ESİNTİ 14. 09. 2006
Suat TUTAK
SÖKE’DE TİYATRO, KÜLTÜR,
SANAT VE EDEBİYAT’A GENEL BAKIŞ...
Söke ilçesi çok eski bir ilçe... Belde oluşunun 115 seneye yaklaşan bir geçmişi var. Bin sekiz yüz doksanlı yılların başlarında belediye olmuş, ören yerlerinin geçiş merkezinde, bir kültür kentidir.
Dünya tarihi boyunca Söke’nin yakın çevresinde çok medeniyetler kurulmuş, yıkılmıştır. Dünyaca isim yapmış olan bilim adamları, (Aristoteles, Sokrates vb.) filozofların yetiştiği bir tarih beşiğidir.. Bu özelliği Söke halkını da etkilemiş, Cumhuriyet dönemi öncesinde ve de sonrasında Söke’de, hep kültür insanları yetişmiş, Türkiye genelinde, Aydın’da ve Aydın ilçelerinde ses getiren, öne çıkan kültür ve edebiyat insanları, sanatçıları yetişegelmiştir..
Söke kendine has bu kültür kaynağı, kültür önceliği, öncülüğü, önderliği ile çevresine hep lokomotiflik görevi üstlenerek, bunu da çok iyi şekilde başararak, bugünlere gelmiştir..
..
ESİNTİ 14. 09. 2006
Suat TUTAK
SÖKE’DE TİYATRO, KÜLTÜR,
SANAT VE EDEBİYAT’A GENEL BAKIŞ...
Söke ilçesi çok eski bir ilçe... Belde oluşunun 115 seneye yaklaşan bir geçmişi var. Bin sekiz yüz doksanlı yılların başlarında belediye olmuş, ören yerlerinin geçiş merkezinde, bir kültür kentidir.
Dünya tarihi boyunca Söke’nin yakın çevresinde çok medeniyetler kurulmuş, yıkılmıştır. Dünyaca isim yapmış olan bilim adamları, (Aristoteles, Sokrates vb.) filozofların yetiştiği bir tarih beşiğidir.. Bu özelliği Söke halkını da etkilemiş, Cumhuriyet dönemi öncesinde ve de sonrasında Söke’de, hep kültür insanları yetişmiş, Türkiye genelinde, Aydın’da ve Aydın ilçelerinde ses getiren, öne çıkan kültür ve edebiyat insanları, sanatçıları yetişegelmiştir..
Söke kendine has bu kültür kaynağı, kültür önceliği, öncülüğü, önderliği ile çevresine hep lokomotiflik görevi üstlenerek, bunu da çok iyi şekilde başararak, bugünlere gelmiştir..
..
Şair, Gazeteci ve Yazar Suat Tutak; 7 Eylül 1945 günü Aydın ili, Söke ilçesinde doğdu. Babası Davut Tutak, 93 Harbi Kafkas Muhacirlerindendir. Üçü erkek, ikisi kız kardeşin en küçüğüdür. Babası Davut, Kurtuluş Savaşı’nda kendi atı ve silahı ile gönüllü olarak Kuvay-ı Milliye’ye katılıp, Afyon Cephesi İLKKURŞUN denilen mevkide yaralanan, bir Kurtuluş Savaşı Gazisi’dir. 1313 tevellütlüdür. İbrahim ve İdris amcası Çanakkale’ye gönüllü olarak gidip savaşa katılmış, İbrahim amcası şehit olup orada kalmış, İdris amcası da Çanakkale’de kalıp ne olduğu bilinmeyen, kayıp askerlerdendir. Annesi Zehra ise ev hanımıdır. Annesi 1958 yılında vefat eden şair, on iki yaşında anneden öksüz kalıp büyümüş, babası Davut ise, Şairin askere gitmesinden yirmi gün önce, 6 Mart 1965 tarihinde vefat etmiş, yirmi gün sonra da şair Suat, öksüz ve yetim olarak askere gitmiştir.
Suat Tutak; İlk, Orta ve Söke Akşam Ticaret Lisesi’ni ilçesi olan, Söke’de bitirmiş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi (AÖF) İşletme Bölümü 2. sınıftan öğrenimine ara vermiştir. Ekonomik nedenler sebebiyle, çocuklarının Lise ve üniversite çağı gelmesi nedeniyle okula ve öğrenimine son vermek zorunda kalmıştır. Şairin; A. Mustafa, H.Taner, Melek, Muharrem ve Murat adlarında ikisi bekar, H.Taner evli olmak üzere beş çocuğu vardır.
Suat Tutak; yaşamında Edebiyata, kültür ve sanata çok önem vermiş, 1960 yılından buyana edebiyatın her dalında diyebileceğimiz, çeşitli eserler vermiştir. Ayrıca Tiyatro oyun yazarlığı, Sinema senaryosu çalışmaları, amatörce yağlı boya resim çalışmalarını sürdürmüştür. Resim dalında da 2’lik Ödülü gibi aldığı ödülleri vardır. 657 Sayılı Devlet Memuru emeklisidir. Söke Belediyesi’nden 1993 yılı Mart ayında emekli olmuştur.
Suat Tutak’ın 1980 yılında ilk şiir kitabı olan, “SEVGİ BAAHÇESİ” yayınlanmış, elinde mevcudu kalmamış, tükenmiştir. İkinci baskısını planlamaktadır. 1998 yılında da ikinci şiir kitabı olan “CANIMSIN TÜRKİYE’M “ adlı kitabı yayınlanmıştır.Ondan da elin de çok az sayıda kalmıştır. Şair Suat; bilgisayarda hazırlayıp ciltleterek, birer örnek şeklinde elinde bulundurduğu, ekonomik nedenlerle baskısını yaptıramadığı, “BAZEN AĞLAMAK GEREKİR “ adlı ro-manı, “YAŞAM TÜNELLERİ “ adlı öykü kitabı, on beş öyküden oluşmaktadır. “ANILARLA SÖYLEŞİ “ adlı ikinci öykü kitabı, “ŞİİR KÜLLİYATIM” Cilt-1 adlı tüm şiirlerini içinde toplayacak olan ve 3 cilt olacak olan DİVANI, “ GÖNÜL ÇİLESİ “ adlı şiir kitabı, “SEVGİYE ÖMÜR VERDİM” adlı şiir kitabı, “GÖNLÜMDEKİ ÇİĞ DAMLALARI” adlı şiir kitabı, “ZAMANA TUTUNMAK “ adlı şiir kitabı, GÜL YAPRAĞINDA AŞKI YAŞAMAK” şiir kitabı ve “HAYAT BÖYLE BİR ŞEY (Her son başlangıçtır) adlı Tiyatro oyunu,
“BİR BAŞKADIR ŞİİRDE YAŞAMAK” daha nice şiir ve şarkı sözü kitapları basıma hazır olarak beklemektedir. Ekonomik ortam doğdukça bu kitaplar basılıp, okuyucusuyla buluşacak-tır.
Şair Suat Tutak; bu sürekli üreticiliği yanı sıra Söke kentinde bu güne kadar yapılan kültür ve sanat etkinliklerine katılmayı, vazgeçilmez bir görev sayıp katılmış, çok sayıda şilt, başarı ödülleri, çok sayıda teşekkür ve takdir belgeleri almıştır.Bu çalışmaların yanında 1967 yılında Söke’de Amatör bir Şehir Tiyatrosu kurmuş, Hababam Sınıfı oyununu sahneye koymuş, oyunda kendisi de küçük bir rol almıştır. 1992 yılında Söke Hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesi Koruma Derneğine bağlı olarak SÖKE BEŞPARMAK Kültür ve Sanat Dergisi’nin yaşama girmesinde kurucu olarak büyük emeği vardır. Ardından; 2001 yılında Söke Şairler ve Yazarlar Derneği’nin kuruluşuna yine Kurucu üye olarak katılıp, yönetiminde görev amış, halen bu derneğin Yönetim Kurulu Başkan, 2008 yılında Dernek yönetimini genç arkadaşlarına bir genel kurulla devretmiş, şuan o derneğin ONURSAL BAŞKANI olarak danışmanlığını yapmaktadır. Dernek kuruluşundan bir yıl sonra 2002 yılı Eylül ayında, Söke SARIZEYBEK Edebiyat, Kültür, Sanat ve Turizm Dergisi’ni yayın hayatına sunmuştur.
1990’lı yılların ikinci yarısında Söke TV.de bir süre Haber Editörlüğü, YENİ SÖKE Gazetesi’nde de Haber Müdürlüğü yapmış, Gazeteci-Yazar-Öykü ustası Abdullah Ziya KABAK ile birlikte, Söke Esnafın Sesi Gazetesini kurup, yine ekonomik nedenlerle merhum Mehmet Ali AKKAR’I gazete sahibi olmaya ikna etmiş, kendisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Abdullah Ziya KABAK da, Genel yayın Yönetmeni ve kurucu üye olarak kalmışlardır. Daha sonra Mehmet Ali AKKAR’IN ölümü ile gazetenin yayınına mirasçılarınca son verilmiştir.
Diğer taraftan her iki dergi de halen yayın hayatını sürdürmektedir. 2004 yılında Sarızeybek Dergisi ve dernek yayını olarak zorlu bir çalışmaya girmiş, 4-5 aylık yoğun bir çalışma sonucu “YURDUMUN ŞAİRLERİ “ adlı antolojinin içinde 70 adet şair ve yazarı bir araya getirip, biyografi ve eserlerinden örneklerle, fotoğraflarıyla güzel bir eser hazırla-nmıştır. Bu Antolojinin de hazırlanmasını bizzat Suat TUTAK zorlu bir çalışmayla tamamlamış ve sunmuştur. Söke Ekspres Gazetesi’nin basım yeri olan Cumhuriyet Ofset matbaasında basılmıştır. Kısa bir zamanda okuyucusuyla buluşturlan Antoloji tükenmiştir. 2009 yılında da2.Bir antoloji çalışmasına gidilecek yine Suat Tutak bu antolojide dernek adına bir-iki yazar arkadaşıyla görev alacaktır ev de en kısa zamanda bu antoloji de okuyucusuyla buluşacaktır.
Suat Tutak’ın uzun yıllardır Hür Söke, Söke Ekspres, Yeni Söke, Gerçek Gazetesi, Beşparmak dergisi, Sarızeybek gibi yerel yayın organlarında çeşitli yazı ve makaleleri yayınlanmış, yayımlanmaktadır. Şairin yerel basında ve ilçede kurulan kültür dernekleri ve yayınlanan kültür-Sanat dergilerinde her açıdan katkıları devam etmektedir. Bundan böyle de devam edecektir.
'Edebiyat, kültür ve sanat gönülden gelen bir sevdadır.Bu can bu tende durduğu sürece, bu yürek onlar için atacaktır.' diyen Suat TUTAK yeni çalışmalarını sürdürmektedir.
..
Şair, Gazeteci ve Yazar Suat Tutak; 7 Eylül 1945 günü Aydın ili, Söke ilçesinde doğdu. Babası Da-vut Tutak, 93 Harbi Kafkas Muhacirlerindendir. Üçü erkek, ikisi kız kardeşin en küçüğüdür. Babası Davut, Kurtuluş Savaşı’nda kendi atı ve silahı ile gönüllü ola-rak Kuvay-ı Milliye’ye katılıp, Afyon Cephesi İLK-KURŞUN denilen mevkide yaralanan, bir Kurtuluş Sa-vaşı Gazisi’dir. 1313 tevellütlüdür. İbrahim ve İdris amcası Çanakkale’ye gönüllü olarak gidip savaşa ka-tılmış, İbrahim amcası şehit olup orada kalmış, İdris amcası da Çanakkale’de kalıp ne olduğu bilinmeyen, kayıp askerlerdendir. Annesi Zehra ise ev hanımıdır. Annesi 1958 yılında vefat eden şair, on iki yaşında anneden öksüz kalıp büyümüş, babası Davut ise, Şairin askere gitmesinden yirmi gün önce, 6 Mart 1965 tari-hinde vefat etmiş, yirmi gün sonra da şair Suat, öksüz ve yetim olarak askere gitmiştir.
Suat Tutak; İlk, Orta ve Söke Akşam Ticaret Lisesi’ni ilçesi olan, Söke’de bitirmiş, Eskişehir Ana-dolu Üniversitesi (AÖF) İşletme Bölümü 2. sınıftan öğ-renimine ara vermiştir. Ekonomik nedenler sebebiyle, çocuklarının Lise ve üniversite çağı gelmesi nedeniyle okula ve öğrenimine son vermek zorunda kalmıştır. Şairin; A. Mustafa, H.-Taner, Melek, Muharrem ve Murat adlarında ikisi evli, H.Taner nişanlı olmak üze-re beş çocuğu vardır.
Suat Tutak; yaşamında Edebiyata, kültür ve sanata çok önem vermiş, 1960 yılından buyana edebiyatın her dalında diyebileceğimiz, çeşitli e-serler vermiştir. Ayrıca Tiyatro oyun yazarlığı, Si-nema senaryosu çalışmaları, amatörce yağlı boya resim çalışmalarını sürdürmüştür. Resim dalında da 2’lik Ödülü gibi aldığı ödülleri vardır. 657 Sayılı Devlet Memuru emeklisidir. Söke Belediye-si’nden 1993 yılı Mart ayında emekli olmuştur.
Suat Tutak’ın 1980 yılında ilk şiir kitabı olan, “SEVGİ BAAHÇESİ” yayınlanmış, elinde mevcudu kalmamış, tükenmiştir. İkinci baskısını planlamaktadır. 1998 yılında da ikinci şiir kitabı olan “CANIMSIN TÜRKİYE’M “ adlı kitabı yayınlanmıştır.Ondan da e-lin de çok az sayıda kalmıştır. Şair Suat; bilgisayarda hazırlayıp ciltleterek, birer örnek şeklinde elinde bu-lundurduğu, ekonomik nedenlerle baskısını yaptıra-madığı, “BAZEN AĞLAMAK GEREKİR “ adlı ro-manı, “YAŞAM TÜNELLERİ “ adlı öykü kitabı, on beş öyküden oluşmaktadır. “ANILARLA SÖYLEŞİ “ adlı ikinci öykü kitabı, “ŞİİR KÜLLİYATIM” Cilt-1 adlı tüm şiirlerini içinde toplayacak olan ve 3 cilt ola-cak olan DİVANI, “ GÖNÜL ÇİLESİ “ adlı şiir kita-bı, “SEVGİYE ÖMÜR VERDİM” adlı şiir kitabı, “GÖNLÜMDEKİ ÇİĞ DAMLALARI” adlı şiir kitabı, “ZAMANA TUTUNMAK “ adlı şiir kitabı, GÜL YAPRAĞINDA AŞKI YAŞAMAK” şiir kitabı ve “HAYAT BÖYLE BİR ŞEY (Her son başlangıçtır) -adlı Tiyatro oyunu,
“BİR BAŞKADIR ŞİİRDE YAŞAMAK” kitapları ba-sıma hazır olarak beklemektedir. Ekonomik ortam doğdukça bu kitaplar basılıp, okuyucusuyla buluşacak-tır.
Şair Suat Tutak; bu sürekli üreticiliği yanı sıra Söke kentinde bu güne kadar yapılan kültür ve sanat etkinliklerine katılmayı, vazgeçilmez bir görev sayıp katılmış, çok sayıda şilt, başarı ödülleri, çok sa-yıda teşekkür ve takdir belgeleri almıştır.Bu çalışmaların yanında 1967 yılında Söke’de Amatör bir Şehir Tiyatrosu kurmuş, Hababam Sınıfı oyununu sah-neye koymuş, oyunda kendisi de küçük bir rol almıştır. 1992 yılında Söke Hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesi Koruma Derneğine bağlı olarak SÖKE BEŞPARMAK Kültür ve Sanat Dergisi’nin yaşama girmesinde kurucu olarak büyük emeği vardır. Ardından; 2001 yılında Sö-ke Şairler ve Yazarlar Derneği’nin kuruluşuna yine Kurucu üye olarak katılıp, yönetiminde görev a-mış, halen bu derneğin Yönetim Kurulu Başkandır. Dernek kuruluşundan bir yıl sonra 2002 yılı Eylül ayında, Söke SARIZEYBEK Edebiyat, Kültür, Sanat ve Turizm Der-gisi’ni yayın hayatına sunmuştur.
1990’lı yılların ikinci yarısında Söke TV.-de bir süre Haber Editörlüğü, YENİ SÖKE Gazetesi’nde de Haber Müdürlüğü yapmış, Gazeteci-Yazar-Öykü us-tası Abdullah Ziya KABAK ile birlikte, Söke Esnafın Sesi Gazetesini kurup, yine ekonomik nedenlerle mer-hum Mehmet Ali AKKAR’I gazete sahibi olmaya ikna etmiş, kendisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Abdullah Ziya KABAK da, Genel yayın Yönetmeni ve kurucu üye olarak kalmışlardır. Daha sonra Mehmet Ali AKKAR-’IN ölümü ile gazetenin yayınına mirasçılarınca son verilmiştir.
Diğer taraftan her iki dergi de halen yayın hayatını sürdürmektedir. 2004 yılında Sarızeybek Dergisi ve dernek yayını olarak zorlu bir çalışmaya girmiş, 4-5 aylık yoğun bir çalışma sonucu “YURDU-MUN ŞAİRLERİ “ adlı antolojinin içinde 70 adet şair ve yazarı bir araya getirip, biyografi ve eserlerinden örneklerle, fotoğraflarıyla güzel bir eser hazırla-nmıştır. Söke Ekspres Gazetesi’nin basım yeri olan Cumhuriyet Ofset matbaasında basılmaktadır. Bir aya kadar okuyucusuyla buluşacaktır.
Suat Tutak’ın uzun yıllardır Hür Söke, Söke Ekspres, Yeni Söke, Gerçek Gazetesi, Beşparmak der-gisi, Sarızeybek gibi yerel yayın organlarında çeşitli yazı ve makaleleri yayınlanmış, yayımlanmaktadır. Şa-irin yerel basında ve ilçede kurulan kültür dernekleri ve yayınlanan kültür-Sanat dergilerinde her açıdan katkıları devam etmektedir. Bundan böyle de devam e-decektir.
Edebiyat, kültür ve sanat gönülden gelen bir sevdadır.Bu can bu tende durduğu sürece, bu yürek on-lar için atacaktır.
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
Saat: 14. 02
KUŞADASI’NDA MEKTUPLAR ADRESİNİ BULMUŞ...
(BİR DE SÖKE’DE BULSA...!)
Yıllardır kentimizde “Adresini Arayan Mektup..”, “Adresi Eksik Mektup...”, “Mahşerin Dört Atlıları...! ” gibi yazılarla, bizce bilinen, kamuoyunca bilinmeyen birçok adreslere mektuplar gönderdik, durduk... Eskilerin dediği gibi: “Ölü Gözünden Yaş, İmam Evinden Aş...” cansız duvarlardan yansıma, yankılanma yoluyla sesler geldi de maalesef, adreslerini bulamayan mektuplar, aslında adresine gitti de, yanıt alınamadı. Sonuç alınamadı... Bir iki kişi, bir iki kıpırdamanın dışında, herkes suskun, yıllar yorgun biz yorgun, zaman gelip geçti...
Ne hale getirmişiz; güzelim kentimiz Söke’yi dostlar, ne hale getirmişiz de, haberimiz yokmuş.. Gerçi bu yazılar, yorumlar, eleştiriler kentimizde sosyal aktiviteyi arttırıyor, kültür çabaları çoğalıyor, sivil toplum örgütleri son yılların en güzel kültürel etkinlik çalışmalarını, yarışırcasına ortaya koyuyorlar... Bunlara sözümüz yok. Kutluyorum. Tebrik ediyorum. Gönülden destekliyorum.
Ancak; yeterli değil bu çalışmalar, uğraşlar.Söke bundan fazlasına layık ve daha fazlasını da yapabilecek kültürel aktiviteye, evrimleşerek hızla yükselen bir yetenek gücüne sahip... Bu yeterli değil. Bunlar Söke’nin hem kültür, hem eğitim, hem sanat, hem geçmişten gelen miras servetine ve de dinamik IQ’ sına bu seviye değil... Daha da fazlası, kalitesi, ileri hedeflere vardırılmış şekli ortaya konulabilir... Ben; elli yıllık kültür seviyesinin geldisini, tarihini biliyorsam bu, bu kadarla sınırlanmamalı... Bakınız, size basit bir örnek vereceğim. Biz, 1989-1990 yıllarında Beşparmak Dergisini hayata geçirdiğimiz, Söke Hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesi Derneği kanatları altında “SALI TOPLANTILARI” yapıp, hafta sonları bir araç temin edip, ekip halinde İzmir-Karşıyaka Cep Tiyatrosunda tiyatro izlemeye giderken, Kuşadası’nda Şair ve Yazarların bir derneği bile yok-tu... davetlimiz olarak bize katılıp, gezi ve etkinliklerimizde yer alıyorlardı. Kuşadası ekibi olarak her zaman davet üzerine geliyorlardı. Zaman içinde onlar bizden çok şeyler öğrendi. Bizler ise ne elimizdekinin kıymetini bilebildik, ne de zamanı kendimize uyarlayabildik, ne de zamanla yarışımızı sürdürebildik. Onlar başardılar.. Biz yaya kaldık... Sahipsiz ve ilgisiz kaldık. Bocaladık. Kaybettik...
..
1960- 1970 yılları arasında yaşanıp geçmiş, bir özel dönemden söz edeceğim size sevgili okuyucularım. Söke’mizde yaşayıp bugün merhum olan, Allah’ın rahme-tine kavuşmuş, bir kısmı ise ileri yaşlara gelmiş olarak hala aramızda yaşayan, Söke’mizin birkaç güzel insanından söz edeceğim bu yazımda.
Belki 38- 40 yıl, belki de yaklaşık yarım asır gibi bir zaman geçti aradan. Şimdi ben sizleri o elli yıl önceki Söke’ye, küçük ama şirin Söke’ye, az nüfuslu ama sıcak insanların Söke’si daha başka bir Söke idi o zamanlar. Amma o günleri yaşamamış olanlar nereden bilecekler ki? Mümkün değil, bilemezler. Bilmeyi bırakın, o şurda dursun, hayal bile edemezler. Evet, o kadar kesin konuşuyorum. Ve, adım gibi de eminim. Güzel yıllardı o yıllar. Yaşandı ve anılarda yer alıp tarih oldu. Daha fazla tartışmaya ve iddiaya gerek yok efendim. O yönünü geçelim de anlatmaya devam edelim.
Kent olarak bu denli uygar bir seviyede olmasak da kültür, edebiyat, sanat alanlarında bugünkü kadar yine iddialıyız Sökeliler olarak. Edebiyat, kültür ve sanat dallarında yine güçlü insanlarımız vardı. Daha da genç idiler, daha da ateşli, bece-rikli, özverililerdi… Ve daha da iddialı olarak çalışmalarına hızlı bir şekilde sunma-ya devam edeceklerdir.
Evet, asıl meselemiz iddia değil. Bunu önceden biliyorsunuz zaten… Mesele o yıllarda Edebiyat, kültür, Sanat ve Söke için neler yapmaya çalışmışız, neler yapmışız, kimlerle birlikte yapmışız, bunları size anlatmak, yazarak da tarihi belge haline getirmek… Buradaki gerçek amaç bu. Öncelikle ve de özellikle bunu belirtmiş olalım.
Efendim, sözünü ettiğimiz yarım asır kadar önce o sanatsal çalışmalarımızı yaptığımız tarihte, Kemalpaşa Mahallesi Dere caddesi’ nde Dişçi SADİ, (Titrek dişçi) lakabıyla tanınan, Dişçi Dr. SADİ TARLAN otururdu. Caddenin kenarında bol yeşilli, alçak duvarlı, büyükçe bahçesinin ortasında tek katlı, sahil evine benzer yapıda, güzel ve dikkati çeken bir evi vardı. Merhum Dr. Sadi Tarlan uzunca boylu, kemikli iri vücut yapısında, geniş alınlı, uzunca ama geniş yüz yapısıyla, esmer tenli bir adamdı. Ciddi bir adamdı. Yüzü pek gülmezdi ama gülünce de gülücükler yüzüne çok yakışan bir adamdı. Benim dediğim o yıllarda altmışın üzerinde bir yaşı vardı. Belki yetmişti. Bilemiyorum. Fakat şu bir gerçekti ki, gençliğinde çok yakışıklı bir insan olduğu, o günkü karizmatik yapısından anlaşılıyordu. Ben çocukluğumda çok diş sorunu yaşadığım için, Sadi Bey bizim aile dostumuz haline gelmişti artık. Önceleri oradan tanıştık. Sonra da musiki çalışmalarından dostluğumuz katmerleşti. Sevdiğim ve gizlice hayran olduğum bir dostumdu merhum.
O yıllarda küçük bir kentti Söke… Kentten çok kasaba havası vardı burada. Her meslek sahibinden çok az olduğu gibi doktor sayısı da çok azdı. Elle sayılacak derecede az sayıda doktor vardı. Dişçi olarak da kentte şöhret olmuş, tanınmış bir kişiydi Dr. Sadi TARLAN… Musiki bilgisi ve kültürü de çok genişti Sadi Bey’in. Kasaba da herkesin aile diş doktoru sayılabilirdi Sadi Bey. Bizim aile için de öyle.
Yıllar o şekilde geçerken, daha sonraki yıllarda Dr. Sadi TARLAN, Eczacı Halil ÖZŞARLAK, (o yıllarda Söke Tariş Müdürüydü yanılmıyorsam) Kenan URAS, Nihat ÖĞÜNÇOĞLU, ben Suat TUTAK ve şuan gerisini hatırlayamadığım 8-10 kişilik bir grup oluşturarak, yine o yıllardaki Halk Eğitim Merkezi’nin sağladığı bir salonda, haftanın belirli günlerinde, nota-solfej dersleri alır ve Türk Sanat Müziği çalışmaları yapardık. Bu çalışmalarda merhum Dr. Sadi TARLAN öğretmenlik yapar, ekibin nota ve müzik bilgilerini tazeler, grup çalışmalarında da NEY ÜFLERDİ…
O yıllarda Türkiye’de yetişmiş ve yaşamakta olan 5–10 tane NEYZEN var ise, onlardan biri de Dişçi Dr. Sadi TARLAN idi. Aynı zamanda müzik kültürü ve de nota bilgisi en üst düzeyde olan bir büyüğümüzdü. Onun için NEY’ i ile parçalara eşlik etse de, genelde nota bilgilerini, vuruş ölçülerini, esleri bize öğretirdi. Halil ÖZŞARLAK Hocamız, ağabeyimiz Kanun çalardı. KANUNİ idi. Kenan URAS ağabey NEY ÜFLERDİ. NEYZEN’Dİ. Sadi beyin özel öğrencisi gibiydi. O da güzel Ney üflerdi. Nihat ÖĞÜNÇOĞLU ağabeyimiz, Yaylı Tambur çalardı. TAMBURİ idi. Yine merhum, Söke’mizin güzel insanlarından Hidayet ER, UD çalardı. UDİ idi. Ben de KORİST olarak KORO’ da yer alırdım. Aslında ben de askerliğimi 58 Tümen Bandosu’ da Klarnet ustası olarak yaptım, sonradan yazıcı oldum. Yani ben de klarnet üflerdim ama o grupta klarnet üflemedim. Zaten askerden sonra hiç klarnet üflememiştim. Askerde ustamla birlikte yaptığımız sözleri bana ait, bestesi ustam Bursalı Mustafa DÜLGER’ e ait bir şarkı bestemiz de vardı. Benim askerdeki klarnet ustam da UDİ idi. Ve sivillikte uzun yıllar BURSA MUSİKİ CEMİYETİNDE UDİ olarak görev yapmış biriydi. Onun da güzel nota, solfej, Türk Sanat Müziği bilgisi vardı. Klarnette bana çok şeyler öğretti. Ama bir hata yaptım. Sonradan yazıcı olup klarneti bıraktım. Hala ona yanıyorum. Sivilde büyük şehirlere gidip bir orkestrada Klarnet sanatçısı ve Saksafon sanatçısı olarak büyük yıldız sanatçıların arkasında görev yapabilirdim. Ve çok daha güzel bir yaşantım olurdu. Güzel bir mesleğim, kariyerim ve iyi bir de gelirim olurdu. İşte o deli gençlik yıllarında 40–50 yıl sonrasını, bugünleri görüp, tahmin edemedik. Bugün öğrendik ama iş işten geçmiş oldu. Yaş altmışı geçti. Bundan sonra olsa bile artık kişisel zevk için olur. Hayat telaşı ve derdinden ona sıra gelmez zaten…
Neyse, konuyu dağıtmayalım. Daha sonra Halk eğitim binası bakım, onarım ve tamirata alındı. Arkasından, Hilmi FIRAT’ larının, HACI HALİL PAŞA ŞEHİR KÜTÜPHANESİ’ ne taşınan Halk Eğiti Merkezi bünyesinde de çalışmalar, bir süre daha devam etti. Hatta İzmir TRT ‘den o yıllardaki tanınmış bestekâr ve radyo sanatçılarından bir sanatçıyı, sevgili ağabeyimiz Eczacı Halil ÖZŞARLAK’ ın ricasıyla, haftada bir gün Söke’ye davet ederek, bizim ekibe kütüphane salonlarının birinde musiki dersi vermesi sağlandı. Bir süre daha öyle devam ettik. Fakat Söke-’deki her güzel şeyin yaşatılamaması gibi bu çalışmalar da, gün geldi sona erdi. Devamlılığı sağlanamadı. Sürdürülemedi… Gökkubede, birer hoş seda olarak kaldı. Anılar tarihinde, tozlu yerini aldı. O çalışmalardan arta kalan bir başka güzel anım daha vardı benim.
Rahmetli hocamız Dişçi Dr. Sadi TARLAN daha sonra bana, bir elde yapılma, bizzat kendi elleriyle yapmış olduğu, Yakma NEY armağan etmişti. Kısa bir süre ben de onun NEY çıraklığını yaptım. Allah Rahmet eylesin, o onuru bana vermişti. Çok sevinmiş, sonsuz derece mutlu olmuştum. Heyhat… Sonra da onu kaybettik. Hakka doğru yürüyüşe çıktı. Allah ameline göre rahmet eylesin. Saygıyla anıyorum. Ve o ney yıllar yılı evimin bir duvarındaki yerinde, kılıfı içinde asılı kaldı.
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
Saat: 14. 02
KUŞADASI’NDA MEKTUPLAR ADRESİNİ BULMUŞ...
(BİR DE SÖKE’DE BULSA...!)
Yıllardır kentimizde “Adresini Arayan Mektup..”, “Adresi Eksik Mektup...”, “Mahşerin Dört Atlıları...! ” gibi yazılarla, bizce bilinen, kamuoyunca bilinmeyen birçok adreslere mektuplar gönderdik, durduk... Eskilerin dediği gibi: “Ölü Gözünden Yaş, İmam Evinden Aş...” cansız duvarlardan yansıma, yankılanma yoluyla sesler geldi de maalesef, adreslerini bulamayan mektuplar, aslında adresine gitti de, yanıt alınamadı. Sonuç alınamadı... Bir iki kişi, bir iki kıpırdamanın dışında, herkes suskun, yıllar yorgun biz yorgun, zaman gelip geçti...
Ne hale getirmişiz; güzelim kentimiz Söke’yi dostlar, ne hale getirmişiz de, haberimiz yokmuş.. Gerçi bu yazılar, yorumlar, eleştiriler kentimizde sosyal aktiviteyi arttırıyor, kültür çabaları çoğalıyor, sivil toplum örgütleri son yılların en güzel kültürel etkinlik çalışmalarını, yarışırcasına ortaya koyuyorlar... Bunlara sözümüz yok. Kutluyorum. Tebrik ediyorum. Gönülden destekliyorum.
Ancak; yeterli değil bu çalışmalar, uğraşlar.Söke bundan fazlasına layık ve daha fazlasını da yapabilecek kültürel aktiviteye, evrimleşerek hızla yükselen bir yetenek gücüne sahip... Bu yeterli değil. Bunlar Söke’nin hem kültür, hem eğitim, hem sanat, hem geçmişten gelen miras servetine ve de dinamik IQ’ sına bu seviye değil... Daha da fazlası, kalitesi, ileri hedeflere vardırılmış şekli ortaya konulabilir... Ben; elli yıllık kültür seviyesinin geldisini, tarihini biliyorsam bu, bu kadarla sınırlanmamalı... Bakınız, size basit bir örnek vereceğim. Biz, 1989-1990 yıllarında Beşparmak Dergisini hayata geçirdiğimiz, Söke Hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesi Derneği kanatları altında “SALI TOPLANTILARI” yapıp, hafta sonları bir araç temin edip, ekip halinde İzmir-Karşıyaka Cep Tiyatrosunda tiyatro izlemeye giderken, Kuşadası’nda Şair ve Yazarların bir derneği bile yok-tu... davetlimiz olarak bize katılıp, gezi ve etkinliklerimizde yer alıyorlardı. Kuşadası ekibi olarak her zaman davet üzerine geliyorlardı. Zaman içinde onlar bizden çok şeyler öğrendi. Bizler ise ne elimizdekinin kıymetini bilebildik, ne de zamanı kendimize uyarlayabildik, ne de zamanla yarışımızı sürdürebildik. Onlar başardılar.. Biz yaya kaldık... Sahipsiz ve ilgisiz kaldık. Bocaladık. Kaybettik...
..
ANILARDA KALAN BİR SÖYLEŞİ (1) Selim Sabit PÜLTEN
12. 12. 1991- Söke
(Suat TUTAK’ la Selim Sabit PÜLTEN)
S.Sabit Pülten (Beşparmak) : - Sayın Suat TUTAK; Beşparmak dergimizin kuruluşunda önemli katkılarınız oldu. Bu anınızı anlatır mısınız. Dergimiz amacına ulaştı mı?
S.Tutak: - Beşparmak Dergisi’nin kuruluşu, yayın yaşamına başlaması, benim yaşamımda gerçekten, özel bir yer aldı.. 1960’lı yıllardan bu yana yaptığım Edebiyat, Kültür ve Sanat çalışmalarımın en önemli döneminin başlangıcı olmakla beraber, bir odak noktası da kabul edilebilir. Çünkü; o tarihe kadar zaman zaman, kolektif çalışmalar içerisinde olmama karşın, genelde kişisel çalışmaların ötesine çıkamamış durumdaydım.
Dergimiz, 1989 yılı Ağustos ayında ilk sayısını çıkarmıştır. Ancak; o ilk sayıyı çıkarmak hiçte kolay olmamıştır. Yıllar yılı bir özlem, bir tutku olan kültür dergisi çıkarma isteği ilk temel taşını, 1981 yılında belleklerimize yerleştirdi.. Meyvesini ise 8 yıl sonra verdi..
1981 Atatürk’ün 100. Doğum yılında, merhum Behzat SELÇUK tarafından (O zamanlar o Söke Şehir Kulübü Yön.Kurulu üyesi idi.) 10 Kasım Atatürk’ü Anma Gecesi tertiplendi. Bu geceyi Söke’mizin Şehir Kulübü Yönetim Kurulu düzenledi. O gün için Söke’de yaşayan şair ve yazar arkadaşlar önceden tespit edilerek, o gece bir araya getirilip, uzunca bir masa başında toplandı. Diğer davetlilerle birlikte şehir kulübü salonunda yemek verilerek, müzikli, şiirli bir Atatürk’ü anma gecesi yaşandı.. İşte o gece, şair ve yazar arkadaşlar arasında konuşularak Söke’de Kültür ve Sanat Dergisi çıkarılması, düşüncesi ortaya atıldı. O gece ilçemizin Kaymakamı, Emniyet Amiri ve Belediye Başkanı da aramıza katıldılar. Hatta, şair ve yazar arkadaşlara ayrılan, masalar birleştirilerek hazırlanan özel köşede, masamıza konuk oldular.. Gecede konuşan Kaymakam Bey, Belediye başkanımız, bu gibi gecelerin daha sık yapılması gerektiğini, öyle gecelerin düzenlenmesinde yardımcı olacaklarını da söylediler.. O anma gecesine 12 şair ve yazar arkadaş katılmıştık. Usta yazar, O. Hasan BILDIRKİ hocamız bizleri, “ ON İKİ YILDIZ “ olarak isimlendirmişti.. Ancak; aradan 8 yıl gibi bir zaman geçtiği halde, dergi çıkarma hayalimiz, bir türlü gerçekleşememiş-ti. Gerçekleşemiyordu... Ve, 1989 yılının Mayıs-Haziran aylarına ulaştık. Ama, yine de kimseden ses, soluk çıkmıyordu.
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
ONLAR DA SÖKE’NİN GÜZEL İNSANLARI...
“Hem öğretmen; hem yazar, şair ve şaire...”
Şimdi sizlere Söke’mizde yaşayan hem öğretmen; hem yazar, hem şair ve hem de şaire, iki güzel insandan söz edeceğim... Bu günkü konumuz bu sevgili okuyucularım..
Onların ikisi de, sayıp sevdiğim, değer verdiğim arkadaş, dost ve kalem arkadaşlarım. Bir bakıma da gönüldaşlarım.. Benim, değerlimdir ikisi de... Bir emekli öğretmen yazar-şair Nevzat SEÇEN, diğeri hala öğretmenliğine devam eden, Söke FATİH İLKÖĞRETİM OKULU değerli, saygın öğretmenlerinden sevgili şaire arkadaşım, dostum, gönüldaşım olan sayın İlknur MERSİN..
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
ONLAR DA SÖKE’NİN GÜZEL İNSANLARI...
“Hem öğretmen; hem yazar, şair ve şaire...”
Şimdi sizlere Söke’mizde yaşayan hem öğretmen; hem yazar, hem şair ve hem de şaire, iki güzel insandan söz edeceğim... Bu günkü konumuz bu sevgili okuyucularım..
Onların ikisi de, sayıp sevdiğim, değer verdiğim arkadaş, dost ve kalem arkadaşlarım. Bir bakıma da gönüldaşlarım.. Benim, değerlimdir ikisi de... Bir emekli öğretmen yazar-şair Nevzat SEÇEN, diğeri hala öğretmenliğine devam eden, Söke FATİH İLKÖĞRETİM OKULU değerli, saygın öğretmenlerinden sevgili şaire arkadaşım, dostum, gönüldaşım olan sayın İlknur MERSİN..
..
Önceki gün; Başkan Necdet Özekmekçi’nin yönetiminde, ilk Meclis Toplantısı yapılarak, oylamalar sonucu, meclis üyeleri arasında görev taksimi yapıldı. Geç haber alabilmem nedeniyle o toplantıya katılamadım. Çok arzu ettiğim halde olmadı. Katılabilen arkadaşlardan ve basından alabildiğim haberlerden bilgi edinebildim. Görev alan tüm arkadaşlara başarılar dilerim.
Tüm komisyonlarda; özellikle, derneğimizi yakından ilgilendiren KÜLTÜR-SANAT Komisyonu’nu üstlenen sayın Sevim Şahin, Hatice Sarınç, İsmail Yerli, Şeref Palabıyık, İsa Gümüş, Hatice Alsharo, Kemal Karakaş’la yakın dirsek temasında olup Kültür-Sanatla ilgili çalışmalarda, birlikte hareket etmeyi, güzel hizmetlerde bulunmayı, derneğimize Söke adına, el uzatmalarını isterim. Bunun için de; belirlenecek en kısa zamanda, bir diyalog oluşturmayı arzularım. Kendilerine başarılar dilerken, diğer komisyonları oluşturan Meclis Üyelerine de, ayni temennilerde bulunup, Söke’miz için hayırlı olsun derim.
Söke’de başarmak zorunda olduğumuz, çok önemli işler var. Bunları; bir siyasi görüşün çizgisinde giderek çözmekten ziyade, siyaset üstü, partiler üstü bir kulvarda birleşerek, Söke’ye yakışan hizmetlerde güç ve yol birliği yapmamız, daha da başarılı olmamıza yardımcı olacaktır. Görüşü ve inancındayım…En azından; Edebiyat, kültür ve sanata siyaset bulaştırılmamasının, doğru olacağına inanıyorum.
Her türden politikaya, siyasete açığız, saygılıyız ama yukarıda belirttiğim alanlara politikayı bulaştırmamak, bizim özümüzün gereğidir. Halkımızın, Ulusumuzun ortak değerlerini, kültür zenginliklerini olduğu gibi kabul edip, siyasetle kirletmememiz daha doğru ve saygılı bir haslet olacaktır. Söke için, Söke’nin geleceği için yapılacak, yararlı her çalışmada, yasalar çerçevesinde, her zaman varız. Asker olarak da çalışırız, öncülüğünde de yer alırız. Tabii ki; sahnelenecek oyunda, var sayılıp bize de bir rol verilmesi düşünülürse…
..
07 Eylül 1945 yılında Söke’de doğdu. Beş çocuklu bir çiftçi ailenin, en küçük çocuğudur. İki ağabeyi (biri 1992 yılında öldü) , iki ablası vardır. Evli, beş çocuk babasıdır. Çocuklarından biri kız, dördü erkek evladıdır. On iki yaşında annesini, yirmi yaşında da, askere gitmezden babasını kaybetmiştir. Evini ve hayatını kendi çabasıyla kurmuş, yine kendi çabasıyla bugüne kadar ayakta durmaya çalışmıştır. Küçük bir memur ve tek maaş geliri olmasına rağmen, çocuklarının hepsini okutmuş, iki tanesi üniversite, gerisi de lise mezunudur. İkisini evlendirmiştir. Ortaokul son sınıfta üç ders takıntısı ile askere gitmiş, askerde iken ve geldikten sonra sınavlara devam etmiş önce ortaokulu bitirmiş, 1974-1978 yılları arasında hayat mücadelesi arasında öğrenimine devam edip Akşam Ticaret Lisesini bitirmiş, ilk mezunlarından biridir. 1978-1980 yılları arasında Eskişehir AÖF’ne sınavlar vermiş, devam mecburiyeti nedeniyle memuriyetten ayrılıp devam edememiş, 90’lı yıllarda tekrar sınavlara katılıp, önce iş idaresi, daha sonra da İşletme adını alan Açık öğretim bölümünde iki yıl okumuş, ilk yıldan dört, ikinci yıldan üç ders borçlu olduğu yıl, Üniversite harçları %60 artınca, ekonomik nedenlerle öğrenimine ara vermiştir. Ömrü yeterse, ileride uygun şartlar oluşursa üniversite öğrenimine “Edebiyat Bölümü “ne devam edip, öğrenimini tamamlamayı arzulamaktadır.
Suat TUTAK; 1960 yılından buyana Edebiyatın Roman, şiir, Öykü, makale, anı, vb. dallarında çalışmalarını sürdürmekte, çeşitli gazete ve dergilerde yazılarını yayınlamaktadır. Söke’de var olan tüm kültür-sanat çalışmalarında yer almaya çalışmış, bazen de lokomotif görevleri üstlenmiştir. Söke Ekspres gazetesi’nin yaşamasında (Muharrem Bora’dan sonra) , Yeni Söke Gazetesi’nin ilk kurulduğu yıllarda, Beşparmak Dergisi’nin ilk yıllarında, 1968 yıllarında Söke’de ilk amatör tiyatro kuruluşunda çok emekleri ve katkıları vardır. Ayrıca; Aydın Gazeteciler Derneği Söke şubesinin dernek olarak oluşmasında emeği olanlardan biridir ve İlk yönetim kurulu başkanıdır. Söke Şairler ve Yazarlar Derneği’nin ve SARIZEYBEK dergisinin kurucu üyelerindendir. Derginin şuan dernek adına sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürüdür. “Sevgi Bahçesi (Şiir-1980) , Canımsın Türkiye’m (Şiir-1998) adında iki yayınlanmış kitabı ile bilgisayarda hazırlanıp ciltlenerek, basıma hazırlanan Roman,öykü, şiir kitapları (beş adet) vardır. Şiir Divanının birinci cildi de bitmiş, basıma hazır beklemektedir. Ekonomik darboğaz nedeniyle basılamamıştır.
..
SÖKE’DE TİYATRO Hüseyin AKKAYA
O5. 05. 2004
Tiyatro, bir ülkenin eğitimi için en yararlı ve en etkin araçlardan biridir. Hatta en önemlisidir diyebiliriz.Ülkenin yüceldiğini ya da çöktüğünü gösteren bir barometredir. Duyarlı olan, doğru olan, doğru yönetilmiş bir tiyatro bir halkın duyarlılığını birkaç yıl içinde geliştirebilir buna karşılık, uçmaya yarayan kanatları at tırnağına dönüşmüş, yani soysuzlaşmış bir tiyatro bütün ulusu hantallaştırır ve uyuşturur demiştir, çağımızın büyük ozanı ve tiyatro adamı FEDERİCO GARCIA LORCA.
Söke’de Amatörce tiyatro çalışmaları 1982 yılında başlamıştır. O zamanın İlköğretim Müdür Yardımcısı Nevzat SEÇEN, Devlet Hastanesi Müdür Yardımcısı Hüseyin AKKAYA ve esnaftan camcılık yapan ORHAN KALAYCIOĞULLARI’ nın bir araya gelmesiyle, Amatör Tiyatro Topluluğu kurulmuştur. İlk oyunları Ali YÖRÜK’ ün ÇATALLI KÖY adlı oyununu birkaç ertelemeyle birlikte 4 Haziran 1983 tarihinde Ticaret Lisesi Ömer KOCAÖ-NER Salonu’nda sergilemişlerdir.Tiyatro Topluluğu 1982 yılında kurulmasına rağmen oyunu ancak 1,5 sene gibi uzun bir zamanda sahneye koyabilmişlerdir. Bunun da sebebi bürokratik engellemelerdi. O tarikte text inceleniyor, oynayanlar tek tek araştırılıyor ve ondan sonra izin veriliyordu. Oyun iki kez, zamanı belirlenip sahneleneceği sırada izin verilmemişti. Buna rağmen amatör ruhlu tiyatrocular inatla ve büyük bir kararlılıkla oyunun sergilenmesi için çaba harcamışlardır.
O günkü kadrodan şu anda aramızda olmayan ve hakkın rahmetine kavuşan 2 köylü rolünde Ramazan BEDİZ’ i rahmetle anıyoruz. Oyunu Hüseyin AKKAYA yönetti. Işık ve dekor işlerini M. Ali KARAYAĞIZ yaptı.
Topluluk ÇATALLI KÖY’ den sonra Cevat Fehmi BAŞKUT’ un GÖÇ adlı eserini sahneye koydu. Ticaret Lisesi Salonu’nda seyirci karşısına çıkan tiyatrocular GÖÇ ‘ de başarılarını bir kez daha tekrarladılar. Oynandığı tarih 27 Kasım 1983.
Yıl 1984.. Eser M. Necati SEPETÇİOĞLU 3 perdelik komedi. Sergilendiği yer Ticaret Lisesi Salonu. Tarih 29 Mayıs 1984. Oyunun adı, SON BLOKLAR... Yöneten, Hüseyin AKKAYA, dekor, kostüm Behçet AYAYDIN.. Işık Mehmet KARAYAĞIZ.
1984 yılı içerisinde tiyatro topluluğu iki gruba ayrılmış, bir grup Orhan KALAYCIOĞULLARI yönetiminde, Söke Amatör Sanat Tiyatrosu adı altında çalışmaya başlamış, bir grup da Hüseyin AKKAYA yönetiminde, bürokratik engelleri aşmak için Söke’de bulunan hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesi Tiyatrosu adını alarak çalışmaya başladı..
Orhan Kalaycıoğulları Yönetiminde çalışan Söke Amatör Sanat Tiyatrosu 22 Nisan 1984 YANIK EFE adlı oyunu sergilediler. Oyunun dekor ve kostümlerini Behçet AYAYDIN Işık ve müziğini GÖKHAN DORUK ve Numan ŞAHİN hazırladı.
..
22-24 Ağustos tarihleri arasında Bekilli’de 8.Kültür-Sanat ve Şarap festivali yapıldı.
Bekilli’ye davet edildiğimde kırsal bir alanda bir şiir festivaline katılacağımı düşünmüştüm.Festivalin adı Kültür-Sanat ve Şarap festivaliydi. Gerek Denizli’ye kadar otobüsle giderken, gerek Denizli’den Bekilli’ye minibüsle giderken aklımda hep Hayyam’ın mısraları vardı. Yola çıkmadan önce İnternet aracılığı ile Kadehdeki Gül isimli bir şiir yazıp göndermiştim. Bana gelen bilgilerde iki yüz yirmi şair ve yazarın katılacağı yönündeydi.Yeni şair ve Yazarlarla tanışmak ve daha önce tanıştığım can dostlarımla buluşmak heyecanı ile Bekilli’ye geldim. Garajda sorduğum bir kişi beni Tuncay Mangır’a götürdü. Burada üç günlük yemek fişimi alarak, kalacağım Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait Öğrenci yurduna geçtim.
Düşüncelerimin aksine Bekilli modern bir kent haline dönüşmüş. Halkın Kültür seviyesi çok yüksek.Sanatın her türlüsüne destek vermelerinin yanında insanları çok candan, samimi, güler yüzlü ve kibar.
Üzüm ve Bağ kentin simgesi haline gelmiş her baktığım yerde siyah ve beyaz olmak üzere salkım salkım üzümler sarkıyor. Kentin hemen hemen her tarafı bakımlı bağlarla donatılmış. Festivalin sponsorluğunu birçok firmalar üstlenmiş.
Festivale katılan bir grup ozan-şair ve yazar Protesto sonrası birlikte
Festivalin ilk günü Kent Baykal Tiyatrosu, Gürcistan ve Makedonya Halk dansları topluluğu, ve Muazzez Ersoy Konseri ile süslenmişti. İkinci günün ağırlığını ise Nurettin Rençber ve Baha Konserleri taşımaktaydı.
Bu festivale benimle birlikte dernek üyelerimiz İlknur Mersin (Söke) ,Mansur Ekmekçi (Adana) ,Baki Yıldırım (Adana) ,Kerim Özbekler (Nazilli) ,Vahip Aksöz (Didim) ,Ahmet Ünal (Didim) ,Hüseyin Zeybek (Didim) ,Derneğimiz dışından ise yine Söke’den Nevzat Seçen ve Sacide Yaylaz katıldılar. Ayrıca Gerek Dergimiz Üyesi gerekse iletişim içinde
bulunduğumuz illerden Başta Kütahya ve Adana grubu olmak üzere bir çok şair ve Yazar Derneğimizin ve Dergimiz SARIZEYBEK’in tanıtımında bizlere katkı sağladılar. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum.
Kadehlerde şarap eksik olmadı ama, dillerde şiirlerin eksik olmadı diyemeyeceğim şarabın şiire banılamadığı, Ozanların sazında nağme, dilinde türkü bulunmadığı bu festivalde bazı aksaklıklarda gözden kaçmadı. Bu yıl sekizincisi düzenlendiği halde organizasyondaki hatalar şair ve Yazarları çileden çıkarttı. Kendilerine şiir okuma fırsatı verilmeyen şair, ozan ve yazarlar şikayetlerini Kaymakam Murat Çağrı ERDİNÇ’e ve Belediye Başkanı Yaşar Halil YİĞİT’e imza toplayarak yazılı olarak ilettiler. Ancak bundan netice alınamayınca çeşitli gruplar halinde saz çalıp şiirlerini okumaya başladılar. Saat 17.00- 19.00 arasında şiir programı olmasına rağmen bu programın gerçekleşmemesi şair ve yazarları protestoya kadar götürdü.Atatürk anıtı önünde toplanan şair, Ozan ve Yazarlar halkında desteğini alarak Şiir ve alkışlarla protestoya başladılar.Bu protesto Star Avrupa tarafından da kameraya alınması karşısında Kaymakam ve Belediye Başkanı gelerek yapılan organizasyon hatalarından dolayı özür dilemesinin ardından dağıldılar. Büyük bir bölümü Akşamdan bir kısmı da Pazar sabahı erkenden Bekilli’yi terk ettiler.
..
ESİNTİ 07. 01. 2008
Suat TUTAK
ANILARDAN BİR YAPRAK DAHA SİZE...
1963-1964 yıllarında Söke’de kültür, sanat, edebiyat alanında toplu etkinlikler yine vardı. O yıllarda ben, Ortaokul öğrencisiydim. Şunu iyi hatırlıyorum ki, 1963 yılında bir kez şiir dinletisi etkinliği düzenlemiştik. Rahetli Katerin Müftüsü’nün oğlu, Söke’nin isim yapmış, renkli simalarından ARZUHALCİ, merhum Burhan SEVEN’ le bir gurup Sökeli genç, bu etkinliği düzenleyip, organize etmiştik. Önceden, Söke halkına bu etkinliğin gününü, yerini ve saatini belediye hoparlörü ile duyurduk..
Etkinlik, şimdiki Meclis Salonunda yapılacaktı.. O yıllarda; bugünkü imar dairesi ile bugünkü Meclis Salonu şuan ki gibi ortadan ikiye bölünmüş değildi.. İkisi de tek salon halindeydi. Orası; Belediye Düğün ve Nikah Salonu olarak kullanılıyordu. Belediyeden geçilen bir kapısı, çay ocağının olduğu yerdeki, bugünkü kapı ve basamakları vardı..
Bazı edebiyat, kültür ve sanat etkinlikleri bu salonda yapılıyordu. 1963 yılındaki; yukarıda sözünü ettiğim bizim ekip olarak, bu salonda o şiir etkinliğini düzenledik.. Söke dışından da birçok sanatçı, sanatseveri davet ettik.. Bu davetliler arasında; o meşhur “AGORA MEYHANESİ” isimli şiirin şairi, İzmirli ONUR ŞANLI’ a vardı.. O geceye katılacak bize ve Sökeli halka Agora Meyhanesi’ni bizzat okuyacaktı.. O yıllarda da, o şiir çok meşhur olmuş, tüm yerel yayınlarda okunuyor olmuştu... Çevremizdeki her radyo ondan söz ediyordu.
Sonunda hazırlıklar tamamlandı.. Yer ve saat, gün belirlendi. Hoparlörden, yerel basından halka duyurulup, davetiyelerle de Söke’nin dışındaki sanatseverler ve sanatçılar davet edildi. Hummalı ve de çok heyecanlı günler geçti. Etkinlik günü gelip çattı.. Eeee, ne oldu diye, sormayın? Elbette etkinlik yapılıp, tamamlandı. Fakat Söke halkı olarak bizler, Onur ŞANLI’ ya karşı çok büyük bir hata yaptık.. Hem de bize, Sökelilere yakışmayan, kaba, cahilce, bizden beklenilmeyecek bir hataydı bu...
..