Sanal Sanrılar....()
İnce belli bir çay bardağı yaşamım;
Şeffaf, narin.......... kırılgan,
Bir o kadar pervasız,
Bir o kadar yürekli,
Bir o kadar.........atılgan..
Üç vakte kadar doğacak imgelere inat,
Dolaşır usum; ayrıntısında kendinin....
EGE....
Tanrıların yurdu Ege....
Ballı incirleri yüzü Aydın’ın..
Efeleri...
Sen misin Herodot, kamaştıran yüzümü..
Gel benimle
Şu yaşlı zeytinin dibinde anlat bana
Sevdasını ömrünün...
Sende kalsın aydınlığı Aydın’ın
Bir çift sözün yeter bana
Tarihe dair..
Bursa’nın tarihi şeftalidir derler ya;
İnanma sen Homeros, inanma..
Manisa’da oldu savaşların en zalimi
Üzümü için, şeftalisi için ‘Emeğin’...
Ah, ey gözü yaşlı Niobe...
Gözü yaşlı akşamların taş duygusu..
Bil ki senden önce başlar hayat,
Akar bir iklim içime
Gün akşama dönmeden....
Kime sorsan,
“Gül açmaz gözlerinde belki,
Ama çok kitap okur” diyecektir sana..
Henüz parmaklarından bir dokunuş taşıyan kitabım yok...
Dokunmadı henüz,
Masamdaki vazoya gözlerin..
İçinde en özgün kırmızıyı taşıyan karanfillerin
Tek yaprağına bile...
Hangi renk gülersin,
Hangi renk konuşursun,
Hangi renkte salınır
Saçların rüzgarda...
Fikrinin rengi bende bir giz henüz..
Dokunmaz hiçbir devinimin gözlerime....
Dizilen harflerden ibaretsin henüz..
Yalnızlığın tanrısı taş kalpli Niobe.....
Kayıt Tarihi : 26.8.2007 18:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ekrem bozkurt
Evrensel bütün insanları kucaklayan bir şiir anlayışınız var.Sıcak,içten, duyarlı yüreğinizi kutluyorum Sedat Bey.
Şeffaf, narin.......... kırılgan,
Bir o kadar pervasız,
Bir o kadar yürekli,
Bir o kadar.........atılgan.. “
Bu başlangıç insanı anlatmaktaki ustalığın, duyarlılığın bir yansıması. yaşamını“ince belli çay bardağı”na benzeten şair; belki camın kesiciliğini, belki içindekini saklamaksızın bakana gösterişini, belki hammaddesini oluşturan kumun sertliğini düşündürüp “pervasız” ve “yürekli” imgeleriyle anlatırken;
Belki, “çay bardağı”nın çayını da okurun bilincinde canlandırarak çay üreticisi köylü kadınların ellerinde nasırlara götürüyor bizi “atılgan” imgesiyle.
“…
Fikrinin rengi bende bir giz henüz..
Dokunmaz hiçbir devinimin gözlerime....
Dizilen harflerden ibaretsin henüz..
Yalnızlığın tanrısı taş kalpli Niobe.....”
Beklenen ve gelmeyen sevgiliye bir başkaldırı şiiri olarak okudum bu şiiri. Sevgilinin Niobe olarak adlandırılması onun kibirini, kendini beğenmişliğini yansıtıyor belki.
Ve şair kendisiyle başladığı şiirinde tarihi kişilere ve olaylara göndermeler yaparak bugüne; sevgilinin Niobe’ye benzetilmesiyle yeniden tarihe dönüş yapıyor.
Özgün bir söylemi var şiirin. Heredot’un yüzünü kamaştırdığı şair bu şiiriyle de okurun gözünü kamaştırıyor bence. Özellikle de Aydın’ın aydınlığına karşılık bir çift sözü yeğleyişi ayrı bir güzellik.
Yüreğine ve sevdana sağlık.
dostlukla
TÜM YORUMLAR (3)