Boşluğun derin sessizliğinde
Yakamozların yansımaları gibi
Hayalin canlanıyor beynimde
Mum rengi görüngün hiç silinmiyor
Ak pak tenin teneşire uzatıldığında
Sana kimsenin dokunmasını istemedimdi
Sanki yalnız sen ve ben vardık orada
Bir de mitolojik Tanrılar
Ruh göçü nereye ve niye bilmiyorum
Yenilenmeye gerek var mı
Hep aynı kalmak olsaydı
Ölmemek yitmemek ayrılmamak
… Ve ben Özlem olmasaydım
Özlemek kavramı da doğmasaydı
Gittin hiç istemeden
Bebek gibiydin
Ölüme kınaladım seni
Köylü güzeli gibi süsledik
Ölü yıkayıcı iki kadınla beraber
Bir üniversite arkadaşın
Bir teyze kızın
Bir kuzen gelini
Ben hariç herkesin gözleri
Ağlamaktan kızarmış
Sana son temasımda titriyordumdu
Ağlamak beni unutmuştu
Gözlerim boşluğa dalmış eski günleri arıyordu
Şu tarih şu gün okul yıllarımız
Çocukluğumuzun acı tatlı ansımaları
Hızla geçit töreni yapıyordu
Kahrolduğum yıprandığım o an
Sana son kez seslendimdi
“Bedenen öldün ruhun yaşıyor”
Ansızın bir daha arkama bakmadan
Helalle seni son kez görmek isteyenlere bıraktım
Dışarıda yarınların gizli yağmuru vardı
… Ve gelecek günlerin sensizliği
“Beni bırakma” demiştindi
Yalancıymışım meğer hem de külliyen yalan
Firavunlar öldüğünde sevdiklerini de yanına bırakırlarmış ya
Mezarına girip yanına uzanamadım
Şu an kendi kalabalığım içinde yalnızım
Doğrunun yuvarlağında sallanıyorum
Ümitlerimi de azat ettim
Öfke isyan ve hayaller beni kucaklıyor
Bir de bir dolu merak
Hala öğrenmeye susamışlığım var
Bilgilendikçe sancılanıyorum
Geçmiş ayyuka çıktıkça
Öfke ve isyanımı tarihe astrolojiye yöneltiyorum
Hani neyin ne önemi vardı önemli olan farktı
Fark farklıydın farklıyım
Astrolojimiz de tarihimiz de
Bir bütünün parçasıydık hani
Büsbütün paramparça
Mitolojide onca Tanrı neden vardı niye yok oldu
Bu acımasızlık bu yokluk bu yalnızlık
Bir var bir yok
Sen rüya mıydın
Bu ne biçim bir kabus
Bu keşmekeş bu kaos bu mücadele niye
“Bana güçlüsün deme” demiştindi
Doğru nasıl ki tekse yalan zıddına sonsuz
Bildiğim dokunduğum tanıdığım doğruydun
Yoksun sonsuza karıştın
Hayallerimde kaldın bir de hatıraların
Kasette sesin kartlarda resmin
Eski yeni bırakıtların şimdilik var
Düşümde hasret de giderdik
“Hangimiz yalancıyız” diye soruyorum
Gerçek ne
Gölgemizden ders almalıyız galiba
Uyumak istiyorum artık ölümüne
Her şeyi çözdüğüm an ölmüş olmak için
… Ve yine ve
En sevdiklerime kavuşmak için
Sen yavaş yaşadın zaman hızlı aktı
Hızlı yaşıyorum zaman çok yavaş
Boşluğun derin sessizliğinde
Gölgemle kaynaşıyorum
Annemin sesi kulağıma yansıyor
“Gümüş Altın” diye seslenirdi bize
Hangimiz söz hangimiz sükuttuk bilemiyorum
Annem çok hasta
Sen gittiğinden beri yasta
“Kendine iyi bak” diyemiyorum
Yaşamak oyundan ibaret meğer
Rolsel manyaklıklar desiseler ikilemler
Ver ha kazanma hırsı
Bilseler kaybetmenin gizemindeki zaman uzantılarını
Öyle çok boşa kürek çeken var ki
Sanki ölmeyecekler
Özümün sesini duyurabildiysem sana
Ne mutlu bana
Kendimi kandırıyorum ama
Yakamozlar gibi varoluşumun yansımasındayım hala.
Kayıt Tarihi : 16.6.2008 05:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!