SANAT ŞİİRLERİ

SANAT ŞİİRLERİ

Tuba Gürdere

Bir tablonun içinde bakışımızın dışında ışık vardır.
İşte o ışığın özüne ulaşabilmesidir akış ve yaşam katmasıdır sanat.
Gerçek sanat daima aydınlatır içinden.
Öyle kaldık ki karanlığında yaşamın.
Ruhumuzun aydınlığında bildik sanatı öyle yansıdık.
Karanlıksa yol, umut yoksa yaşam.
Düşüncenin aydınlığıdır dünyayı aydınlatan.
..

Devamını Oku
Orhan Tiryakioğlu

Merhaba şiir dostlarım,

Birçok yarışma katılımcısının da değindiği üzere, yarışmalarda şiir seçim kıstasları belirtilmelidir. Bu, sadece yenilgiyi sindiremeyenlere karşı değil, ayrıca kendini geliştirmek ve güncel şairliğin tanımı ve anlaşılmak kaygısını taşıyan tüm başlayıcılara karşı da zorunludur.

Ayrıca, birinci olmanın koşulunun belirtilmesi halinde, birinciliğin kıstasının ne olması gerektiği hakkında bir yorum da yapılabilir.

Birçok güzel şiir varken bunların beğenilmemesi, jürinin elit bir beğenisinin olduğu, teşvik etme amacını aştığı, sanat için sanat anlamına doğru yol aldığı yargısına varılmasına yol açabilir. Bu da yarışmacıyı veya hevezli arkadaşları soğutabilir şiirden, veya denemelerinden.
..

Devamını Oku
Tarık Torun

“Ziya Paşa’ya hürmetlerimle”

Ayağa düşmüşse şiir gibi ulvi sanat,
Ödül alır, sen de saçma sapan palavra at.

Değeri yüksek olur, içine koy bidat,
Alkış alır, biraz da etik değerlere çat.
..

Devamını Oku
Erdal Ceyhan

11.Esin Perisi

Sorarlar şaire, “Dün gece şiir yazdın mı? İlham Perisi gelmedi yazamadım…” Var mıdır öyle bir ilham perisi. Belki birilerinin vardır. Biz şimdiye kadar görmedik; Ha, bir sürü güzel kız gördük de,içlerinden hiçbirisinin adı “Esin “ değildi…Esin,esin,esin..Bazılarını sık sık ziyaret ediyor da bazılarının semtine niye uğramıyor.

Esinin uğrayıp uğramaması herhalde daha çok kişinin şiir yazabilme (genelde yazabilme..) yeteneğiyle çok yakından ilgili..Bazıları yazabilir, o yeteneğe sahiptir, bazıları yazamaz. Bazıları şiir yazabilir, bazıları öldür Allah yazamaz.! Çok zorlasanız, alt alta bir şeyler yazarlar ama o da hiçbir zaman şiir olmaz, komik bir şeyler olur çıkar.

Bu soru her zaman sorulur yaratıcılık ne kadar doğuştandır, ne kadar sonradan “öğrenmeyle” kaim olur. Buna bir çok uzman %50-%50 (fifty-fifty) diyor. İnsan doğuştan bir şeyler getirecek ki, sonradan onun üzerine bir şeyler koysun. Bazıları başka türlü düşünüyor, “Kişide yetenek olmazsa,hiçbir şey olamaz..” diyorlar ve buna Mozart’ı örnek gösteriyorlar. Mozart, üstat, 6-7 yaşlarında keman çalmaya başlıyor, 10 yaşında da beste yapıyor..Buna ne buyurulur, diyor Doğuştan Yetenekçiler. “Eğer doğuştan yetenekli olmasaydı, Mozart bu kadar eseri, besteyi ortaya koyamazdı..” diyorlar. Diğer yanda, “Öğrenmeye” önem verenler ise: Mozart’ın anne,babası da zamanının en iyi keman virtüözleriydi, keman hocalarıydı. Mozart, doğumundan sonra keman sesi işitti, başında keman dersi verildi, kemanla yetişti..Başka ne türlü bir insan yetiştirilmesi bekleniyordu ki..” diyorlar. Hadi bakalım, “Yetenek Doğuştan mı, Sonradan mı..? ” sorunsalını bu örnek üzerine çözün bakalım. Kolay değil.
..

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Ne gariptir,şairlerimizin şiir yargılaması,yorumlamasını bilenlerimizden çok daha fazla.Şiiri yapmak,şiirden anlamaktan daha kolay.Şiirin orta hallicesi beylik ölçülerle,sanat bilgisiyle yargılanabilir; ama şiirin iyisi,olağanı aşanı,evrensel olan kuralların ve aklın üstündedir.
Onun güzelliğini sağlam ve olgun bir görüşle fark eden,bir şimşeğin parıltısı kadar görebilir ancak onu.O güzellik aklımızı işletmez,
başımızı alır,allak bullak eder.Ona varmasını bileni saran coşkunluk,şiiri okutup dinlettiği bir başkasını da etkiler.
Nasıl ki mıknatıs bir iğneyi kendine çekmekle kalmaz,onu da mıknatıslayıp başka iğneleri çekmek gücünü aktarır ona.Tiyatrolarda daha da açıkça görülür ki,şairi öfkeye,hüzne,kine kaptıran,dilediği yerde kendinden geçiren o kutsal esin gücü,şairin aracılığı ile oyuncuya,oyuncudan da bütün tiyatrodaki halka geçer,birbirine asılan mıknatıslı iğneler dizisi gibi.
Şiiri yapan şaiirin,o şiiri yaptığı andaki duygu seviyesine varamadıkça,şiirin hazzına varmak olası değildir.Şiiri okurken bulunduğumuz ruh hali,şiirin hazzına erişmemizi engelleyebilir.O yüzden şiiri tekrar tekrar okumak ve şiirdeki şimşeğin çaktığı andaki ışığı yakalayabilmek anıdır,şiiri anlamak.
Ünlü düşünür (Montaigne) ve felsefecinin biri; ’’Yorumlar her yanda karınca gibi dolanmakta, ama,gerçek şair ve gerçek yazarsa binde bir çıkıyor’’ demektedir.
..

Devamını Oku
Hilal Erboyacı

Tanzimat Edebiyatı'ndan Bugüne Türk Şiiri (3)

Fecr-i Âti Edebiyatı’nda Şiir ve Ahmet Haşim


Şiirimizde 1908’lerden sonra başladığını söylediğimiz sosyal realitenin dışında kalan; ancak sanatıyla şiirimizde etki alanı çok derin olan şairlerimizden biri de Ahmet Haşim’dir.Özellikle ilk şiirlerini Servet-i Fünûn’cuların etkisinde:’Sanat sanat içindir.’anlayışına bağlı olarak verir.

..

Devamını Oku
Ahmet Ergin

Dilerim Allahtan versin belanı
Sen şiirden ne anlarsın yavuşak
Ebu Cehil gibi kalbin kara mı?
Sen şiirden ne anlarsın yavuşak

Gizlenmişsin daldalara çıkmazsın
Ana avrat sayıp sövsem bıkmazsın
..

Devamını Oku
Gökmen Yılmaz Erdem

Kâinat ağacının soylu meyveleri
Hayatı aklede aklede aydınlandı
Ufuklara doğru dosdoğru bir yol aldı
Birçok beyinlerin ücra köşelerinde.

Güzelyurt/11 Temmuz 2008

..

Devamını Oku
Bayram Kaya

6Her mekanik savaşın sonucu zorunlu bir mimari yapılaşmaya gider, Yani az az da olsa bir inşa söz konusu olacaktır. En azından savaşın izi olan harabe yıkıntıları, sarılmış görünecektir. Oysa Anadolu hareketinin sürekliliği, devrimsel yapılaşma ile devamlı sürdü. Sadece beşeri dış düşmanın işgalini def etmekle görevi bitmiş saymayan, süreçler içindeki devamlılıktır. Halkın büyük bir kısmı, devrimlerin bilincinde olmayabiliyordu. Hele halkın ulül emir dediği halifeliğin iradesini, kendi iradesi bildiği yapıdan geliyor olması, demokratik atılımların kabulü bağlamında, tam bir handikaptı. Seçme seçilme gibi bir demokratik hak halifeliğin nezdinde, şeran aykırı bir uygulama gibi olabilen durumdu. Yeni süreç içinde halkın seçmen olma gibi bir demokratik görevi de vardı. Seçmenlik gibi demokratik görevi, halkımız kullanır oldu. Halkın seçme seçilme uygulamasını sahiplenir olması, yine halkımızın, yeni süreci kısmilikle de olsa, benimsemesi, bir mucizedir.

Bu, var olan bir tomurcuğun, şartlarında açılması idi. Anadolu çiçekleniyordu. Eskisinden kopuşla, bir üretimin paylaşım yapılaşması, ilişkisine dönüşüyordu. Eski süre gelen yapıya göre yeni yapının algılanışı içinde verilenler gasp ve şiddet gibi gelecekti. Bu ikili dinamik, uyum ve uyumsuzluk; yeni çiçeklenme durumu için, kazanılacak hak ve yükümlülükler de, bir devrim süreci oluyordu.

Yani, yeni haklar edinme ve hak gaspı var kuruntusuna kapılma, kendi zaman zeminindeki sosyal koşulların yine kendi izafi çelişmelerinin, somut oluşmasını yaşıyordu. Olayların hızı, halkın olup biteni kabullenmesine göre çok hızlıydı. Olayların hızlı olması nedeniyle oluşan, halkın kimi uyumsuzlukları olmuştu. Ki hiçbir dönem için adeta olmasa olmaz türü kaçınılmazlıklardır bunlar. 2008’de bakılışla, bazı kerameti kendisinden menkul aydınlar için de bu olumsuzluklar, savunulacak akıl ve fikir özgürlüğü olacaktan bir, akıllılığın nazar boncuğunu temsil edecektiler!
Dünün köhne yanıyla savaşan toplumların yarınları; verimlilik harcı ile oluşurdu. Bu başarılamadı mı, aklın iç sinmesine, aklın verimliliğine, sığdırılamayan sürüş ve uzanımlar, naklin kolaycılık ve menfaat ilişkilenmesine bürünürdü. Bu gibi bürünmeler de, kişiler ve zümrelerin, oligarşik olan ikbal süreçleşmesine dönüşürdü. Atatürk’ten sonraki süreçlerde, Anadolu’nun doğumu, rahimde boğulacak bir harekete dönüşecekti. Artık bu dinamikçi rahim hareketi, başı bağlı doğmaya başlayacaktı.

..

Devamını Oku
Meryem Şahin

Çanakkale Şehitleri anısına çıkardığımız antolojimizin tanıtımı ve Zeytin Dalı Kültür sanat Grubumuzun 1. Kuruluş Yıldönümü münasebetiyle düzenleyeceğimiz programımız 17 Kasım 2007 Cumartesi günü yapılacaktır.
gündemi sıcak bir atmosfer olarak saran şehit kanlarının kokusu bu programımızın çok yerinde ve gerekli olduğu kanaatini uyandırmıştır. bu nedenle Çanakkale Şehitleri ile birlikte birebir yaşadığımız şu acı günlerin gencecik fidanlarını da anmak için duyarlı bütün arkadaşlarımızı programımızda görebilmeyi umuyor ve özellikle antolojide şiirleri bulunan şairlerimizle, grup arkadaşlarımızın katılımlarını önemle bekliyorum.
şiir okumak isteyen arkadaşların özelime bildirmelerini rica ederim. program harici söz verme imkanı olmayacağını belirtir saygılar sunarım. bütün şehitlerimizin ruhu şadolsun.

Yer: Beyazıt Devlet Kütüphanesi
Tarih: 17 Kasım 2007 Cumartesi saat: 13.00 - 17.00 arası
KATILIM ÜCRETSİZDİR
..

Devamını Oku
Şiir Perisi Grubu

Geçmişten günümüze, şairler değişik politik ve ideolojilik düşüncelere bölünmüşlerdir.
Bu bağlamda; sizce şiirin dini, mezhebi, politik görüşü olur mu?

_________________________

_________________________

..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Değerli Grup Arkadaşlarım,
Bir kaç şair arkadaş bir araya gelerek “Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği Şairleri Grubu” nu oluşturduk. Akabinde de: “Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği” ni kurduk. Derneğimizin sitesini hayata geçirdik. İstiyoruz ki, değerli kalemlerin ürettiklerini bütün insanlarımızla paylaşalım. Bu nedenle, bizlerle birlikte Olmak isteyen bütün arkadaşlarımızı grubumuza davet ediyor ve bekliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bizler, kültürümüze, sanatımıza ve edebiyatımıza gönül verenleriz. Her zaman geniş açıdan bakmak zorundayız. O nedenle içinde yaşadığımız toplumun genel eğitimini, sağlığını ve insanı yaşam verilerini günün şartlarına bakarak ne ölçüde olduğunu, hep birlikte bilmek zorundayız.
Bu Amaçla Düşündüklerimiz Şunlardır:
1-Yayınlayacağımız antoloji “Anadolu Şairleri Antolojisi” adında olacaktır. Bu antoloji içinde yer içinde olmak isteyen arkadaşlar, öncelikle 15 şiiriyle mü[email protected] [email protected] mailine ve ya “www.Anadolukultursanatvemozaikdernegi.bz.tc” ye göndermeleri gerekir. Süremiz başlamıştır.
2-Amacımız antolojide ebedi değeri yüksek eserleri okuyucularımızın hizmetine sunmak ve eserleri ebedi kılmaktır.
3-Böyle bir çalışmanın içinde olmak isteyen bütün arkadaşların katılması arzumuzdur. Ancak katılmak istemeyenlere de bir diyeceğimiz yoktur. Onlara da başarılarının devamını dileriz.
..

Devamını Oku
Sadık Softa

Buram buram bahar kokar,
Yeşillenir göğe bakar,
Kah boynunu sağa büker,
Yeşil bakan dal merhaba.

Ruhlara dolar kanaat,
Çiçek açar tüm kainat
..

Devamını Oku
Yurdagül Özay

Bugüne kadar şiir hakkında pek çok şey söylenmiştir. Bunlardan hiçbiri, ne şiiri, herkesin birleşebileceği değişmez bir tanım kalıbına sokabilmiş, ne de şiir gerçeğini gün ışığına çıkarabilmiştir. Yalnız ortak bir nokta vardır ki; şiir duyguları harekete geçiren sanat sözüdür. İnsanların dış dünyasından ziyade, iç dünyalarını yansıtır. Çoğu zaman gizemlidir, duygular kelimelerin arasına gizlenir, insanların sırlarını barındırır. Her biri, ayrı ayrı yönde, gönül teline tatlı bir ürperti verir. Şairler, şiirlerinde kendi derinliklerini yakalayabilme kabiliyetini bulurlar, onlar akıldan ziyade gönle hitap edenlerdir. Şiir; anlamsız ve tutarsız değildir. Düz yazı ile ayrılışı bundandır. “Düz yazı” da anlatımın oluşması için zorunlu olan öğelerin hiçbiri “şiir” için söz konusu değildir. İkisi apayrı boyut ve biçimler üzerine kurulur, şiir musikiye daha yakın bir dille yazılır. Burada önemli olan sözcüğün anlamı değil, cümledeki söyleniş değeridir.
Ahmet Haşim:
“Şiirde, mânâ aramak, yaz geceleri şakıyarak yıldızları ürperten bir kuşu (bülbülü) eti için öldürmektir” der.
Bir sanat olarak şiiri meydana getiren diğer bir özellik de, şiirin ritmidir. Şairi zorlayan da zaten bu ritimdir. Ritim, her şiirde mutlaka olması gereken bir özelliktir, sözün etkisi ve kalıcılığı buna bağlıdır, kulakta hoş bir etki bırakabilmesi için şiirde has bir melodinin oluşması kesinlikle şarttır. Anlatılmak istenen olaylar sembollerle ifade edilir ve her mısra değişik yorumlara açıktır. Genelde şairler şiirlerinde kendi ruh hallerini anlatırlar, iç dünyalarını yansıtmaya çalışırlar.
Şiirde anlatım ne kadar farklı olursa olsun, kendine özgü estetik bir anlayışı sergiler. Sözcükler alışılmış yerlerinde değildir. Şairin işi de bu dur zaten. Alışılmışın dışında sözcükleri yan yana getirmek. Bunu yaparken tabiî ki şiirden uzaklaşmamak gerekir.
Şiirlerde malzeme genellikle sevgidir. Şiirdeki pek çok kelime, sözcüklerdeki tanımların dışında, farklı mecazlarla zenginleştirilir. Onlar insanların karmaşık duygu ve hayal dünyasından çıkar, zaman zaman da hayatımızdan kesitler alır. Dilimizde kilitlenen kelimeleri o açar, kalbi o okur, onun sayesinde gözler doyar sevdaya, onun sayesinde ruh tene doyar, buz kesmiş gönülleri ısıtan da o dur. Bu yüzden bütün güzellikler şairlere ilham kaynağı olmuştur. Kısacası şair hayran olan kişidir.
Yunus Emre:
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Şimdi, sivri akıllı biri çıkıp, efendim terörle bu, bir mi der! Bu da tartışılır. Ama diyelim ki değil. Bahse konu olan ikisinin eşdeğer olup olmaması değil. Yanlış olan halkın finanse ettiği oluşumlara; toplumsal meşruiyetlikle mazeret ve olumlama verilir olmasıdır. Toplumda finansmanı toplumun bütçesi yapar. Onu da toplumsal olanın finansmanına yönlendirir. İnançlar (halksal kültürdür) toplumsal kültür olmadığından, toplumsal finansmanı da olmaz. İş bu kadar basittir. Toplumsal fikir olmayacak denli fikirsizlikler fikir olmaktadır. Halk bir ibadet hanesini yapar gibi, kendi alanı içinde bunu sürdürür.

Bunu toplumsal olanın neresine koyacaksınız. Halkın finansı, ya da özlemi, kişisel grupsal etnik egoizmlidir. Toplumsal değildir. Halk, toplumun üretim tabanı değildir. Toplumlar, yasalarla ve toplumsal olanın, yasallaşması ile işlerler.

Toplumsal olanda toplumsal nesnel ilişkilikte güncel girişmeli, üreten değişkenlikli, aidiyet ilişkisidir. Bunun içinde halkın istemi ya da halkın inançsal özlemleri yoktur. Çünkü inançlar toplumsal üretimle ilişkilenemezler. Toplumsal sistemler, kapitalizm skalasını ne kadar serbestlikle en doruğa çıkardılarsa kar için toplumsal olandan çok, halksal olanı üretir oldu.

Yine konu iddialarım bazında bakarak, toplum unsurlarının dillerine ilişkin, etnik ve toplumsal aidiyetli oluşlarına bakalım. Denir ki; “”Nasıl, bir yabancı dil öğretimini, eğitim programlarına alıyor isek, halk içindeki etnik dilleri de, böylesi eğitim programlarına alıp, araştırma enstitüleri açalım! Hatta herkes kendi dilinde eğitim öğretim yapsın! ””
..

Devamını Oku
Müzeyyen Keskin

Ak gönle Esençay, gizemlice sar..
Gül yüzüne sevda, yandığım ey yar…
Kültür sanat gözde her şey var,
Şimal yıldızı ol gül şen Amasya

Diyar-ı aşk için söylenen sözler,
Amasya Sevdası volkanik özler..
..

Devamını Oku
Aynur Avcı

Bir beyaz güvercin Bodrum
Çizebilirsen sanat olur
Yazabilirsen,şiir olur
Yaşayabilirsen aşk olur
Bodrum'da,beyaz güvercini
Tutabilirsen,ben,sen,o
Kenetlenmiş el olur..
..

Devamını Oku
Ufuk Güney

Fasıl deryasından çimen gibi türedi
Eli maşalı sanatçıyım deyip gezenler
Üç beş kuruş para kazanayım derken
... Kana kan,dişe diş,savaşıyor her biri
Sanki yapmış oldukları sanat değilde
Sanatçılık,cılıkta cılık,yumurta misali.

..

Devamını Oku
Tuba Gürdere

Aşk ilahi bir duyuştur. Kalpten tek birlik ve kendinden varedendir.
insan aşktır,yaşam aşk, özgürlük aşk, ulaşmak aşk, birleştiren dua aşk.

Yarın aşkla doğar gün. Gün olur aşktan yaşanan içinden yarınlara.
Ruhu tüm aşka ulaşan ve aşkta zamanı aşan yaşayan değil herşeyi aşandır daima.
Aşk yoktan vareden,varlığı yokta birleştiren öz varlığı bildiren varlığının özünü sözsüz özetleyendir özünden.
Görebildikçe ulaşır kendine, kendine aşk olan.
..

Devamını Oku
Suat Tutak

22-24 Ağustos tarihleri arasında Bekilli’de 8.Kültür-Sanat ve Şarap festivali yapıldı.
Bekilli’ye davet edildiğimde kırsal bir alanda bir şiir festivaline katılacağımı düşünmüştüm.Festivalin adı Kültür-Sanat ve Şarap festivaliydi. Gerek Denizli’ye kadar otobüsle giderken, gerek Denizli’den Bekilli’ye minibüsle giderken aklımda hep Hayyam’ın mısraları vardı. Yola çıkmadan önce İnternet aracılığı ile Kadehdeki Gül isimli bir şiir yazıp göndermiştim. Bana gelen bilgilerde iki yüz yirmi şair ve yazarın katılacağı yönündeydi.Yeni şair ve Yazarlarla tanışmak ve daha önce tanıştığım can dostlarımla buluşmak heyecanı ile Bekilli’ye geldim. Garajda sorduğum bir kişi beni Tuncay Mangır’a götürdü. Burada üç günlük yemek fişimi alarak, kalacağım Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait Öğrenci yurduna geçtim.
Düşüncelerimin aksine Bekilli modern bir kent haline dönüşmüş. Halkın Kültür seviyesi çok yüksek.Sanatın her türlüsüne destek vermelerinin yanında insanları çok candan, samimi, güler yüzlü ve kibar.
Üzüm ve Bağ kentin simgesi haline gelmiş her baktığım yerde siyah ve beyaz olmak üzere salkım salkım üzümler sarkıyor. Kentin hemen hemen her tarafı bakımlı bağlarla donatılmış. Festivalin sponsorluğunu birçok firmalar üstlenmiş.

Festivale katılan bir grup ozan-şair ve yazar Protesto sonrası birlikte
Festivalin ilk günü Kent Baykal Tiyatrosu, Gürcistan ve Makedonya Halk dansları topluluğu, ve Muazzez Ersoy Konseri ile süslenmişti. İkinci günün ağırlığını ise Nurettin Rençber ve Baha Konserleri taşımaktaydı.
..

Devamını Oku