SANAT ŞİİRLERİ

SANAT ŞİİRLERİ

Erdem Çeliker

Edebiyat, aynı anda hem bilim hem de sanat olması nedeniyle sosyal bilimlerin en entelektüel atmosferini oluşturur ve düşünceme göre diğer sosyal bilimlerin de bir anlamıyla kurnasıdır; edebiyattan su içerler!

Entelektüalizmi nedeniyle kendi içinde de birçok "Ana Bilim / Sanat" dalına ayrılmıştır; örneğin "Roman" dalında polisiyeden maceraya, aşktan sosyal sorunlara, felsefeden futbola kadar her şeyi konu edinerek yazabilirsiniz. Sanatsal olarak ise, artistik ve estetik imajlarla zenginleştirilip sahnelenen tiyatrodan sinemaya, resimden folklorik eserlere kadar her çalışmayı yapabilirsiniz, çünkü edebiyatın bilimlerle de genelde doğrudan bir bağlantısı vardır ve karşılıklı beslenirler.

Şiir ise bambaşka bir beladır! Ne altı sakal, ne üstü bıyıktır; tersine, altı da, üstü de, sağı da, solu da dolu dolu edebiyattır! Müzikaliteden imge ve betimlemeye, dizelerdeki sözcüklerin seçiminden dizeler arası geçişlere kadar ruhun dipsiz derinliklerinde kulaç sallanmalıdır.

Cılkı çıkmış aşk(!) cümlelerinin rastgele bölünerek alt alta yazılması şiir olmadığı gibi, "İçimden böyle geldi, böyle yazdım." Basitliğinin boş verelim şiiri, genel olarak edebiyatla da bir ilgisi bulunmamaktadır.
..

Devamını Oku
Yusuf Ter

Bakırköy’de taş okulu
Omuzdan yaralı kolu
Tarık Akan içi dolu
Sanat kokar Tarık akan

Yeşil çamın temel taşı
Yılmaz Güneyin sırdaşı
..

Devamını Oku
Cumali Cumalioğlu

Gerçek sanatçı bize güzel düşler sunan değil, gerçek yaşamı sunandır. Sanatçının görevi belki bir anlamda yaşamı yaşanılır kılmak için çabalamaktır. Ama yaşamı sunarken düşsel olanı değil, gerçek olanı sunmalıdır. Masal dünyasını çocuklara bırakalım!

Gerçek sanatçı yaşamı güzelliğiyle çirkinliğiyle, yanlışıyla doğrusuyla olduğu gibi sunarken çözüm de gösterendir. Otobüs kuyruklarında da problemler dillendirilir. Minibüs sürerken de... Kahvehanelerde de 'hay ben bu...' diye başlayan küfürle karışık sorunlar dillendirilir. Ama incelik yoktur, çözüm yoktur bu şikâyetlerde...

Şunu da unutmamalı. Sanatçıyı sanatçı yapan öz ve sözse eğer, gerçek sanatçı, özünü sözüne yansıtandır. Söylediklerin ne olursa olsun seni büyük adam yapmaz! Ne söylediklerin, ne yazdıkların ne de şekil verdiklerin kişiliğini tam yansıtmaz! Onlar ancak göstermek istediğin yönündür. Önemli olan yaptıklarınla kişiliğinin örtüşmesi, içindeki adamlık nüvesidir. Kişilik ise söylenenlerle değil, yaşananlarla ilgilidir!

Fakat yaşanılandan ayrıksı gelişen sanat, sözüm ona sanatçının yaşadığı güne kadardır. Yalanlara yeni yalanlar katıldığı sürece yaşar. Dışarda gerçek yaşam sonsuz hızla akıp giderken, yalanlar tükenince yaşamdan ayrıksı, o şatafatlı sanatın da bittiği gündür!
..

Devamını Oku
Mustafa Ceylan

Prof. Dr. İSA KAYACAN

İnsanların yıllarla birlikte ilerleyen ve tecrübe haline dönüşen kazanımları bir yerde, bir noktada toparlanmalı, değerlendirilmelidir.

Bunun adı “kutlama” olarak şekilleniyor.

Mustafa Ceylan, Türk sanat ve edebiyatı içinde zirvelere bağdaş kurup oturan bir kardeşim.
..

Devamını Oku
Arif Delen Halk Ozanı

Sanatçı kültürünü bilen kişidir
Halkının dertlerini görmek işidir
Nefsine hakim olan kalbin sesidir
Böyle sanat, sanatçılık olmaz

Neler yaptığımızı iyi bilelim
Dikkat edip önümüzü görelim
..

Devamını Oku
Seyfi Yiğit

Bebeklik ………….: Hüzzam
Çocukluk …………: Hüzzam Hicran Slow Caz
Gençlik ……………: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks
Orta yaşlılık ……..: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks Türk sanat Türk halk
İhtiyarlık …………: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks Türk sanat Türk halk Nostalji ve Son fasıl
18.01.2012
..

Devamını Oku
Durdu Şahin

'Sanatçı olarak ortaya çıkanların işi büsbütün zor... Tek kişi olduğu halde, bütün insanlığın sorumluluğunu taşımayı iş edindiği için bir kaç kere zor' (s. 32) .

'Yapılan evrensel boğuşmada, edebiyatçının yeri edebiyat alanı, silahı edebiyat eseridir' (s. 39) .

'Bir lisan bir neslin canı öyle istedi diyerek zorla sadeleşmiyor' (s. 43) .

'Halkın konuşma diline girmiş eski kelimeleri, oradan canı istediği anda söküp çıkarmak, kelime uydurucular şurada kalsın, hatta dahilerin bile haddi değildir' (s. 45) .
..

Devamını Oku
Özlem Ayşe Çiçek

Anneler kadar güzel bir sanat yok
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Kitaplara Konu Edilmiş Düş ve Düşünce; Gerçek Hayata Aktarılamaz Mı? ...

“SANAT NEDİR? ” Adlı Kitaptan Cümle Derlemem:

Yüz binlerce insan, gencecik yaşlarından başlayarak, kimi (dansçılar) parmak uçlarında hızla dönmeyi, kimi (müzisyenler) tuşlara ya da tellere gerektiği gibi dokunmayı; kimi (ressamlar) renklere hükmetmeyi, görüp duyumsadıkları şeyleri resmetmeyi; kimi (yazarlar, ozanlar) tümceleri bin bir biçime evirmeyi ya da sözcüklere uyak aramayı öğrenmeye harcıyorlar bütün yaşamlarını! . Ve çoğu son derece akıllı, elinden her türlü yararlı iş gelebilecek bu insanlar! . /

{ Sayfa:004, Paragraf:02/03 – Kitap Adı: SANAT NEDİR? . – Kitap Yazarı: TOLSTOY – İŞ BANKASI YAYINLARI – Çeviren: Mazlum BEYHAN - Cümle Derleme: Kemal KABCIK – ANTALYA - 16 Ekim 2013 Çarşamba 05:52:04 }
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

21*09*13 (Cumartesi)


Dün akraba ziyareti vardı. Toplantı demek lazım buna. Akraba toplantısı. Bunu birkaç yıldır yapıyoruz. Kardeşler toplanıyor. Bunu ben teklif ettim. Sevabının benim haneme yazılmasını umuyorum. Birkaç kez vazgeçmek, sona erdirmek isteyen oldu. Mani olduk. Daha sonra onlar da böyle bir niyetleri olduğunu ve bunu açıkça deklare ettiklerini unuttular.
Yıllar önce amcalarımız yapıyordu bunu. Sanırım abimin fikriydi bu. Abim cemiyetçi bir adam. Çok ilginç bir tip. Ömrünü sosyal hayata adamış. Evden çıktığında bir daha geri dönemiyor. O dernek senin bu cemiyet benim, o etkinlik senin bu etkinlik benim. Neyse konumuz o değil. Onu müstakil bir yazıda anlatmayı düşünüyorum. Hatta bu bir hikâye olacak kafamda kurguladım yazmaya da başladım. Annem dedem babam amcalarım dayılarım teyzelerim halalarım. Kısaca ailemin hikâyelerinden oluşacak bir roman. Eninde sonunda bunu başaracağım. Allah izin ederse diyorum. Ama kararlıyım.
Günlüklerim, şiirlerim, aktüalite yazılarım ve en son hikâyelerim. Buna kitap tanıtımı yazar tanıtımı ve eleştirilerimi de ekleyebilirim. Çocuk masalları bir zamanlar denediğim türdü. Bakalım bir daha ona dönebilir miyim? Zor. Şimdi elimde bir Tarihi destan var. Onu tamamlarsam başka projelere geçebilirim.
Neyse. Şimdilerde günlük tahlil yazılarından başka bir şey yazamıyorum. Onlara deneme adını veriyorum ama değil biliyorum.
..

Devamını Oku
Mehmet Sabri Kılıç

Insanligin gelismesine parelel olarak büyüyen ihtiyaçlari arasinda, belki de basinda yer alan düsüncenin duygusal ifadesi; sanatsal kimlikle bulusma noktasinda renk, biçim ve ses kazanmadaki estetik özelligini alirken üretme kabiliyeti ile düsünce gücünün uyumu sirali, düzgün ve anlamli bir sekilde somutlastirildigi ölçüde Sanat olma özelligini kazanir. Burada sanat için emek veren düsünce gücünün yalin ve kaygisiz olmasi esasi gereklidir. Özellikle siir’sel ifadenin sanatla bulusmasinda kültürel birikimin mevcut günün kosullari ile örtüsecek sekilde soyuttan somuta yürütülmesi sanatin üstündeki sakli sorumlulugun yadsinamaz geregidir. Sanatin icrasinda salt bir ayricalik, bir farklilik olsun diye flu bir ifadenin yada çizginin gizemi estetik olma adina ilgi çekebilir belki, ama ifadenin gücüne sanatsal katkisi kesinlikle tartisilmakla muhatap kalir. Iste bu anlamda sanatçi yada üreten, ürettigi düsüncenin sanatsal sorumlulugunun bilinci içerisinde entellektüel yada romantik havayi üretisine katmali yada katmamalidir. Ya da ne kadar katmasi gerektigini iyi düsünmelidir.
Sanatsal düsünce sonsuz ve en önemlisi evrenseldir. Bu noktadan hareketle üretmek adina sair, yazar, ressam hatta müzisyen bulundugu kosullarin ufkunu zorlayan, iten, aydinlatan bir islevle yükümlüdür. Iste, ürettigini bu asamada telasa kapilmadan begeni, dizge, biçim ve estetik kavramlari ile bütünlestirebilen ifade gücü sanatsal bir kimlige ulasmis sayilabilir.
Siir’in estetik, anlamli ve katkili olmasi halinde sanattaki yeri yadsinamaz... Ancak, bir takim kaygilarla sadece güzel sözcükleri bir araya getirmekle siir hiç bir zaman olmasi gerektigi yere ulasamaz ve bos bir yürüyüs olmaktan öteye gidemez...

Siir mutlaka ve mutlaka amacina uygun bir anlam tasimalidir ve bunu ifade edebildigi gibi dagarciginda bir mesaj, bir yol gösterebilmelidir.

SIIR' ce güzel bir Dünya' ya...
..

Devamını Oku
Şahin Ertürk

Erkekleri,Kadın gibi
Kadınları,Erkek gibi
Hopluyorlar,zıplıyorlar
Müzik yaptım sanıyorlar

Açılıyor,saçılıyor
Sahnelerde sevişiyor
..

Devamını Oku
Sedat Demirkaya

SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar

..

Devamını Oku
Oktay Doğan

Adana Büyük Şehir Belediye Başkanı, değerli Ülküdaşım, kardeşim, dostum Hüseyin SÖZLÜ Beye ithafımdır


Şerefin, onurun; yaşamındaki en büyük hazine
Sana çamur atanlar dönüp bir baksınlar mazine
Yiğit bozkurt düşer mi hiç sahtekâr tilkinin izine
Duruşun dik olsun başkanım; tüm iftiralara inat
..

Devamını Oku
Erdal Ceyhan

1. Şairliğin Aşamaları:

Şair hop deyince şair olup çıkmıyor öyle.Onun da aşamaları var..kimisi belirli aşamaları ya göremiyor,ya da gözü yemiyor yada aklı yetmiyor.Bazı şairler, kendi yazdığının şiir olduğunu sanıp belli bir aşamada kalıyorlar..Ondan sonra, “Benim oğlum bina okur,kendi yazar kendi okur..” Tabi insanların okumasını istiyorsanız. Onun da koşulları vardır. Yani her malın bir fiyatı olduğu gibi, her sanat eserinin de kendine göre bir ederi,değeri,fiyatı vardır. “Bu kaç kuruşluk bir şiir ki..” denilir mi? Pazarda denmez ama insanoğlu bir şiiri okuduğu zaman içinden değerlendirir, onu bir yere koyar. Daha çok kendi şiir anlayışına göre (Ve de şiir aşamalarında aldığı yere göre..) şiiri değerlendirip bir değer biçer..

Elbette şiir pazarda satılan çok değerli bir sanat eseri değil. Sanat eserlerinin de modası vardır. İniş çıkışları vardır. Nazım Hikmet’in zamanında sanatın, şiirin değeri başka, Orhan Veli’nin zamanında başka, şimdi başka..Şimdi hiçbir yayınevi kolay kolay şiir kitabı basmak istemiyor. Ancak üste para verirsen kitap bastırıyorsun. Bu bir sanat eseri için ne büyük bir zûldur,biliyor musunuz. Şiirin değeri var mı.. Elbet, 23 bin kişi şairim diye ortada geziyorsa, bu Türkiye ortalamasında 4-5 milyon insanı şair yapar ki, demek ki epey şairimiz var. Veya kendisini şair sanan şairler.. Olsun..Şiir kötü bir şey değildir. Herkes kendine göre bir ileti vermeli. BEN HAYATTAYIM! Demeli, Şiir yazmak bir bakıma hayatta olduğunu, daha ölmediğini, deklare etmektir. Diğer yandan, ölümsüzlüğün sırrının şiirde olduğunu sanmaktır. ÖYLE MİDİR ACABA? Ölümsüzlüğün sırrı şiirde midir; bunu genelleyerek diyebiliriz ki, sanatta mıdır?
Ah buna, keşke, içimizden gelerek, inanarak “Evet” diyebilsek. Fakat hangi insanoğlu, kendini diğer fanilerden ve koyun sürülerinden ayırarak, “Ben Varım” diyen,veya demeyi cidden arzu eden insanoğlu, kalıcı olmak istemez. Bunun yolu nereden geçer: Ben inanıyorum,bir çokları da inanıyorlar ki; sanattan, bilimden geçer…Kalıcı bir şey yaparsanız. Bir abide (bir mimarlık şaheseri) yaşar; bir roman yazarsanız (İnce Memet) yaşar..
İyi bir şiir yazarsanız “ OZYMANDIAS” (Percy Bysshe Shelley -1792-1822) , böyle bir şiir yazarsanız, yüzyıllarca yaşar. Hangi insan kalıcı bir şey bırakmak istemez. Bunun bir takım aşamaları var. Her şair bu aşamaları aşıp, kolay kolay “şairi azam” olamaz. Belirli bir aşamada kalır, kendini “Şairi Azam” sanar. İnsanın bir kendi kendisini yargılaması vardır. Bir de başkalarının yargısı. Psikolojideki, “Ayna benlik” meselesi. Başkalarının bizim için yargılamalarını kolay kolay algılamak istemeyiz. Ya onların yargılarını peşin peşin reddederiz. Yada ne söyledilerse kolay kabul etmeyiz. Neden? Nedeni belli. Her akıl her şeyden kendi aklını başkalarından daha çok sever,beğenir. Başkalarının değer yargılarını kolay kolay kabul etmez.
..

Devamını Oku
Naime Erlaçin

(Şiir ve Resim İlişkisi)


Şair ressamlar, ressam şairler, şiir resimleyenler, resmi şiire dökenler sanat tarihi boyunca karşımıza çıkmışlardır. Oldukça eski bir gelenek olan ve çoğunlukla kutsal kitapların görsel anlatımına dönüşen metin resimleme, özellikle 19.YY’ da doruk noktasına ulaşmış ve 20.YY’da da devam etmiştir. (Örneğin Max Ernst – Paul Eluard ortak çalışmaları.) Bu demektir ki ressamlarla şairler çağlar boyu birlikte çalışmışlar ve ayrıca pek çok şair resimle, ressamlar şiirle ilgilenmiştir. Kısacası bu iki sanat dalının bir tür kan akrabalığı vardır.

Şiir ve resim zıt kutuplar gibi birbirini tamamlar. Öyle iki âşıktır ki bunlar, biri huylu diğeri huysuz; tuhaf bir şekilde aralarında uyum sağlamayı becerip birbirlerinden kopamazlar. Zıtlıktan anlaşılmaz bir büyü doğar. Hayatın sırrı büyük olasılıkla bu şifrede gizlidir, çünkü artı ve eksi kutuplar adeta bütünleşir ve kaynaşırlar. Bu yüzden ressamlarla şair ve hatta müzikçiler hep birbirine yakın durmuş, şairler şiirlerinin resmedilmesinden hoşnut olmuşlardır. Pek çok örnekte ise şair ve ressam aynı kişidir. Onlar, kutuplar arasındaki dengeyi kendi içlerinde kurmayı başarabilmiş kişilerdir. Öyle ki şiir ateşi yükseltirken, resim sağaltıcı olmuştur.

..

Devamını Oku
Tuba Gürdere

Sanat aynı düşüncede olmak, bir ışığın içinden aynı yansımayı verebilmektir. Sanatçı ise her insanla aynı bakış açısında olabilmeli ki her bakışa kendi ışığını ulaştırabilsin.
..

Devamını Oku
Durmuş Kaya

Sanat eseri ilk andan itibaren gizemiyle estetiğiyle kendine has tılsımıyla
insan ruhunu saran, gönlünü okşayan özgün bir yapıdır.

Doğa bir sanat eseridir, bakmaya doyamadığınız güzellikler manzumesidir..
Doğa her zaman sanata veya sanatlara esin kaynağı olmuştur...
Resimde, heykelde, yazın sanatında tabiatın gizemli güzelliği vardır..

..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Verilen dinamik kökleşecekti. Yaratılan teşebbüsler kimi kez atıl kalıyordu. Kalkınmadaki bölgeler arası dengesizleşmeler güvenlik algısı boyutu ile sınırlanıp, süreç kangren oluşumları bünyesine sarmaya başlayacaktı. Yapı hantal bir yapı olacaktandı ama gelişen, kendi zorlukları ile zaman zaman uluslar arasında, iddialı da olabilen bir kapasite yaratılacaktır.

Ne var ki buralarda kimi kökleşmelerin üstüne artı gibisinden yaratılan, gel geç, iktidarların, kendi ömrü ile sınırlı, iktidar destekli hısım akraba partili taallukatından türedi teşebbüsler çıkacaktı. Kaynak talanları, halka; enflasyon, durgunluk, olacaktı. Uluslar arası sıkı borçlanma kıskacı, toplum yaşam biçimi olaraktan, borç yiğidin kamçısı olacak! Borçlanmanın yükü halka dayatılacaktı.

Ata'nın uygulamaya kazandırdığı karma ekonomik dinamizm tu kaka ile İMF ve emperyalizmin dar boğazına liberalci hortumcu vıcıklanmalarla, özelleşme diye bir yağma ve talancı tutuma sokulacaktı. Siyasetin kayırma ve kadrolaşma torbası, tayin, atama gibi şevk kıran sürmelerle kitler bir yağma alanına, verimsizliğe dönecekti. Seçilen milletvekilleri kit ve polis, öğretmen, asker tayinleri ile dama taşı ile oynaşılır gibi, oynanan yapılar haline dönüşecekti. Her siyaset, kamu kurumlarına siyasi bir baskının tehdidi olaraktan memurlara, haritada yer beğenmeci, havuç ve sopası tayini olaraktan dayatılacaktı.

Böylece ülkenin gelişmemiş bölgeler arası gelişmişlik farkları, cezaya müstahak olunur yerler gibi tayin uygulamaları ile sürgüncü uygulamaya sokuluyordu. Üstelik yarattıkları bu garabet toplumlar huzursuzluk karşısında önlerine konduğunda da biz et ve tırnak gibiyiz, ülkenin her yeri birdir. Gibi aburluklar içine düşen siyasetler, hiçbir zaman bunların siyaseten, hukuk karşısında hesabını vermediler? İhmal edilen bölgeler arası dengesizlikler ve plansız gelişmeler, korunan feodal süreçler, kanayan yaramız ve kaşınan yumuşak karnımız olacaktı.
..

Devamını Oku
Hasan Sancak

Biterken aydınlatır- hep kendinden vererek
Karanlık bilgisizlik-cahilliği yererek
Erdemli haysiyetli-üzerinde yükü var
Yaptıkları önemli-vatanıma kalır kâr
Sevgisi gönüllerde-öğretmenlik bir sanat
Okutup öğretince-ortalara çıkar hat
Ahlâklı ve dengeli-sabırlı hoşgörülü
..

Devamını Oku