al işte sana, yıldızlardan kanaviçe.
Kimi kendinden geçmiş,
Fermente üzüm suyu, neron avcısı.
Derdimiz bir, sen üzme kendini bank.
Ama şapkam yok.
Bana anlat anılarını, sevdalı öyküleri.
Fısıltıyla anlat, yel çalıp yitmesin gizimiz.
Yükünü at üstünden, hammalım ben.
Görülmez küfem, çatırdamaz selem.
Yükü ben seçerim ama, hani en koyusundan aşk.
Neyse kalkma vakti geldi, hafifledin,
Soran olursa, iki tohum konuştuk dersin.
Havadan, sudan.
Tek başınasın bank.
Tek başımayım bank.
Ama şapkam yok………
Kayıt Tarihi : 4.11.2019 20:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İstanbul boğazında iki tohum konuştu....
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!