Durdu ŞAHİN: Sanat nedir? Sanatçı kimdir?
Kenan YAŞAR: Sanat çokça örselenen bir kavram. Her tanım yapan insanın penceresinden gelen ışıklarla farklı ifade şekillerine bürünmekte. Sanatı, hayatın olağanüstü kavranarak başkalarının kavrayışına hazır hale getirilme eylemi olarak tanımlayabiliriz. Tarihin her dönemimde sanata bakış ve sanattan anlaşılan değişik olmuştur.
Sanat bünyesinde estetik güzelliği barındırır. Sanatçı toplumsal etkilerle kendinden özgün ve özel bir şeyler katarak sanat eserini vücuda getirir.
Kimine göre sanat sanat içindir.
Kimine göre sanat toplum içindir.
Kimine göre sanat Allah’ı aramaktır..
Kimine göre sanatın tek amacı kendisidir.
..
Durdu ŞAHİN: Sanat nedir? Sanatçı kimdir?
Kenan YAŞAR: Sanat çokça örselenen bir kavram. Her tanım yapan insanın penceresinden gelen ışıklarla farklı ifade şekillerine bürünmekte. Sanatı, hayatın olağanüstü kavranarak başkalarının kavrayışına hazır hale getirilme eylemi olarak tanımlayabiliriz. Tarihin her dönemimde sanata bakış ve sanattan anlaşılan değişik olmuştur.
Sanat bünyesinde estetik güzelliği barındırır. Sanatçı toplumsal etkilerle kendinden özgün ve özel bir şeyler katarak sanat eserini vücuda getirir.
Kimine göre sanat sanat içindir.
Kimine göre sanat toplum içindir.
Kimine göre sanat Allah’ı aramaktır..
Kimine göre sanatın tek amacı kendisidir.
Hepsinde de belli oranda haklılık payı vardır. Sanatçının hangisini merkeze koyacağı ise kendi kararıdır.
..
'Edebiyatın anlamı içinde düşünüldüğünde, birleştirici, disiplinize edici, kollektifşuur oluşturucu ve bu şuuru aksiyona dönüştürücü olmak gibi birçok gücü vardır' (s.5)
'Milletlerin birlik ruhunu sağlamada edebiyat en önemli görevi üstlenir. Çünkü doğrudan ve tesirli olarak bir milletin duygularına, düşüncelerine, hayellerine, ülkülerine en iyi şekilde edebiyat tercüman olur' (s.7)
'Edebiyat, günlük dar ve fakir sınırları zorlayarak geniş ufuklar açar. Bu gücüyle de insan ve toplumların bir kısır döngü içerisinde kalma sınırlarını genişleterek, bütün meselelere 'günlük'çülük dışında, geniş zaman boyutlarının aralığında bakma imkânını bahşedip aynı zamanda tefekkürün kapılarını da aralar' (s.10)
'T.S.Elliot'un dediği gibi, Bir millet büyük yazarlar, özellikle büyük şairler yarat¬maya devam etmezse o milletin konuştuğu dil de bozulur ve belki daha güçlü bir dilin içinde eriyip gider' (s. 13)
'Edebiyat şuurunun bir millette yer etmesi veya o millete kazandırılması gere¬kir' (s.21)
..
Şiir:Sabır,sanat ve disiplinle elde edilen ses esansıdır.
Şiir:Duymak ve düşünceler oylumunca çiçeğe durmaktır.
Şiir.Bir yürek yangınıdır.Kelimeler armonisidir.Boşlukta hızla yuvalanan ışık küresidir.
Şiir.Aşk yemini gibi güzel,ana sütü gibi helal bir sözdür.
Şiir:Derinde gideni bulma,içimizdeki ulvi hislerin beyaz gölgelerini kültür ekranında mısralarla görüntüleme sanatıdır.
Şiir.İnsanı yüreğinden yakalama ve yükseltme hadisesidir.
Şiir:Bir bengisudur.
Şiir:Özün özüne,özün düzüne inme hadisesidir.
Şiir:Renkli bir ışık cümbüşüdür.
Şiir.Hayattır,medeniyettir.
..
Osman Aytekin:Şiire nasıl başladınız?
Durdu Şahin:Şiire lise yıllarımda başladım. İlk şiirim 1976 yılında Bizim Anadolu gazetesinde yayınlandı. İlk kitabım Sevgi Pınarı (1986) isimli şiir kitabıdır. Üniversitede öğrenciyken yayınladım. Bu kitabın basımında Aksiseda matbaasının sahibi sayın Taner Haznedar’ın sağladığı ödeme kolaylığı,öğrenci arkadaşlarımın dağıtımında ve satımındaki göz yaşartıcı fedakarlıkları,değerli hocalarımdan Celal Tarakçı,Mustafa Özbalcı, Halistin Kukul ve diğer muhterem hocalarımın yakın ilgileri unutulacak gibi değil.
Osman Aytekin:Basından gözlemleyebildiğimiz kadarıyla şiirde yeni isimler artıyor. Dolayısıyla şairler de dergilere sıkça yansıyor. Şiirlerin çokluğu nedeniyle şiirde bir derinlikten bahsedilebilir mi?
Durdu Şahin:Şiir yazan insanların çoğalması elbette güzel. Varsın şiir yazan,şiire yürek uzatan insanların sayısı artsın. Yazan ne yazdığını,şiirinin “gerçek şiir”in neresinde olduğunu,has şiire ulaşabilmek için daha ne kadar yol katetmek ve çile çekmek zorunda olduğunu bildikten sonra,sayının artmasının bir zararı olmaz herhalde. Önemli olan yazan yazdığını ulaşılmaz,erişilmez görmesin. Yazdıkça,okudukça,şiiri bilenlerin tavsiyelerine uydukça,çok yazıp az beğendikçe daha ileriye gidileceğini unutmasın.
Şiirde derinlik meselesine gelince şunları söyleyebilirim:Derinlikli şiirler yazmak,dergilerde derinliği olan şiirler yayınlamak elbette güzeldir. İstenen ve özlenen budur. Ancak herkesin her şiiri derinlikli olacak diye bir şart yoktur. Fakat yazmadan da,yazmayı bir tutku,bir aşk haline getirmeden de derinlikli şiirlere ulaşmak bir hayli zordur. Hangi şairin ilk yazdığı bütün şiirler güzeldir. Şiirde,sanatta mükemmele ulaşmak için zamanla yarışmak lazımdır. İnce elemek,sık dokumak gerekir. Hiçbir şey birdenbire olmaz. Bir salatalık,bir kabak bile,belirli bir zaman içerisinde yetişiyor. Bırakın gençler şiir yazmayı sürdürsün. Şiir yazan ve yayınlayan insanların sayısı gündün güne çoğalsın. Şiir gündemde ve günümüzde hak ettiği yeri alsın. Göreceksiniz zamanla has şiire ulaşanların sayısı artacak...Derinlikli şiirler daha çok ve sık olarak gazete ve dergi sayfalarında görülecek...Hayatımız ve sanatımız kaliteli şiirle daha da güzelleşecek...
Osman Aytekin:Türk şiirinin bugünkü durumu nasıldır?
Durdu Şahin:Bu sorunun Sezai Karakoç’a,İsmet Özel’e, Bahaettin Karakoç’a,Hilmi Yavuz’a, Abdurrahim Karakoç’a ve Arif Ay’a sorulmasını isterdim. Nasıl cevap verirlerdi doğrusu merak etmiyor değilim.
Osman Aytekin:Türk edebiyatını güçlü bir hüviyet kazanabilmesi için sanatçılara düşen görevler nelerdir?
Durdu Şahin:Türk edebiyatı zaten güçlü bir hüviyete sahiptir. Tarihi Türk şiiri de,Türk sanatı da,Türk edebiyatı da yüzümüzü her zaman güldürmüştür. Dünyayı aydınlatacak zirveler bizim dünyalarımızdan,bizim iklimimizden yetişmiştir. Siz galiba günümüz Türk edebiyatını kast ediyorsunuz.
..
'Sanatçı olarak ortaya çıkanların işi büsbütün zor... Tek kişi olduğu halde, bütün insanlığın sorumluluğunu taşımayı iş edindiği için bir kaç kere zor' (s. 32) .
'Yapılan evrensel boğuşmada, edebiyatçının yeri edebiyat alanı, silahı edebiyat eseridir' (s. 39) .
'Bir lisan bir neslin canı öyle istedi diyerek zorla sadeleşmiyor' (s. 43) .
'Halkın konuşma diline girmiş eski kelimeleri, oradan canı istediği anda söküp çıkarmak, kelime uydurucular şurada kalsın, hatta dahilerin bile haddi değildir' (s. 45) .
'Gofki İtalya'dan dönüşte aşağı yukarı; Avrupa'da bugün edebiyat çok ama sahici yazar yok demiş' (s. 53) .
..
'Yürek nedir? Bilene yürek Allah'ın evidir. Öyleyse bu yürek en canlı renklerle döşenmeli, en vurucu seslerle kuşanmalı, en yüce sevgilerle beslenmelidir. Göz nedir? Göz, bilene bir Allah çırasıdır. Bu göz yalanın, yanlışın en kalın zırhlarını delip gerçek güzele, bakî olan güzele ulaşabilmelidir. Sevgi nedir? Sevgi, ezelden ebede doğru akıp giden kutsal bir mayadır, hayatın en büyük sırrıdır... Dağların sultanı olmak, kervanlar bozmak ve şu üç günlük ömür için sık sık ihtirasın, kara kinin kılıncını çekip bu mayayı bulandırmamak, bu sırrı yozlaştırmamak gerek. Sevgilerin vatanı yürek, Allah'ın evi olan yüreklerin ışığıysa sevgidir.' (Bahaettin Karakoç'la Mülakat, Yeni Düşünce, 15 Ağustos 1981. Sayı 5. Sayfa: 30)
• • •
'Şairliğim her zaman renkli bir çile yumağı yaptı beni. İçimdeki ateşi körükleyip durdu gece-gündüz. Dağlarla, kurtlarla, kuşlarla konuşturdu beni. Rüzgarda dirildim, suda arınıp boy attım, toprakta sümbül sümbül çoğaldım, yalnızlığımın kabuğunda gizlenen bir değişik kainattır içim benim.' (Karakoç'la Bir Konuşma, A. Aygün, Doğuş Edebiyat, Mart 1983. Sayı: 12. Sayfa: 29)
• • •
'Ebedî türler içinde yalana, yanlışa, yıkıma ötekilerden daha az vasıta olduğu için, şiir. Kendi kumaşıyla örtmesini, örtünmesini bildiği için, şiir. Acıların da, sevinçlerin de; nefretin de, sevgilerin de en kıvrak dili olduğu için, şiir. İnsan ruhu kadar eski olmasına rağmen hiç eskimediği için, şiir. Ölü kelimeleri diriltip kanatlandırdığı için, şiir. Kaynağı kendi içinde olduğu ve her zaman büngül büngül kaynadığı için şiir. Ve beni Allah'ın ipine, Allah'ın yarattığı güzelliklere bağladığı için, bana ötelerden sırlar taşıdığı için.' (Karakoç'la Şiir Üzerine Bir Sohbet, Muhsin İlyas Subaşı,Kültür ve Sanat, Nisan 1983. Sayı: 25)
..
Millet olarak yaşayabilmek, ilerleyebilmek, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknik alanda kendi kendimize yeterli hâle gelebilmek, dış dinamiklerden menfi yönde etkilenmeyip her olayın üzerine kendimize has unsurların dinamiği ve kararlılığı ile gidebilmek için; kültürümüzü, tarihimizi, edebiyatımızı, ilim, kültür, sanat, edebiyat, devlet adamlarımızı doğru bir şekilde bilmek, bilmiyorsak öğrenmek zorundayız.
Dünyanın en eski, en uzun ömürlü, geçmişi şanla ve insanlığa hizmetle geçmiş bir milletin fertleri olarak ayısız ilim, kültür, sanat, edebiyat, devlet adamı yetiştirmiş; insanımıza, insanlığa, ilme ve insanî değerlere düşmanlarımızın bile görmezlikten gelemediği, hatta çoğu zaman insaf ehli olanlarının övgüyle dile getirdiği hizmetleri gerçekleştirmişiz.
Doğudan Batıya, oradan Hindistan’a ve Afrika içlerine kadar hak, adalet,
insanlık, ahlâk ve erdem örnekleri götüren; yürekleri sevgiyle donatan, mideleri helâl lokmalarla doldurun, gönül ve ruh dünyalarını akıl, aşk ve ahlâkla aydınlatan, açları doyurup çıplakları giydiren büyüklerimiz sayılamayacak kadar çoktur.
“Dünya bir padişaha çok, iki padişaha azdır” deyip ömrü boyunca Hakk’la ve halkla birlikte olup, gönlündeki ve kafasındaki ilim, iman ve insanlık aşkını emri altındakilere ve ihtiyacı olanlara cömertçe dağıtan Yavuzlar; köhne Bizans’ın insanlara zulüm esası üzerine kurulmuş düzenini yıkarak Hakk’ın ve adaletin, ilmin ve ahlâkın bayrağını diken, mazlumları, masumları, zayıfları, zavallıları Bizansın zulmünden, ahlâksızlığından ve yere batasıca şerrinden kurtaran, bırakın insanları hayvanlara bile zulmedilmemesi için elinden gelen gayreti gösterip meşhur kanunnamesini hazırlayan, gemileri karadan yürütüp harbin bile hukukunu kayıt altına alan Fatihler; 600 çadırlık aşiretten 600 yıl yaşayacak olan şanlı bir devlet kurarak adalete, sevgiye, barışa, birliğe ve insanlığa hasret kalmış insanlara yeni bir dünyanın güzelliklerini ve göz kamaştıran haşmetini gösteren Osman Gazileri bu büyük millet yetiştirmiştir.
Sayılabilen çoklukları, denklemleri, sıfırı, dünyanın yarı çapını, trigonometrik oranları bulan ve insanlığa bundan yüzlerce yıl önce karşılıksız hediye ve hibe eden El Buruni, Nasrettin-i Tusi, Uluğ Bey, İbn-i Heysem gibi alimler; Batıda akıl hastaları “kafasına şeytanlar üşüştü” denerek olmadık hareketlere maruz bırakılırken sonradan Batıda iki asır ders kitabı olarak okutulacak olan tıp kitabını yazan İbn-i Sinalar, Dünya haritasını bundan yüzlerce yıl evvel bir ceylan derisi üzerine çizen Piri Reis gibi dehalar, dünyanın ve ülkemizin birçok yerini dolaşma ve gördüklerini yazarak insanlara iletme yürekliliğini ve kararlılığını gösteren Evliya Çelebi gibi gezginler ve bilginler de büyük milletin bağrından çıkmıştır.
..
Akıl, akıldan her daim üstündür,
Fikirsizlik, insanlara belâdır.
İlim, sanat, edebiyat, gülistan,
Dünyadaki çok değerden evlâdır.
..
*Hocam okuyucularımıza kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1943 yılında Samsun'un Çarşamba ilçesine bağlı Ustacalı köyünde doğdum. İlkokulu da burada bitirdim. 1955-1956 öğretim yılında imtihanla Lâdik-Akpınar İlköğretmen Okulu'na kabul edildim. Bu okulda beş yıl okuduktan sonra Ankara Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık lisesine seçildim(1961) ve liseyi burada bitirdim(1962) . Haziran 1966 döneminde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndan mezun oldum.
1966 yılından başlamak üzere çeşitli lise, öğretmen okulu, eğitim enstitüsü ve yüksek öğretmen okullarında edebiyat öğretmenliği yaptım, değişik kademelerde idarecilik görevlerinde bulundum.
1982 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim görevlisi oldum. Bu görevde iken, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde master derecesi aldıktan sonra, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden de 'Yeni Türk Edebiyatı' dalında doktor unvanı aldım.(18 Kasım 1987)
8 Ekim 1993 tarihinde doçent oldum. Halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Evli, iki çocuk babasıyım. Okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Bunlar benim hobilerimdir. 1961'den başlamak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde sanat, edebiyat, kültür ve eğitim konularında pek çok yazı yazdım. 'Merhaba İnsanlar' (1986) adlı bir şiir kitabım var. Deneme, fıkra ve sohbet türündeki yazılarımın bir kısmını 'Yılların İçinden' (Sanat ve Edebiyat Yazıları, 1991) adıyla kitaplaştırdım. Yahya Kemalin Duygu ve Düşünce Dünyası' (I. bs. 1990, 2. bs. 1996) , 'Emin Recep Bey ve Şiirleri' (1993) ve Mehmet Rauf un Romanlarında Şahıslar Kadrosu (1996) adlı birkaç kitabım yayımlanmıştır.
..
Hayat; bayat,
Hüner; sanat,
Hedef; güzellik;
Ulaşmak şart,
Başarmak şart
..
Hayat; bayat,
Hüner; sanat,
Hedef; güzellik;
Ulaşmak şart,
Başarmak şart
..
'Bîr fikrin basmakalıp hale gelmesi onun ölümü demektir' (s. 9) .
'Batının ideal bir medeniyet olduğu yalanını bir tarafa atarsak; tenkidin gelişme sebebi olduğu doğrudur. Plano'ın deyimiyle 'ilim şüpheyle başlar'. Atalar 'Barikat-i hakikat müsedamari efkardan doğar' demişlerdir' (s. 21) .
“Bir millet ruhunu kaybettiği zaman milli istiklalini ve vatanını da kaybeder' (s. 33) .
'Hakikate tekabül etmeyen her düşünce, tatbikat e geçince iflas etmeye mahkûmdur' (s. 65) .
'Büyük fikirler milletlerin ruhlarında fışkırırlar' (s. 69) .
..
“Ruhumuzla, idrakimizle ne kadar büyüğüz ve gene bu yüzden kaderi yenemediğimiz için ne kadar biçareyiz.” (s. 13)
“İnsiyaklarımızın emrinde bulunduğumuz zaman fert oluruz. Uzvî ahengi bozulan insan fert olur.” (s. 14)
“Cemiyet fikri işe karışınca kader trajedisi azalır.” (s.14)
“Tarih, sanat eserleri, gelenekler, hepsi cemiyetin süreklilik şuurudur.” (s. 15)
“Fırtınaya karşı yaprak değil, kökünü toprağın derinliklerine salmış olan çınar dayanır.” (s. 15)
..
Durdu ŞAHİN: Kimlere iyi şair diyoruz?
Celalettin KURT: Şair; şiir coğrafyasının ikliminde sıhhatli bir şekilde beslenebiliyor; beslendiği kaynakları şiirin ipek mısralarına dökebiliyorsa o şair iyi bir şairdir. Özellikle de şair; mensubu olduğu medeniyetin bütün değer yargılarıyla barışıksa, o şaire iyi şair demek gerekir.
Günümüzde, özellikle mensubu bulunduğumuz ülkenin her kilometrekaresine birkaç şairin düştüğü söylenmektedir. İşte işin vahameti burada başlamaktadır. Edebî sanatlarda kemiyetin azaldığı, keyfiyetin arttığı bir perspektifte, iyi şair olmanın zorluğu bu noktada ortaya çıkmaktadır. Kemiyetin azaldığı, keyfiyetin arttığı bir atmosferde, hâliyle nitelikli şair bulmanın zorluğu görülecektir.
Şiir türlerimiz içinde, bugün gerek serbest, gerekse hece vezniyle şiir yazan günümüz şairlerinin büyük bir çoğunluğu şekil ve taklitten öteye gidememekte; serbest nazımcılar “Garip, birinci yeni, ikinci yeni” ekollerini aşamazlarken, hece vezniyle yazanlarımızın büyük bir çoğunluğu da, “Dadaloğlu, Köroğlu, Karacaoğlan, Emrah” gibi şairlerimizi, sadece beşinci kuşak olarak taklit etmektedirler. İş bu noktada seyrederken, bırakın güçlü ve soluklu şairlerin sayılarının artmasını, piyasanın nabzı müteşairlerin ellerine kalmaktadır.
D. ŞAHİN: Günümüzde şiir ve şair enflasyonu olduğu doğru mudur?
..
Durdu ŞAHİN: Kimlere iyi şair diyoruz?
Celalettin KURT: Şair; şiir coğrafyasının ikliminde sıhhatli bir şekilde beslenebiliyor; beslendiği kaynakları şiirin ipek mısralarına dökebiliyorsa o şair iyi bir şairdir. Özellikle de şair; mensubu olduğu medeniyetin bütün değer yargılarıyla barışıksa, o şaire iyi şair demek gerekir.
Günümüzde, özellikle mensubu bulunduğumuz ülkenin her kilometrekaresine birkaç şairin düştüğü söylenmektedir. İşte işin vahameti burada başlamaktadır. Edebî sanatlarda kemiyetin azaldığı, keyfiyetin arttığı bir perspektifte, iyi şair olmanın zorluğu bu noktada ortaya çıkmaktadır. Kemiyetin azaldığı, keyfiyetin arttığı bir atmosferde, hâliyle nitelikli şair bulmanın zorluğu görülecektir.
Şiir türlerimiz içinde, bugün gerek serbest, gerekse hece vezniyle şiir yazan günümüz şairlerinin büyük bir çoğunluğu şekil ve taklitten öteye gidememekte; serbest nazımcılar “Garip, birinci yeni, ikinci yeni” ekollerini aşamazlarken, hece vezniyle yazanlarımızın büyük bir çoğunluğu da, “Dadaloğlu, Köroğlu, Karacaoğlan, Emrah” gibi şairlerimizi, sadece beşinci kuşak olarak taklit etmektedirler. İş bu noktada seyrederken, bırakın güçlü ve soluklu şairlerin sayılarının artmasını, piyasanın nabzı müteşairlerin ellerine kalmaktadır.
D. ŞAHİN: Günümüzde şiir ve şair enflasyonu olduğu doğru mudur?
..
İnsan, varlıklar içerisinde en seviyeli yaratılandır, şüphesiz. Duyan, düşünen, konuşan, eleştiren, idrak kabiliyeti bulunan, çevresini yaşamına uygun bir şekilde değiştirebilen, şuurlu olarak arayan, anlayan, hatırlayan başka bir varlık gösterilemez, insan gibi.
Tarih, insanın iyi ve kuvvetli yanlarını, insani ve ileri özelliklerini geliştirip ilimde, kültürde, sanatta, ekonomide, kalkınma ve yücelmede erişilmez ve ulaşılmaz erdemlere kavuştuğuna da; insanlığının insani taraflarını, yüceliklerini ve erdemlerini, aşkını, ahlakını, alakasını bitirip dipsiz çukurlara düştüğüne de şahit.
İnsan aklını, ahlakının ve insani erdemlerinin kontroluna bıraktığında; insanlık gelişmiş, ilerlemiş, yükseklere çıkmış, çevresini yaşamına uygun bir şekilde düzenlemiş, doğayı daha bereketli kılmış ve insanlığın gerçek manada insan olmayan varlıklara büyük farklar atmasını sağlamıştır.
Büyük kültür, sanat ve medeniyet hamleleri; davranış, düşünüş, yaşayış ve uygulama örnekleri, edebi ve estetik tutarlılıklar, sağlıklı ve sıhhatli büyüme, temiz tefekkür böylece gelişmiş ve günden güne daha da ilerlemiştir.
İlkellik, ilkesizlik, akılların alamayacağı dehşet, vicdanların asla benimsemeyeceği vahşet, tükenmez hiddet, iyilik ve güzellikleri tüketen felaket, insanın asli manasına yakışmayan ihanet ve hayvanları tiksindirecek kadar büyük vehametler bitsin, tükensin diyorsak; insani taraflarını diri tutan, iyi ve güzel olanı sürekli destekleyen, doğruya ve doğru olana yüz ve yürek uzatan, her yerde ve her zaman insan olan ve insan kalan insanları çoğaltmak zorundayız.
..