boş sandalyelerin deniz kenarında,
güneşin batışını izlemesinin hiç bir anlamı yoktur,
boyalarının dökülmesinden başka....
oraya getirenlerin kendileri gibi yalnız bıraktığı tahta parçaları,kimsesiz....
sadece hatıralara malzeme olmaktı suçları benim gibi....
yola neden buradan çıktım ben de bilmiyorum,
kaç kişilik yer ayırttığımı hatırlamıyorum artık,biletleri yırttım,attım...
yanyana dizilmiş su birikintilerinin,
ardışık olarak yaptıkları titreşimlerin içinde kala kaldım...
iplikle örülen kumaşların kenarına işlenen delikli desenler gibi
kalbime çeyiz yapmıştım seni....
çoğunlukla müzik eşliğinde yapılan,
melodi olmadan da uyumlu ve ritmik hareketler verebildiğim
sevgim vardı...
şiraze olgusunu kaybetmişsin,
iki ucun birisi boş kalmış,
ipte yürüyen cambazlar gibisin
ama
uzun sopan kaybolmuş elinden....
şartlı refleksim değilsin,
kalbim senin için atıyor sadece bir şarkı olabilir,
ben senin için atıyorum...
bilimsel bir gerçeği ya da varsayımı kanıtlamak için
uygulanacak bir amaç değilim,
bunun için kobaylar var,
çemberin içinde dönüp dururlar....
denizkestanesi gibisin,
ne zaman elini tutsam binlerce diken batıyor,
acıyor acımasına da akıllanmıyor parmaklarım.....
ani başlayan ve bazen kısa bazen de süreli olan
yerkabuğu hareketi sandığım kalbimin sallanmalarında,
elini tuttuğumu unutmuşum bir an....
her derecesinde değişik şiddetlerine maruz kalsam da,
aşk bu,
bir kaç parça taşın düşmesi dağlarımı yıkamaz...
boş bırakılmayacak şeyler vardır hayatta,
bir el gibi mesela,
bir kalp veya,
elinden tutup kalbini götürdüğün bir ev mesela...
eğri ve kırık olmayan bir çizgi gibidir aşkım,
üzerine atılacak her çentik,
sadece bir bedeni yıpratmaz,
görsel fantezilerle sevgi yaşanmaz....
eksperi değilim hiç bir sevdanın
ama
tamircisi olabilirim kazaya uğramış her direksiyonun....
Eros gibi haylaz alaycı bir çocuk değilim,önüme gelene ok fırlatayım...
aşırı şiddetli atmosfer olayı gibi dağıttın ne varsa içimde,
hoşuma gidiyor kaşlarını çatman,
bir de buzlaşmış kar gibi kafama yağmasan...
sözlük anlamlarına sığdırılamayacak kadar dolu bir aşk bu,
tohum içinde bulunan embriyonun,
kendisini bulmasından sonra,
büyümeye başlaması gibi,
yeterli sevgi ve ten çakışmasından sonra,
çok uygun bir sıcaklık yeterli olacaktır bana....
farlı nesnelerden veya hareketlerden
aşırı çekinme duygularımın hepsini katlettim....
vurmaya kıyamadığım tek his sendin,
zaten ben de hiç bir aşkın katili olamazdım....
sandalyeler çok yukarılarda kaldı şimdi hala boş duruyorlar,
batmasına rağmen dikenleri çekiştiriyorum seni,
fazla uzakta değiller,
yaklaşmakta olan karanlığı görebilmek için önce oturmalısın,
güneş nasıl olsa batacak,
gözbebeğimdeki ışık yeter,
ay çıkar belki de bugün kim bilir?
sandalyelerin boynu bükük kalmasın diye canım
sen ne sanmıştın ki?
Kayıt Tarihi : 11.3.2018 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!