Ben Sevr derim, o der bana şapkaya bak!
Fes ne ayak deyince, susuyor soyka!
Yahudi, Arap’da yok; fes, şapka, kalpak…
Fes değil ama bizim Kırgız’ın şapka...
Fes milli olmaz Arap’ın olsa bile.
Yunan’dan Roma’ya biraz araştırın!
Zaten akraba, Yahudi Arap ile…
Şu fes Roma’dan, şapkaya çok takmayın!
Şapka hakkında konuşurlar her yerde…
Kenarları korur güneşden, yağmurdan.
Elbette bir işe yarar baş üstünde.
Zaten başları bir yaratmış Yaradan!
Kıyafet insanlığın ortak değeri...
Bir düşünseler! Ne giyeriz mahreme?
Edepli olsun, şık göstersin bizleri…
Organlar aynı, takılmayın giyime!
Fizik elbise her insanda aynıdır.
Dışa giyince ne gidiyor tersine?
Makine, araba… teknikte ortaktır...
Sen tutarlı ol, arkanı dön hepsine(!)
***
Ben derim; nedir Düyun-ı Umûmiye?
Cevabı: “Umumun neyi duyuluyor?”
Bir an şaşarsın, bir soru sordu diye(!)
Ecnebi hazineye ortak oluyor!
Evet vergiye, hazineye çöktüler!
“Borç alan emir alır” bozulmuş denge…
Mali bağımsızlık ecnebiye geçer!
Osmanlı olmuş hepten yarı sömürge!
***
Ben söylerim matbaayı, makinayı...
O der hemen; kurulmuş darağaçları.
Lafı ağzımdan alır, anar şapkayı...
Oysa halkımızdan gören yok bunları...
Avrupa uçarken bilimde, teknikte...
Üç dört asır ıskaladı gelişmeyi
Ve Osmanlı hep saydı olduğu yerde.
Kapatmak zordu hazinede deliği.
Düşersin ayağa borçla borç ödersen!
Yatırım olmaz ülke savunmasına!
Düşmanda modern silahları görürsen
Bir tuhaf bakarsın düşman tarafına!
***
Ben derim; makina, araba, tren, uçak…
Takmış bir kere yine der: “Bak şapkaya…”
Hep sanıyor şapkadan tavşan çıkacak(!)
Fazla meraklı hokkabazlık yapmaya(!)
Roma fesini anlamadı bir kere;
Şapkayı hiç anlamaz, kafası bozuk(!)
Bakmaz doğu, batı, güney cephelere?
Milleti, orduyu bunaltmıştı yokluk!
Yetmez bir avuç tayin, bir dilim ekmek,
Bir kaç bozuk tüfek, gelmiş ondan bundan…
Dakikada atarken iki üç fişek
Düşman makinelisi yağdırır yandan...
***
Ben derim Türk; köylü, ırgat, çırak, çoban…
Gençken cephede asker, sonra da yedek.
Derken yine girer şapkaya doğrudan!
Ne dersek diyelim vazgeçmez mübarek(!)
Tarih yalanmış, asılmış giymeyenler(!)
Yağlı ip takmışlar şapka takmayana(!)
Bu asılanlar uzaydan mı geldiler?
Yakınları yok mu, çıksınlar meydana?
Yakın uzak torunlar, davalar açsın!
Yoksa yakınlar, vardır komşu şahitler!
Ya da şahitlerden dinleyen anlatsın!
Çıkıp doğruları ortaya döksünler...
***
Ben derim donanma yok, hele boğazlar…
Açık olsa bile Karadeniz yolu
Çıkarma zordu, seyredildi adalar...
Çünkü kapalı denizden Anadolu.
Yine; “Şapkadan Kemahlı, İskilipli...”
İnanmış buna! Düzeltsek neresini?
Haksız yere asmışlar, dertli mi dertli(!)
Yüksekten sallar, düşünmez gerisini.
Oysa işbirlikçi İskilipli Atıf?
Ve işgalci İngiltere’nin adamı!
Hem davanın şapkayla bağları zayıf.
Bu iş birliğine dayanır idamı.
Kemahlı İbrahim Hakkı Hoca yine
Büyük alim, yoktur şapkayla ilgisi.
Hele “Bize nasıl kıydılar” filmine
Çocuklarının olmuştu sert tepkisi:
“Mezarı açıp asmak da neyin nesi?”
“Babamız öldü dokuz yüz yirmi dörtte.”
“Şapka Kanunu’ndan tam bir yıl öncesi...”
Defin töreni var, yatıyor kabrinde!
Sonra aile mahkemeye başvurur!
Ankara yirmi iki Hukuk Asliye...
Kazandılar davayı, basın duyurur.
Karar nosu ondörttür, doksan yediye!
“Filimciler” sunamadı doğru delil!
Kolay değil, karışır filmin detayı...
Mahkeme salonunda oldular rezil!
Zaten yalandı, kaybettiler davayı...
***
Ben derim; devlet yarı sömürge olmuş!
Kapitülasyonlar hep vermiş gaile…
Alt yapı, üst yapı… ecnebi el koymuş…
Para basan Osmanlı Bankası bile...
Derken bu sefer geçti, şapkadan şala!
Asmışlar, resmini gösterdi cebinden(!)
“Masummuş Erzurumlu Şalcı Bacı da...”
Dedim: O resim alınmış belgeselden.
Turizm Bakanlığı belgeseli çeken;
Yıl iki bin on üç, vardır kayıtlarda…
Olay yılını eğer merak edersen;
Dokuz yüz otuz bir, on beş Aralık’da.
Basın bahsetmiş ilk kadın idamından!
Bir aşk serüveni cinayetle biter!
Belgesel çekilmiş olay Isparta’ dan…
Adı: “Darağacına takılan düşler”.
Çetin Altan şeytanın kör deliğinden
Çıkarmış Bacı’yı bulunmaz belgesi.
“Kominist” olup hiç itibar görmeyen
Alttan övgülerle verdi son nefesi(!)
Dadaşlar bacıyı bilmez Erzurum’da!
Bir yakını yok, sanki indi semadan(!)
Çıkıp şahitlik edemiyor şeytan da(!)
Belki Çetin Altan’a gör dedi şeytan(!)
***
Ben derim; bin sekiz yüz yetmiş sekizde
Kıbrıs verilmiş bir altın kesesine...
“Ulu Hakan” medet bulmuş İngiliz’de!
Kıbrıs’ı bıraktı onların eline…
Birden duraklar, diyemez “Ulu Hakan”…
Kıbrıs deyince başlar kekelemeye…
Bir karış toprak vermemiş cennetmekan(!)
Çünkü verdiği iki katı Türkiye!
Sırbistan, Bulgaristan, Bosna, Romanya…
Hakan kaybetmişti otuz üç senede!
Başka var; Tunus, Girit, Mısır, Tesalya...
Kafadan atmayın, okuyun tarihte…
İngiliz, Kıbrıs’da limon toplamadı...
Üsler kurup yönetmişti Akdeniz’den...
Osmanlı’dan tüm Arapları kopardı.
Sonra duyduk ağıtları Filistin’den…
***
Ben derim; ...dokuz yüz on iki yılında
İyi bak neler olmuş Lozan Uşi’de?
Atıldı imza; adalar İtalya’da!
Sanki araba, verilmiş emanete(!)
Bu sefer der direkt: “Bu şapka ne ayak?”
Diyecektim “Hay Allah başına şapka...”
Başka bir şey bilmez, biz nasıl anlatsak?
Ezberlemiş, görmüyor ne ön ne arka...
Kafayı şapkadan çekemez geriye(!)
Ne desek boş, asılmışlar bir şekilde(!)
Hem de yüz binler şapka takmadı diye(!)
Sanki çareler terk edilen şu feste(!)
***
Ben derim; ne dersin Yunan İşgaline?
“Yunanistan dünkü vilayet” der birden!
Şaşırtır, girmez şapka hikayesine(!)
“Yenmek zafer değilmiş” söyler ezberden(!)
Doğrusu bunu derken komik mübarek…
Lügatta kalsın, etmeyelim hakaret!
Bize yakışan doğruları söylemek!
İşgalde Yunanistan yüz yıllık devlet!
Bu vilayet devlet bile değil iken
Kimi yenerek bağımsızlık kazandı?
Bu bağımsızlık verildi mi törenlen?
Deyin, vilayet bunu nasıl başardı?
Neden arkasını görmek istemezler?
Emperyal İngiltere yanında destek!
Gafleti, dalaleti asla görmezler!
Bir söyleyin; “Dünkü vilayet” ne demek?
Ey şaşı, bakar kör, nerde fikri namus?
Tarih tahlil edilirse gerçek şaşmaz!
Fantastik hikayeler yapar şuursuz!
Tarih yapanlara saygı da duyulmaz...
Yalan yalan üstüne, bilgi, belge yok!
Algı eşikleri hep düştü geriye...
Durmadan sallıyorlar, ezberleri çok;
Nasıl olsa sorgulayan çıkmaz diye(!)
Şapka ve çarşaf giymeyenler asılsa
Hele asılsa şu Kur’an okuyanlar;
Konuşurdu hep konu komşu, akraba…
Filmler çekilir, yazılırdı kitaplar.
Zaten birileri bulurdu onları.
Çünkü konuşulur bunlar dilden dile.
Kabe yoluna hep dönerdi yolları(!)
Bir de kutsanırdı yedi bir sülale(!)
Şile/01.07.2021
Mustafa Bulan
Kayıt Tarihi : 18.4.2023 16:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!