Bir sokak lambasının gölgesine sığındım,
Ankara, gri, beton, suskun,
Kaldırımda bir iz, belki benim, belki değil.
Sanki gidiyorum, sanki hiçbir yere varmadım.
Kavaklıdere’de bir kahve,
Bardağın buğusunda eski bir yüz,
Kimindi bu, dedim, hatırlamadım.
Zaman, cebimde delik bir para,
Harcadım, bitti, ne aldıysam yalan.
Kızılay’da kalabalık,
Herkes bir yere yetişir, ben niye burda?
Bir afişte devrim, bir vitrinde yalan,
Sahi, neyi kurtaracaktık, unuttum, durma.
Ayakkabımın bağı çözülmüş,
Eğilsem düşerim, gitsem kaybolurum.
Ankara, ey taş!
Bürokrasinin göğsünde paslı bir hançer,
Memur uykuları, kağıt kokuları,
Bir dosya kapanır, bir hayat açılır mı?
Sordum, sustun, gri bir gök, gri bir sır.
Sanki gidiyorum,
Aşti de bir bilet,
Nereye, bilmem, sormam,
Cebimde üç kuruş, yüreğimde bin yara.
Sanki Ankara’yı bırakıyorum,
Ama içimde hep aynı kederli çığlık:
“Ne için yaşadım, neyi buldum, hani nerde?”
Bir martı geçti, garip,
Deniz mi arar bu şehirde?
Ben de mi martıyım, ben de mi kayıp?
Sanki gidiyorum, sanki hep burdayım,
Bu sokaklarda aklımı yitirdim geri istiyorum
Sanki Ankaradan gidecekmiş gibi hissediyorum.
Kayıt Tarihi : 14.4.2025 03:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!