SANAT ŞİİRLERİ

SANAT ŞİİRLERİ

Osman Erdoğmuş

SANAT


Boyadın kainatı fırçan ile rengarenk,
Kelebekteki sanat papatyadakine denk.
..

Devamını Oku
Mehmet Çakır

Karanlığa kibrit çakmak kolayda,
Karanlıkta çivi çakmak zor sanat…
Mehmetçiğe kına yakmak kolayda,
Mehmetçiğe ağıt yakmak zor sanat…

Eğer sevilmezsen sevmek ne fayda,
Karşılıklı ise aşk ortak payda,
..

Devamını Oku
Hamit Pala

Olur mu hiç sanat varken Sanat Güneşsiz?
Dolar mı hiç onun yeri? Odur benzersiz...
Onsuz şarkılar, nağmeler, hepsi kimsesiz;
Gelmez yerine neşemiz Zeki Müren'siz.

08.01.1993 Bursa
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Elli
Bir yaş.
İnsanın ne yaptığını bilmesine yeterli
Yine de yapmaya yeterince genç değeri.

Elli yaşına ömür taktım ben:
Onbir
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Bu nedenle halkın aynı tip nostaljik bakış açısı, aynı tip geçmiş kulvarın(seçme ayıklama) kavrayışı; şimdiki yeni olanı, gelişme olanı, farklıyı dışlayacaktır. Ancak halk, kendi gibi olanları da baş tacı edişle; ölümüne onaylarlar! Bu bir müridin, şeyhini tasdikleşmesi gibidir. Veya bir şeyhin müridine ben şeyh değil miyim? Deyip de; müridinin de ona: “evet sen şeyhsin! ” demesi gibi kavlidir. Ya da müritlerin, kendi içlerindeki; “körler sağırlar, birbirini ağırlar” kabilindeki aşkı muhabbetle, biri birine telkinle, şeyhlerini onaylamaları gibi, sübjektif bir tavırdır. Yani, şıracının şahidinin, bozacı olmasıdır.

Halkın en büyük tüketimi ve kullanımı ve hatta üretimi; sanat alanları olabilecekken, sanat alanı geniş kesimlerin halkçı özentili, benimsenirliği içinde değildir. Sanat yapamayan geniş halk kesimleri ya sanatın kendisine yansıyış ve yansıtılışları, halka öğüt düzeyli eğilimcelerle yansınır. Ya da halk, inançsal olarak fosilden motif taşıyan çağrıştırıcı çekilimleyicilere; pervane böceğinin ışığa çekimlendiği gibi tam da oraya, fosil sosyal soyut bilince odaklandırılırlar. Bu da, bir çeşit halkın bilmezliğine, havuç gösterilmesidir. Halk atadan görmenin, toplum akıl bilim ve pratikten görmenin farkıdır.

Halk için cazibeler yaratmanın bir yolu da, halkı eğitimsiz kılan bencil siyasetlerdir. Örneğin, halkımızın okuryazar olabilir durumda olup da, okuryazar olmayan 7,5 milyon kişisi vardır. Buna birde sadece bir şekilde okuryazar oluşta, bir o kadarı da, düzeyci eğitimli olmamalarını ekleyin. Eder 15 milyon. İşte bu milyonların cazibe odağı bambaşkadır. Ve oldukça sanal, inançsal, geleneksel, bilmezliklerde birlik yapıcıdır. Adeta oğul vermiş, arı oğulu küme yığılması gibi, seçememelik egemenliği olacaktır.

Bu yüzdendir ki halk, hep bu çekimleşmelerden; hükümetlerin başlangıçta, nüfus başına olan milli geliri, 2000 dolarlardan alıp, hükümetlerinin görev bitimlerinde aldıkları baremi 1500 dolarlara düşüren siyasi politikalarını seçmiştir. Bu hükümetler yıllarca, hiçbir akıl fikir sağlamayan; “Halka hizmet, hakka hizmet “ diyen, duygu sağlayan, parola ile iktidar olmuşlardır. Halk çok duygusaldır.
..

Devamını Oku
Tuba Gürdere

Düşünceyi aşabilmektir sanat
Çünkü o düşünceden kalbe yoldur.
Sanatın yansıması kendimize dokunacak kadar yakındır
Çünkü kendi içinden bizi varedendir o.
En büyük hak; özgür yaşayabilme sanatıdır.
...En büyük sanat hayattır ki;
yaşarken sanatı, çoğu kez sanatlaşabilmek başka bir yaşamdır.
..

Devamını Oku
Ali Rıza Atasoy

Uzun ve yorucu bir çalışma döneminin ardından kısa süreliğine de olsa bir tatile çıkmak ne kadar güzel oluyor. İş ortamından uzaklaşmışken hele bir de seyahate çıkıyorsanız, insan bu duygunun güzelliğini o zaman daha da iyi anlıyor. Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte yaklaşık on gün süreli izne ayrılarak görev yerimden memleketim Ankara’ya doğru yola koyuldum. Her zaman yaptığım gibi birinci gün çocukluk ve öğrencilik yıllarımı geçirdiğim eski mahallemizi ziyaret ettim, tanıdıkları ve çocukluk arkadaşlarımı gördüm. Çocukluk ve öğrencilik yıllarından arkadaşım olan şair dostum Hünkâr Dağlı’yı aradım. Bir müddet sonra geldi ve bir mekanda oturup çay kahve içtik, eski günlerden ve şiirden, sanattan konuştuk. Hünkar Dağlı, her hafta Pazar günleri düzenlenmekte olan “Başkent Şiir Akşamları” programından söz etti. Ve “Ben bu hafta katılmak niyetinde değildim ama mademki sen geldin, hadi beraber gidelim” dedi. Bunun üzerine belirtilen saatte Necatibey Caddesinde güzel bir mekanda gerçekleştirilen program yerine vardık. İçeri girdiğimizde takriben yirmi civarında şair ve sanat dostunun program salonunda yerlerini aldıklarını gördük ve gösterilen yere oturarak biz de programa dahil olduk.

“Başkent Şiir Akşamları” programını; Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında görev yaptığım yıllarda gıyaben tanıdığım, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı eski üyelerinden şair-yazar Ahmet Sevgi hoca yönetiyordu. Bu program vesilesiyle Ahmet Sevgi hocamı daha da yakından tanıma, tanışma ve kendisiyle konuşma fırsatı buldum. Belirtilen vakit geldiğinde, genç şairlerimizden İsmet Benli’nin Sezai Karakoç üstada ait ünlü Mona Rossa şiirini takdimi ve Ahmet Sevgi hocamın açış konuşmasıyla program başlamış oldu. Katılımcılar sırasıyla mikrofona davet edildi. Daha çok şiir sunumlarıyla tanıdığımız şair dostumuz Cumhur Karaca’ya söz verildiğinde bana bir jest yaparak kendine özgü sesiyle “Esmer Benli Yârim” isimli şiirimi seslendirdi. Yine genç öğrenci şairlerden Anıl Çağlayan da “Ankara Garı’nda Beni Bekle” isimli şiirimi okudu. Her iki şair dostun bu küçük sürprizlerinden gayet mutlu oldum. Söz hakkı bana verildiğinde kısaca kendimi tanıttıktan sonra şiire ne zaman başladığıma ve ne tür çalışmalar yaptığıma ilişkin kısa bir açıklamanın ardından programa Ferhat diyarı Amasya’dan gelip katıldığımı belirterek “Ferhat” başlıklı şiirimi seslendirdim. Kısa bir aranın ardından programın ikinci bölümü başladı ve ikinci bölümde de bir müddet önce şair meslektaşım Ersin Kayışlı tarafından bestelenen “Gözlerin” başlıklı şiirimi okudum. Program süresince katılımcı şairler kendilerine ait şiirlerin yanı sıra Yunus Emre, Karacaoğlan, Mevlâna, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sezai Karakoç, Abdurrahim Karakoç, Nurullah Genç gibi şairlerden de örnekler sundular. Program yöneticisi Ahmet Sevgi hocam bu adını saydığım şair ve fikir adamalarına sanat ve şiir görüşlerine ilişkin açıklamalar yaptı. Bendenize hitaben “Amasya için çok güzel şiirler yazıyorsun ama sen Ankaralısın, senden bir Ankara şiiri bekliyorum” şeklinde küçük bir sitemde bulundu. Dolu dolu ve seviyeli bir programdı, programdan kendi adıma büyük bir keyif ve feyz alarak ayrıldığımı belirtmeliyim.

Bir başka gün şair dostlarımızdan İbrahim İmer’den bir grup şair arkadaşla “Kuytu Kültürevindi” buluşup sohbet edeceklerine ilişkin bir mesaj aldım. Beni de bu sohbet programına çağırıyorlardı. Belirtilen saatte program yerine vardığımda başta değerli büyüğümüz İsmet Bora Binatlı ağabeyimiz olmak üzere Hünkar Dağlı, İbrahim İmer, Müzeyyen Keskin, Hüseyin Bacanak, Ahmet Şahinoğlu, Deniz Şahinoğlu ve Bayram Yelen gibi bir grup sanat dostunu ilgili mekanda yerlerini almış ve sohbete dalmış halde buldum. Bana da yer gösterip iltifat ettiler ve böylece biz de sohbete dahil olduk. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar şiirden, sanattan ve bugüne kadar yapılan ve ilerde yapılması düşünülen sanat etkinliklerinden konuştuk. Sonra, kurucusu bulunduğum Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu’nun faaliyetlerinden ve grubumuz adına iki sene üst üste düzenlediğimiz “Boraboy Şiir Günleri” etkinliklerinden söz açıldı. Grup yöneticilerinin bir kısmını burada bulmuşken grubumuzun faaliyetlerinin yanı sıra ileriye dönük program planlarımızı da değerlendirme fırsatı buldum. Sonunda grubumuz adına ikinci kitabı, yani Vadiden Esintiler –II Şiir Antolojisini çıkarmayı kararlaştırdık. Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu mensubu 50 şairin katılımıyla hazırlamakta olduğumuz şiir antolojisi şu an dizgi aşamasında olup, kısa bir süre sonra şair dostlarla ve okuyucusuyla buluşacaktır.

Yine bir başka gün Çamlıdereli hemşerilerimden bir davet mesajı aldım. ÇAMLIDERE VE DOĞA DOSTLARI DERNEĞİ’ nin her hafta Çarşamba günleri dernek merkezinde yapılan sohbet toplantısına davet ediliyordum. Derneği ve hemşerilerimi ziyaret edeceğime ilişkin derneğin yayın organı olan www.camliderem.org sitesinde bir haber de yapılmıştı. Belirtilen günün akşamı dernek yönetiminden değerli hemşerim Kadir Civelek beni Aydınlıkevler’den aldı. Birlikte Yenimahalle’de bulunan dernek merkezine vardığımızda başta dernek başkanımız ve aynı zamanda Sabah Gazetesi spor yazarı Ali Öcal olmak üzere, dernek yöneticileri ve hemşerilerim beni içtenlikle karşıladılar. Dernek yönetiminden Ümit Kaya, Davut Erşahin, Ali Fuat Atalık, İsmail Çetiner ve değerli meslektaşım Faruk Çalışıcı ve diğer hemşerilerimle tanışıp konuşma fırsatı buldum. Sohbet ve buluşma programına bir müddet önce Ankaragücü Spor Kulübü basın sözcülüğünden istifa eden değerli hemşerim Sami Altunyuva ve şair dostlarımızdan hemşerim Ahmet Eroğlu da katıldı. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar şiir-sanat ve spor üzerine sohbetimiz devam edip gitti. Bir ara “TÜRBE / ÇAMLIDERE ŞİİRİ” isimli şiirimi okudum. Şiiri seslendirmem esnasında Çamlıdereli hemşerilerimin büyük bir duygu yoğunluğu içine girdiklerini gözlemledim. Sohbetimize şiir ve sanat programları ve bizim Boraboy Şiir Günleri etkinliklerinden söz ederek devam ettik. Başta dernek başkanımız olmak üzere dernek yöneticileri ve hemşerilerim Boraboy Şiir Günleri etkinliğinin benzerinin memleketimiz Çamlıdere’de de yapılması yönündeki taleplerini dile getirdiler. Böyle bir etkinliğin kendi memleketimizde de düzenlenmesi için karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Sonuç olarak 27-28 Haziran 2009 tarihlerinde iki günü kapsayacak şekilde bir şiir etkinliğinin Çamlıdere Ve Doğa Dostları Derneği adına “Çamlıdere Aluçdağı / Çamkoru Şiir Günleri” adı altında Çamlıdere’de yapılmasını kararlaştırdık. Böylece şiir ve sanat adına dolu dolu yararlı bir günü daha yaşamış oldum.
..

Devamını Oku
Sabiha Serin

YÜCEL YÖNAL BEY’E


Kültür sanat şehri Sivas ilinde
Ozanların dili sazın telinde
Gonca gül misali gönül elinde
Sanat sevdalısı Yücel Yönal Bey
..

Devamını Oku
İsmet Kanat

Batı toplum olmaz sanat,
En iyisi al bir kanat,
Dünya dolaş gör sen sanat,
Bütün bunlar yok olası...

tarih çevir edep erkan,
bütün bunlar usul imkan,
..

Devamını Oku
Eren Özyalçın

Yerin gününü, gecesini belirleyen göktür;
Yer, göğün gecesine, gündüzüne döndükçe.
Sanatı sanat yapan insandır,
Sanat, insanın gönlüne hitap ettikçe.
..

Devamını Oku
Müzeyyen Keskin

Amasyaşat BAŞKANI, Ü n l ü AMASYALI Şaır, ŞIIR YORUMCUSU, ŞIIR PROGRALARI SUNUCUSU, ŞIIR ETKINLIKLERI ORGANIZATÖRÜ Müzeyyen KESKIN; 17 - 21 AĞUSTOS 2013 tarıhlerı arasında; Yalova Armutlu Iskele Meydanı'nda AMASYA SEVDASI konulu KARMA ŞIIR SERGISI açtı..IMZA GÜNÜ düzenledı..ŞIIR SOHBETI ettı..ŞIIR YORUMCULUĞU ıle AMASYA SEVDASI ŞIIRLERI yorumladı..MARMARA DENIZI'nde SANATSEVERLER ıle BULUŞAN Müzeyyen KESKIN; Fıstıklı, Kumla, Mudanya güzellığındekı PAYLAŞIMLARLA Amasya SEVDASI tanıtımlarına devam ettı..AMASYA SEVDASI hayranları ıle ESERI peşın PARA ödıyerek EDINEN duyarlı Atatürk llkelı KÜLTÜR SANAT DOSTLARINA, Amasya Sevdası TANITIM TURIZM KÜLTÜR SANAT ETKNLLERI ıçın onemlı katkılarda bulunan ARMUTLU BELEDIYESI'ne, Izzet KAPTAN GEZI GEMISI ekıbıne, Armutlu BIO DENGE TESISLERI, Harput Tesıslerı, Balkan DONDURMA ıle MERCAN BÜFE ve ABLANIN YERI çalışanlarına; Rıfkı ve Mehlika KORKMAZ, Sevinç ÖLÇER, Sevinç DİPEVLİLER, Alev-Ramazan POLAT, Ahmet DİLLİOĞLU, Canan GENÇTAV, Kamil ÜNLÜ, Vildan KÜÇÜKASLAN, Nuri YORULMAZ, Davut ALDANMAZ, Kudret KORAN, Hasan USTA, Osman ÖRNEK, Nesrin BAL, Murat ÖZDİLEK, Sevgili öğrencilerimiz; Melek SEZGIN, Beyza VURAL, Elif YASIN, Murat KESKIN, Yasemin GÜLŞEN, Çılek RIZELI, Büşra ŞILELI ıle ısımsız ŞIIRSEVEN canlara, Armutlu Haber ve Aydındere Haber dahıl, Yalova Kocaelı Bursa Balıkesır Tekırdağ Amasya Gıresun medyası ıle ulusal medya temsılcılerıne ve AMASYA SEVDASI TANITIM UZMANI, Fotoğraf Danışmanı, Şıır Yorumcusu Canan Keskın'e; ARMUTLU Beledıye Başkanı Mehmet BİRKAN nezdınde,
ŞEBINGÜLÜ sunumlarımızla TEŞEKKÜR edıyoruz.
Hikmet OKUYAR
AMASYA SEVDASI GENEL YAYIN DANIŞMANI
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Seni sevmek demek
Anafartalar'da Samsun'da
Yanmak...
Sivas'ta, Meclisle buluşma
Bacada duman
Paçalardan tutuşmak
Mahşeri vicdanla
..

Devamını Oku
Ali Tekmil

Bugün şiiri nasıl düşünmeliyiz? Nerede ve ne biçimde? Şiir nerede olmalı, nasıl yazılmalı, kime ve neye yazılmalı? Zor bir soru, ama yanıtsız değil!

Şiir yazanlar bir, dünyaya bakış açısı edinmeli mi? Bu bakış açısı nasıl olmalı, ne tarafta olmalı? Ha, yoksa taraflar mı var? Bu da güzel bir soru.

Şimdi ben düşünüyorum da: Seksenli yıllardan geliyorum. Ülkem o günden buyana bir alt-üst oluş yaşıyor. Dünya da elbet.Yaşadığım yıllarla ilgili bir muhasebe yaptığımda: Bugün sanatın şiddetli bir müdahaleyle buraya; ayaklar altına getirildiğinin canlı tanığıyım.

Geçmişi değerlendirme ve oradan çıkarsamalar yapma yararlıdır elbet. Ancak değerlendirmelerden çıkan sonuç daha da önemlidir.Örneğin, seksenli yıllarla ilgili bir 'Yenibütüncü Şiir Manifestosu' üzerine çok az şey yazıldı. Bu manifestoya imza atanlar özellikle, bugün bu konuda ne düşünürler? Bence bu, bugünkü düğümü çözmek için yaşamsal önemde bir sorudur.
..

Devamını Oku
Kolay Adam

Alıkoyulmuş olanın sanatıdır bu,
Sanatından alıkoyulmuş olanın,
Ve sanatını kederle perçinleyenin.
Bu bayat bir sanat dostlarım,
Artık kullanılmaktan aşınmakta bu sanat,
Aşındı ve aşındırdı bu sanat zihinleri.

..

Devamını Oku
Nuri Gökhan Sonsel

20.Şubat.1939 gününün karlı ve çok soğuk sabahı, saat 05.47 de, ağzında dişi,başında saçı ve üstünde hiçbir cicisi bulunmayan bir bebek olarak İstanbul Bakırköy doğum evinde dünyaya ilk defa merhabaa dediğim rivayet olunur.

Ben dostlarımın pişirdiği, hiçbir aş’ına, düşürdükleri böbrek taşına vede hiç bir kimsenin göz ve kaşına karışmadığımdan, tüm hayatımı dost ve dost bildiklerimle, yazabildiğim kadarıyla da kendimi, yazılarıma adamış bulunuyorum. Şurası muhakkak ki ilk gençliğim,sanatın sanat için yapıldığı yıllar içinde geçti...Yazı hayatım, birçok mizah dergilerinde bir iki ufak şiir ve manzum hikayeler yazmamla başladı, daha sonra çok değerli kalem ustaları,Özdemir Asaf Arun ve Yusuf Ziya Ortaç üstatlarla tanışıp kendilerinden feyz aldım ve sayelerinde hem bilgi dağarcığımı arttırdım ve hem de erişilmesi, çok zor olan matbuatın öz güvenini yazılarımla kazanmaya çalıştım. Senelerce AKBABA-DOLMUŞ-GÖLGE gibi mizah dergilerinde ve VARLIK –SANAT DÜNYASI- HAYAT MECMUASI gibi sanat dergilerinde yazılarım yayınlanmaya başladı ve bu durum, fiili askerlik görevimin başlamasına kadar da aralıksız devam etti.

Askerlik görevimin bitmesinden hemen sonra, girdiğim sınav neticesi, bir devlet memuru olarak,önce Ankara’da, daha sonra da sırasıyla Bursa ve Konya’daki görevlerime devam ederek, 1986 yılında şerefimle emekliye ayrıldım.

1968 yılında (DAMLA,DAMLA AŞK) 1999 yılında (KIRIK BAHAR DALLARI & SEVGİ YAĞMURLARI) 2005 yılında (SEN BENİM HÜZÜN BULUTLARIMSIN & DUDAKLAR ALEV,ALEV) İSİMLİ ŞİİR KİTAPLARIM YAYINLANDI, HALEN ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIM YENİ BİR ESERİM DE BİTMEK ÜZERE ADI: (DUDAKLARIN GÜNAH DEFTERİ)
..

Devamını Oku
Yusuf Önder Bahçeci

Neticede şiir işte ne yazarsan kabul işte,
Öyle olur mu kardeşim, bu bir sanat işte,
Adamın gözü oynaş ta, eli nasıl olur, işte,
Neticede şiir işte ne yazarsan kabul işte,
Öyle olur mu kardeşim, bu bir sanat işte...
..

Devamını Oku
Orhan Tiryakioğlu

Şiir Kardeşliği

Aslında bir şiir için yapmış olduğum kritikler / değerlendirmeler / tahliller veya yorumlar, hiçbir şairi bağlamaz, hattâ bu yorumu yapanı da…

Sanat için çabalayanların oluşturduğu ortamlarda her şiir, o günün ister bireysel, isterse toplumsal olsun; birikimini yansıtır; benzer şekilde aynı eğitimini icra eden topluluğun bir üyesi bu yorumcu da yaklaşık aynı birikimle kritik yapar. Hem şair denemelerini sürdürüp, tarzını olgunlaştırır böylesi ortamlarda; hem de yorumcusunun verdiği kritikleri gelişir zamanla. Yaşayan bir şair, eski şiirleri veya tarzı gerekçesiyle sorgulanamayacağı gibi; yorumcu da aynı kesite bağlı bir suçlu değildir.

Yorumcu şairin dosttan öte, bir kardeşidir; yani her şiire başka bir gözle bakmasındadır fark. Zaten çoğul olmanın, böylesi dost ortamının, bir neferin ardının kollamanın da esprisi budur. Sadece şairini sistematik hatalardan / kısır döngülerinden kurtarılmasını, bunları görmesini sağlar bu yabancı göz. Öylesi gözlerin çok eğitimli bir sanat tarihçisi olması da gerekmez. Öte yandan her öğrenciye bir akademisyen de düşmez; hele edebiyatı dışarıdan bitirmek isteyene ise hiç! Yani bu gelişim ortamında mülkiyeli bulmak zordur; sadece alaylılar vardır; yaşam birikimlerini bilinen kurallar içinde dökmeye çabalamaktadırlar sarı kâğıtlara. Bir ‘kara düzen’ akordu ile düzenek başlar; el yordamıyla sürer; ışıkla sonlanır.
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

K.K.T.C. Kurucusu ve 1.Cumhurbaşkanı merhum: R.Rauf Denktaş'ı anarken..

K.K.T.C. Kurucusu ve 1. CUMHUR BAŞKANI Merhum: R. RAUF
DENKTAŞ'LA DOSTLUĞUMUZ 22 YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR, BİLİM
ADAMI, İNANÇLI, KAHRAMAN LİDERİ RAHMETLE ANARKEN YAKINLARINA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM, MEKANI CENNET OLSUN.

Tanışma ortamını kısaca özetlemek istiyorum. 1989 yılına kadar edebiyatın her dalında yüzden fazla eser yazıp hazırladıktan sonra yavru vatan içinde şiir yazmayı düşündüm. R.Rauf Denktaşa hayranlığım 1974 Kıbrıs barış harekatın da daha da arttı Çünkü sanat hayatıma 1971 yılında başkent ANKARA'da başladım savaş anında da oradaydım.
..

Devamını Oku
Kutlucan Levent Gezici

Zaman denenilen çeşmeden
Akan bir su imiş hayat
Her nefes bir damlaymış
Değerini bilmek sanat.

Yağmur sonrası semada
Gökkuşağı imiş hayat
..

Devamını Oku
Tuba Gürdere

Sanat ancak sanatçısını ihya eder.
İnsan sanatla insanlığa ruhunu ifşa eder.
İnsanlık ise insanın içinde varolan bir eserdir.
İnsanlığın ruhu üşür,insan ise sarılır tüm kendine. Bir esintidir tümden duyuştur aynı anda bir eser.
Sanat esintidir,esinlenmektir insan,yaşam tümden hissedebilmektir.
..

Devamını Oku