Sancak Şiiri - Sebahattin Kömürlü

Sancak ta sancaktar,
Kapıda kapıcı,
Otelde katip,
Restoranda garson,
Hey dostum, bilir misin neler zor,
Kuş olup uçmak,
Ağlayanların göz yaşında boğulmak,
Vel hasılı,
Yakmasın kireç parmak uçlarını,
Hastane kapısının ardı,
Eli sopalı hademe,
Kendini, güzel sanan zavallı hemşire,
Sinirli,
Sinir doktoru ile,
Kalpazan doktor beylere,
Ne söylesek nafile…
Tut,
Ellerimde çıkar hayatın pisliğini,
Gir,
Girebilirsen karakol kapısından içeri,
Polisi,
Bekçisi,
Canavar gibi çevirir etrafını,
Canavar düdükleri…
Anlat derdini,
Katip yazar,
Nezarethane de işkenceleri…
Vay canım vay,
Can pahasına,
Mal pahasına,
Doldur kafalar dolusu kitabı,
Yok pahasına,
At ateşin ortasına…
Bunca okuduğun laf salataları boşuna.
Dönüyor düzen,
Rüşvet cirit atmada…
Yak sigarını,
İç biranı,
Seyret tv’de reklamlarını,
Uydurma masları,
Uydurma masalları,
Çoktan yazıldı bu sayfalar çoktan…
At ne yer,
Eşek ne yer,
Arpa saman
Sayma bundan sonra bunları…
Sık,
Bir kurşun,
Alnım ortasına.
Dan,
Dan…
Yaşam,
Bu kadar zor mu?
Zor dostum zor,
Ve gelir,
Gelir de, bu satırlar,
Engerek yılanını zehri gibi, damlar yürek ortasına…
Açılsın gözlerin fal taşı gibi,
Ne yazar,
İnsanlığın, unutturulduğu insanlara,
Neler sunuluyor
Bak,
Sinemalarda seks,
Sokaklarda renk,
Tuvallerde resim,
Gazetelerde haber,
Emperyalizm…
Uyanmak,
Ne gezer…
Geçtiğimiz yolları bilsek,
Elimize veriyolar kadeh,
İçmek…
Ara sıra
İri laf etmek…
Kahretmek, küsmek,
Dolanır adımlar birbirine,
Küser insanoğlu yine kendi kendine,
Bağlanmışız be birader,
Yerli kaya gibi,
Söküp atamazlar,
Zamlarla, zumlarla,
Yaptıkları zulum lar la,
Sık,
Sık bir kurşun daha, alnım ortasına,
Korkma…
Atsalar da, zindanın ortasına,
Bu yürekte,
Sevgi var ya,
Sevecektir eskisinden çok…
Nasıl olsa,
Yaşadığımızın farkındayız dünya,
Acıdır,
Soğan,
Acıdır soyana…
Soyun dostum soyun,
Korkma.
Bu kavganın adayları,
Gittikçe çoğalmakta…