ŞANTAJ! ...(Ebu Garib) ….(Düz Yazı)

Naime Erlaçin
955

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

ŞANTAJ! ...(Ebu Garib) ….(Düz Yazı)

Onca güvenlik önlemini bir çırpıda aşıp, basına kolayca sızdı Ebu Garib fotoğrafları!
Bunda bir tuhaflık yok mu sizce?

Ebu Garib’e farklı bir pencereden bakmaya çalışacağım bugün. Olayların insancıl boyutunu ve insan hakları sorunsalını bir kenara bırakıp dünya üzerinde oynanan yeni oyunu mercek altına almaktır amacım. Oldukça uzun vadeli büyük planın minik bir parçası olarak değerlendiriyorum meseleyi. Benim gibi düşünen pek çok kişi; okur, yazar, basın mensubu ve toplum bilimci var kuşkusuz. Mutlaka okumuşsunuzdur da. Ancak ben konunun vahametini bir kez daha hatırlatıp, büyük düşünme gereğini vurgulamak istiyorum.

İzlediğim kadarıyla son gelişmeler, post-modern çağın medyayı emellerine alet ederek kullanmasına mükemmel bir örnek teşkil ediyor. 11 Eylül görüntülerini sözlü, basılı ve görsel yayınlardan hızla çekecek kadar basiretli(!) bir yönetim kendisini aşağılayacak, kredibilitesini fevkalade azaltacak olan Ebu Garib görüntülerine hiç tereddütsüz izin verebiliyor. Ve ben, bu manzaranın arka planını düşünmeye başlıyorum ister istemez…

Günümüzde merkantalist ve finansal güç odakları yaratarak veya alışılagelmiş sömürgecilik anlayışıyla genişleme sağlamak mümkün değildir artık. Yeryüzü küçülmüş, sınırlar kalkmış – ki öyle olması planlanmıştı – ve hızla büyüyen iletişim olanakları sayesinde bilginin bir yerden diğerine aktarılması fevkalade kolaylaşmıştır. Güzellik kadar dehşet ve korku da hızla akıyor…

Dünyayı yöneten güçler ise yeni haritalar çizmek; birbirine benzeyen; düşünmeyen; sözden dışarı çıkmayan(!) : fazla soru sormaksızın beklentileri yerine getiren; tüketime endekslenmiş insan kitleleri yaratmak; onların sahip olduğu sınırlı ve değerli KAYNAKLAR üzerinde hakimiyet kurmak için bir rekabet ortamına girmişlerdir. Bu süreç sonunda, en uzun vadeli ve en etkili planı yapan, kaçınılmaz olarak “en başarılı” takım ilan edilecektir.

Burada bir parantez açarak bir dönem düşünür ve aydınlarının post-modernistik everenselleşme ve globalleşmeye, özellikle özgürlüklerin artması açısından kucak açtıklarını belirtmekte yarar görüyorum. Ancak onlar, iplerin az sayıdaki güç odaklarının eline geçeceğini ve sonuçta kitlesel özgürlüklerin başka bir anlamda kısıtlanacağını hesap edememişlerdi.

Bugünün plan yapıcılarına dönelim. Onlar hedefe doğru kararlı adımlarla ilerlerken, bir yandan da demokrasi havariliğine soyunmakta ve “adalet dağıtıcı ilahlar” rolünü benimsemiş görünmektedirler. Oysa bir bakıyorsunuz ki, birkaç adım sonra ilk resme hiç de oturmayan Felluce gibi, Ebu Garib gibi amaca uyumsuz motifler ortaya çıkıyor!

NEDEN?

Ebu Garib bu oyun sırasında oynatılan bir tek taş; tek bir hamledir kanaatimce. Bir anlamda simge ve hatta bir İMGE’dir. İmgenin ise gerçeklerden daha güçlü ve etkileyici olduğunu anımsamakta yarar var. Burada temel amaç, bilinçdışında korku ve dehşet yaratarak direnç kırmak ve kitlelerin boyun eğmesini sağlamaktır diye düşünüyorum.
Kısaca demem o ki, direnişe karşı geliştirilmiş ve planlanmış psikolojik bir savaş ve onun içerdiği taktikler uygulanıyor. Psikolojik silahlarla yürütülen savaşın gerçek bir savaştan çok daha düşük maliyetli olduğunu unutmamak gerek. Çoğu kez de daha etkin ve başarılı…Verilmek istenen mesaj ise gayet açıktır:

“Oyunu benim kurallarıma göre oynayacaksınız! ...Aksi takdirde, Ebu Garib’de olduğu gibi aşağılanırsınız. İnsanlık onurunuz beş paralık olur. Söz dinlemeyenler şiddetle cezalandırılır ve dünya kamuoyu önünde acımasızca teşhir edilir... NOKTA! …”

Ebu Garib imgesinin toplumların değişik katmanlarını kemiren bir virüs gibi kullanılmasındaki ana hedef budur işte. Dünya çapında “biat”ı sağlamak…

Ancak bir toplum bilimci olarak, gelişmelere uzun vadede bakmaya çalışıyorum. “Bu sindirme harekatı, gelecekte ve insanların kaybedecekleri değerler kalmadığı noktada, beklenenin tam aksine direncin artmasına sebep olabilir mi? ” diye soruyorum kendime. Neden olmasın? Farklı düşünce ve inanç gurupları pekala dayanışma içine girebilirler. Direniş büyüyebilir. Bugünlerde ekilen kin ve nefret tohumları sayesinde zulüm ve intikama meyilli hale gelebilirler. Yakın bir örnek de var önümüzde. Naziler Yahudilere kıymıştı. Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünya ağlamıştı onlarla. Yardımcı oldular...olduk.. Oysa ayakta kalanlar, şimdi hınçlarını Filistin ve Arap halklarından çıkarıyorlar. Bir tür projeksiyon yaparak “eşeğini dövemeyen..” hesabı, hedef kaydırıyorlar. Kin kini; zulüm zulmü doğuruyor…Üstelik iç içe geçmiş tarih, kültür, dostluk, ekonomi, kan ve din bağlarından ötürü ülkemiz ve yönetimimiz “aşağısı sakal…yukarısı bıyık” diyerek ve doğal olarak kesin hatlarla çizilmiş bir strateji uygulayamıyor.

Bu duruma isyan edebilirsiniz. Duygusal tepkilerinizi dışavurabilir, sesinizi yükseltebilir, pekala sokaklarda yürüyebilirsiniz. Ama sonuçları ne ölçüde değiştirebilirsiniz? Asıl sorulması gereken soru budur işte. Değiştiremiyorsanız eğer, Türkiye bu gaddar oyunun içinde ve en az zarar görecek şekilde, nasıl bir pozisyon almalıdır? ....

Fazla uzatmadan konuyu toparlamak istiyorum.

Özet 1: Ebu Garib bir gözdağı verme yöntemi olup, bunun adı benim dilimde şantajdır! ...

Özet 2: Yeni dünyanın post-modern köleleri olmak istemiyorsak eğer, psikolojik silahlarla işlenmekte olan kitlesel suçların bizleri yolumuzdan saptırmasına izin vermeksizin; gerçek gücümüzün farkında olarak akıllıca davranmak; Türkiye ve içerdiği mozayığı da dikkate alarak çıkarlarımızı korumak; Türk insanı adına büyük düşünmek zorundayız…Müthiş bir satranç oyununun içinde, piyon olarak değil ama zeka ve deneyimlerinin tüm olanaklarını sonuna dek kullanabilen büyük bir oyuncu olmak gibi…

Zaman, öyle bir zaman!

Sağlıcakla kalın dostlar.
Saygıyla…

(7 Haziran 2004)

Naime Erlaçin
Kayıt Tarihi : 7.6.2004 12:40:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ahmet Ağdere
    Ahmet Ağdere

    Eksik yok, fazlası mevcut. Saygıyla..

    Cevap Yaz
  • Necmi Ünsal
    Necmi Ünsal



    .......


    TEBRiKLER

    YÜREGiNiZE SAGLIK

    SELAMLAR

    Cevap Yaz
  • Mumtaz Toy
    Mumtaz Toy

    egemen aklın kayboluş öyküsü,çağımızın yada son anımızda ki bu feryat.
    sorgu aletleri,savaş edavatları,artık insanın bilgi darağacında..
    hep birileri bizim adımıza vekaleten yürütüyor bu işleri.
    usama bin ladin suçludur..
    evet,kayıtsız evet..bu yargıya birileri varıyor.
    saddam kakadır..
    bunuda başkaları bizim adımıza söylüyor..
    ebu garipte olanlar çelişkidir...
    evet..
    devam edecem

    Cevap Yaz
  • Çağıl Ener
    Çağıl Ener

    Baştan sona altına imzamı atabileceğim mükemmel bir çalışma. Hem didaktik, hem düşündürücü. Çok teşekkür ediyorum Naime hanım bu paylaşımınız için. Sevgi ve saygılarımla....

    Cevap Yaz
  • Ayşe Keskin
    Ayşe Keskin

    Erlaçin'ce kuvvetli bir yazı

    Esenlikle

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Naime Erlaçin