Sana Senin Sesinden Seni Anlatmak

Figen Aydoğmuş
116

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sana Senin Sesinden Seni Anlatmak

Sana, seni anlatabilmek isterdim, yazmadan. Senin sesinden seni. Bu güne kadar duyulmamış hikayenin, başını bilmeksizin sonunu getirmek için anlatırdım, bitmeyen bir nefes ve heyecanla. Sana hiç yaşanmamış gibi unutulmaya yüz tutmuş aslıyı, şirini, leylayı ve acı sonlarındaki mutluluklarını anlatmak isterdim.
İçimdeki şelalenin çok uzaklardan sürükleyip getirdiği ezginin eşliğinde coşar, kendimi bir kürsü üstünde hissederek haykırırdım seni seviyorum diye, beklide. Beklide hiç beceremezdim haykırmayı ama yinede anlatırdım sensizliğin içindeki beni o kürsü üstünde.
Gözlerin benim için çok manalıydı, çok şeylere elimi uzatmamı sağladı sözlerin, senin haberin olmadan çaldım içinde ki seni, gizledim en kuytusuna kalbimin, benden başkası bulamasın diye sana dahi söylemedim.
Yanımda olduğunda saatlerce izledim seni, gözlerinin içinden aldığım aydınlıkla bir meleğe dönüştüğümü hissettim kanatlarımı ne denli aşk ile çırptığımı bir bilseydin ve yüreğimin bir serçe gibi masumane sevimliliğini görebilseydin. Kapamamalıydın gözlerini, kapattın bilmeden, düşürdün beni karanlığa. O acı veren duvarlara çarptım serçe yüreğimi, yaralandı, kan içinde kaldı bedenim. Boşluklarda gidip geldi seni arayan ellerim, sen bir kez kapadın bana yol gösteren aydınlığı, bir daha da açmadın.
İçimdeki duygunun ne olduğunu mu merak ediyorsun? Hiç coşkun denizin tuzlu suyunu ciğerlerine kadar çektin mi, ve ölüme bir nefes kala geri geldin mi?
O tuzlu su insanın genzini ne kadar yakar, günlerce acı tadını hissedersin ve geçti gitti dediğin anda ölüme bir nefes kala halini hatırlarsın, tekrar başa döner o acı tadı ve o anı yine yaşarsın, yine yaşarsın. Kötü bir benzetme olarak bakma buna, belki de boğulmak içindi yutulan tuzlu su, bilerek gidildi beklide ölüme, bilinmez. Bilemez bunu kimse.
Seni hissedemiyorum, çok uzaklara mahkum edilmiş gibi acılar içinde kıvranırken bu beden, seni hissedemiyorum. Seni özlüyorum. Sıla hasreti çekiyorum, yüreğim gurbette. Ben sılamı, seni özlüyorum. Prangaların bacağımı yaralaması, bileklerimdeki kelepçenin sıkılığı acıtmıyor canımı. Demir parmaklık içinde olduğumun da farkında değilim. Sadece beynim, beynim götürmüyor sılama beni ve hep ağlıyorum.
Olmayan şeyleri yaratıyorum olmayan kabuslardan uyanır gibi kalkıyorum uyumuş misali yataktan senin serabın doluyor odaya ben boşluklara sarılıyorum.
Sana, seni anlatabilmek isterdim, yazmadan. Senin sesinden seni. Ne kadar zor bilir misin seni sana anlatmak kendi sesinden. Çok denedim imkansız dediğim nice engeli geçtim ama senin sesinden, seni, sana anlatamadım, işte olmadı yine yazdım. Sana senin dilinden sensizliği yazdım. Ama anlatamam bu yazdıklarımı. Çünkü dilsizim. Sen kapıdan çıkıp giderken aldın bendeki tüm kelimeleri ve dilimde seninle gitti. Şimdi ismini söyleyebiliyorum sadece, onu da soran olmuyor yüreğimden başka hiç kimse.

Figen Aydoğmuş
Kayıt Tarihi : 7.11.2006 12:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bahri Yıldırım
    Bahri Yıldırım

    Bu harika bir çalışma sevgili Bacım. Sevgiyi ,özlemi,beklemeyi ve gidişlerin hazin kırıklarına öyle hoş dokunmuşsunki defalarca okudum. Sustum en sonunda. Ama tskler bacımmmmmmmmmm dedikten sonra yüreğine sağlık diyeceğim

    Cevap Yaz
  • Ahmet Erhan
    Ahmet Erhan

    Şimdi ismini söyleyebiliyorum sadece, onu da soran olmuyor yüreğimden başka hiç kimse.'

    ruhsatsız bir sevdanın kokusu mintanımın nakışında eski bir yara gibi kanıyor. ilmek, ilmek döşenen ağrıların son durağı inkârın durağan eylemsizliği. - sustum ne kadar sustum .

    ölü cümleler mezarlığıydı susmak...

    aşk kendi kendini hırpalayan bir çocuk mu yoksa ?
    ne çok hırpalandım...

    tebrik ve teşekkürler...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Figen Aydoğmuş