.
Aşağıda yazılanlar milyonlarca kez aynı duyguları yaşamışların,
bir kalem bulduklarında kağıda döktükleridir
Sadece hissedenlere,gözünde canlandırıp düş kurabilenlere dair;
Koşuyorum bazen
işe geç kalmış kadın ve adamlar gibi
yere düşürüyorum eşyalarımı
sonra oradan bakıyorum dünya’ya
yerde sürünmek değil mi
Başka bir rüya
geç kalırsan bir gün dene
sende sarıl bir kısmına
orda beni anla..
Sana gelmelerimde
acemi bir aşık oluyorum bazen.
koşuyorum sonra
ellerimi düşürüyorum
Eğilip alıyorum yerden
soğuk geliyor bazen
bazen de ateş parçası
ellerimi seviyorum sonra
Güzel ve kokulu sabunlarla yıkayıp
işte kokusu budur diyorum
kokulardan bakıyorum dünyaya
Yayılıyorum işte
nasıl desem
beyaz gri bulutlar gibi
şekilden şekile girip
bir sürü şeye benzetiyorum
hem seni hem kendimi
Sonra yıldırımlar düşüyor toprağa
bizde gidiyoruz
Ardından su oluyoruz
gözümüz denizi kesiyor
görmeden
koklamadan
suyumuza karışıp
su oluyoruz
harmanlıyoruz kendimizi
belki de sevişiyoruz
o yüzden gülüyoruz
Sana gelirken
pencere kenarları oluyorum bazen
saksılar tutuyorum
üstümde yol gözleyen dirsekler bazen
Bazen karşı pencereleri izliyorum
ne yana dönsem hayat var diyorum
Bir tek duvarı sevmiyorum
çok soğuk oluyor
zıvanalarım üşüyor, ağrıyor
Sen aklıma geliyorsun
eklenen geliyor
çiçeklerim yeşeriyor
duvar güneşin sıcaklığıyla ısınıyor
ve üşümüyorum
Oradan bakıyorum sana
Sonra
sarılıyorum yoldan geçen arabalara
Hiç gitmediğim semtlerde
binlerce ben görüp
içlerinde kayboluyorum
Senin için uzun, o kadar uzun cümleler kuruyorum ki
şaşırıyorum
Sana gelirken
bazen bir bebek oluyorum
Herkes görünce seviyor
ben seni gözlüyorum
Yanağımdan makas almanı düşünüp
yere düşüyorum
öyle güzel ağlıyorum ki
en kalpsiz insanlar bile
Acıyor halime
sen acımıyorsun
biliyorsun naz yaptığımı
alıp kollarının arasına
Göğsüne bastırıyorsun
işte o zaman yaşıyorum
yaşasın diyorum
bazen de aklım karışıyor
Bırakırsa diye düşünüp
Üşüyorum
göğsünde hapşurmalarım
öksürüklerim tutuyor
ağlıyorum
Alnıma dokunuyorsun
uzatıyorsun bir yerlere
orada uyuyorum
sonra rüyalar görüp
o heyecanla
sağa sola sallanıp düşüyorum
düşlerimin yatağına gelmiyorsun
oysa büyümek için
hep ellerini bekliyorum
dünyanın en sıcak şeyi
onun göğsüdür diye düşünüp
kendimi düşmelere hazırlıyorum
Sana gelirken kör oluyorum bazen
bazen de dilsiz bir ağaç
biliyorum
yaşıyorum
fakat hislerim kendini bileyen bıçak gibi
keskinleştirdikçe beni
bir parçam kopuyor
sapım çatlıyor mesela
kopmasın diye tutuyorum
vazgeçiyorum sonra
bıçaksam işim bu deyip
düşüyorum
Yere ve ayağıma saplanıyorum
acıyı düştüğüm yerde tanıyorum
Unutur muyum bilmem
Sana gelmelerim
kendimi sivriltme yok olma belki
bak düşersen yere
beni bıçak belleme
Ben kendimi kesiyorum
seni biley taşı sanıyorum
kavuştukça biçiliyorum
neden bilmem
Yeşermiyorum
kıp kırmızı kalıyorum.
Sana gelirken bazen
kayıp oluyorum
kaybolduğum yerlerde
ne kadar köşe bucak varsa
arıyorum
senle öyle karşılaşıyorum
sen de boğulmak neymiş
düştüğümde anlıyorum
Düştüğümde en çok
dizlerime
ellerime
acıyorum
acıdıkça büyümeme ağlıyorum
07 04 2005
.
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 26.1.2006 21:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!