aşk bir kelime
yıllardır doladım dilime
ne geçti elime
hüsran
o da bir başka kelime
yazsan altı harf desen bir nefes
neden didinir dertlenir herkes
bir başkası sadece dört harf
kral
çekiniriz bu dört zavallı harften.
olağan dışı ne kudreti var
bakalım ne yapabilir
tacı ve asayı çek elinden al
cin peri evliya
cennet cehennem tanrı
kavramlar
hepsi insan yapımı hepsi sanal
hepsi sanrı
kendin pişir kendin ye
peki niye uyduruyoruz biteviye
oluşturup esir oluyoruz
sevgi nefret keyif gayret
sevişme dövüşme
sağlık hastalık
ölüm
hayat başka nedir ki gülüm
nerde o anlı şanlı krallar kraliçeler
kanlı diktatörler seks düşkünü çariçeler
dolar milyarderi baylar
ehramlar saraylar
muhkem konutlar zırhlı arabalar
elmaslı tahtlar altın taclar
nerde
hepsi boşmuş
yalnız bir kuru kabukmuş
devâ değilmiş derde
gizil bir öz var mı
etle kemikten gayrı
ikna olayım tutarlı bir cevap ver de
sökün apoletleri kaftanları soyun
devirin kavukları
ünvanları bir yana koyun
soyutlayın etiketleri
mitleri
ne kalacağını umuyorsunuz gerilerde
görebilseydiniz keşke
bu ürkütücü sanal kişilikleri
kabız ya da basurdan muzdarip
kıvranırken garip
dertlerde
ya da yıkanırken
yağlı göbekleriyle
zorluklar içinde göbek taşlarında
vatkasız apoletsiz yumuşak beyaz omuzları
yokken kavukları sarıkları taçları başlarında
dökülmüş yaldızlar perişan yerlerde
herkes ölecek
bu kesin
korkarak kulca yaşamak neden
kendi icadımız hayâletlerden
elbette korku üreten beyinlerde
cesaret de üretilecek bir gün ilerde
kurtulacak insan
üstün saydığı hayali varlıklardan
tabulardan dogmalardan
kalkınca ön yargılı perde
görecek kerâmet filân olmadığını
hacıda hocada büyücüde
hatta peygamberde
dünyada gücünü “varlıklı kul” dan
öldükten sonra “bakire dul” dan ya da “âsa” dan
alan yasadan medet umanlar
bi’ sözüm var
uyanın
hayatın ötesine değil
bitimine gidiyor dört kollu sal
ölümden ötesi masal
zaman süpürüyor ardımızı
birşey kalmamacasına gerilerde
“bilinmeyenden” haber verenler nasıl “biliyor”
“gittim” “gördüm” “döndüm” diyor
oysa gerçek
hasta beyinlerin hezeyanlarından farklıdır
gerçek ellediğin tuttuğundur
afiyetle yuttuğundur
gerçek gülün dikenidir ele batınca acıtan
sevgilinin arsız doymaz kızıl dudakları içimizi yakan
dostum
kafana takılan hurâfelerden daha gerçektir
kafana taktığın tokan
keşfettiğin en basit bir doğal olgu bile
emin ol ki
tüm mesnetsiz inanışlardan ilerde
boşalt kafanı bağımsız kıl “dogma” dan
kulak ver doğaya
rahat bir nefes al
kuş sesleri ne kadar gerçekse bahar sabahı uyanınca duyduğun
hayret ve keyifle farkedeceksin ki
kurtulduğun martaval
o kadar sanal
işte bu kadar diyeceğim
ne kadar istiyorsan o kadar al
(ekim ‘03)
Fuat EriçokKayıt Tarihi : 25.4.2006 14:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fuat Eriçok](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/25/sanal-9.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!