Sana sevdam bir merhabanla başladı.
Bizde sayfa sayfa ciltleri doldurur,
Başkalarının tek mektupluk aşkları…
Sana hasretim bir elvedanla başladı.
Bizde yürekte diken olup ömür boyu kanatır,
Başkalarının unutulan aşkları…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bir duyguyu, bir düşünceyi iletmek için şiirin başlıca iki tür görev üstlendiğini görüyoruz. Az söz, seçkin söz kullanarak geniş kapsamlı anlatmak. İkinci güçlü yanıysa mutlaka şiirsel esin kaynaklarına ulaşan duygusal coşkunun varlığını yakalamak... Çalışmanızda başarılı yöntem izlediğinizi görüyorum. Severek okudum. Paylaşım için teşekkürler... Nicelerine... Esen kalınız.
her ayrılık bir merhabayla başlıyor ne yazıkki..
Üçlü bentlerle yapılan çalışma bana terzarime örneklerini çağrıştırdı.... Dörtlükler de beyitler de Tük şiir kültüründe ikinin katı olarak yazılageldiği için böyle bir alışkanlık ve beklenti var belki.... O nedenle ilk bakışta ve okunuşta bir ayak havada kalıyor gibi geliyor okuyana..
Ama bizi en güzel anlatan nazım biçimimiz olan türkülerimiz de çoğunlukla üçlü bentlerle yazılmıştır.... Bu dikkatle okuyunca da bir nağme kulağınızda fısıldıyor gibi oluyor....
Yitik bir sevgiliye seslenişte 'ben dememiş miydim sana' der gibi geleceği önceden gördüğünü ama anlatamadığını iç acısıyla dizelere döken bir şairin seslenişi var....
Şiirinizi ve sizi kutlarım Alp Arslan Bey.... Saygılarımla.........
Köz köz olmuş yüreğin itirafı gibiydi şiir. Kendini alıp gidenin ardından yazılan...
ne ağırdır özlemi..
sevda başlı başına ağır sancı değil mi zaten...
Kutluyorum bu güzel şiirinizi.
Saygılarımla..
'Ben ve sen.. Yani biz..'
Benzemeyiz başka aşıklara..
Biz, ayrılınca da, uzak kalınca da, 'vedalaşınca da' severiz..
Bitmez bizim sevdamız.. Üzenlere bile örnektir..
Diyor şiir..
İyi de diyor.. Kutlarım Alp Arslan Bey..
PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER
Üç önemli hadisenin başlangının
nasıl olduğunu nazara veriş tarzı
çok güzeldi.
Sadece kafiye ile bir ahenk oluşsun
gayreti dışında, ilginç şeyi yakalama
tarzı elbetteki çok önemli ve iyi bir
başarı.
TEBRİKLERİMİ SUNARIM.
Yüreğinize sağlık canı gönülden kutlarım kaleminiz daim ilhamın bol olsun saygı ve sevgilerimle
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta