Sana geldim İstanbul.
Avuçlarımda kavgam,
Dilimin ucunda yarım kalmış,
Tek bir söz ile...
Beni bir tek sen anlarsın!
Sokaklarında aradım anne sıcaklığını,
Sana dayadım sırtımı hep.
Uyurken; sen de kıvrılırdın başucuma,
Serin rüzgarınla okşardın saçlarımı
Ve bir martı çığlığıyla,
Uyan! derdin...
Şimdi koşuşturmaca zamanı.
Ya ekmek kavgasına,
Ya da beş para etmez
Bir amaç uğruna
Kimbilir...
Sen bilirsin; bir tek sen İstanbul!
İçinde onca sırrı barındırırsın,
Gece olunca; yorgan gibi
Örtersin hepsini.
Ne emanete hıyanet edersin;
Ne de verilene hayır dersin!
Sırların efendisi; şah-ı şehri İstanbul...
Sana geldim, avuçlarımda kavgam,
Dilimin ucunda yarım kalmış
Tek bir söz ile...
Söylesem bu sırrı da tutar mısın,
Sırtımı dayasam sana;
Beni kollarına alır mısın?
Yoksa uğurlar mısın beni geceden?
Hayır hayır,
Bu sefer değil!
Sessizce gitmeyeceğim gecenden,
Gözlerimde ağrın kalmayacak.
Boğaz'da serin sularına köpük,
Üsküdar'da içleri ısıtan
Bir demli çay olmaya geldim.
Kapındayım işte ey güzel İstanbul!
Avucumda kavgam,
Dilimde kördüğüm, sır olarak bir tek sen!
Çözmeye, çözülmeye geldim.
İçeri buyur etmeyecek misin?
Seni sana getirdim;
Bir de beni...
Kayıt Tarihi : 24.4.2006 10:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)