Öyle çoksun ki ben de canözüm, öyle çok ki! Durgun nehirlerin döngüsünde sanki yüreğim. Her kelime sana dair, her sözcük senden bahsediyor. Sen yoksun, yoksun sen!
Hep sana dair yazdım seneler boyunca. Gerek bilinçli, gerek bilinç altı. Zamanın ve yokluğunun esiriydi duygularım. Ama şimdi varlığını düşünerek yazıyorum. Başlamak diyorum ve başlıyorum. Eski günlere dalıyorum. Rüzgâr esişleri misali, fırtınalar kopuyor yürek koylarımda. Seni görememe yangınları daha bir diniyor.
Nasılsın? Nerede? Nicesin?
Sana attan bir rozet almıştım hatırlıyor musun? Düşünce sürgünündeyken yollamıştım adını hatırlıyamadığım bir arkadaşımızla. Sen, bir başka düşünceyi temsil ediyor diye kızmıştın bana. Özgürlük sembolü düşüncesiyle almıştım onu ben. At benim için yel kanatlarında alabildiğine uçmaktı. Kızılderililer filminde izlemiştim. Sonra sana Reyhan’ la bir mektup yollamıştım, rüyadan falan bahsediyordum.. Bir bahçeye sapmıştım yüzüne bakıp yüz hatlarını göremeden. Sinemde kalbime, bedenimde korkunun krallığına yenilmiştim.
Ah nice gülüyorum şimdi! …
Sahi gözlerin nasıldı? Bakışların nasıldı bilmiyorum? Gülüşün ne renkti? . İnan hiç bir şey yok yâdımda. Karşı cinse bakmak yasak olduğu için bakamamıştım sana… Yüreğim bunu benimsemişti çünkü. İşte şimdi olmalıydım zamanın o köhne salisesinde. Sana öyle güzel bakardım ki, yasakları yok ederdim. Çokca sever, daha bir gülümserdim… Ezberlerdim gözbebeklerinin pırıltısını. Gamzelerinin derinliklerinde demler biriktirirdim. Sular durulur, kar kokardı rengi. Doğa tipiye tutulur, yağmurla ıslanırdı çiçekler. Sevgi kokardı çimler..
Ne garip değil mi, yıllar sonra bunları düşünmek? Aslında düşünmek değil benimkisi.. O gözlerini ilk açtığında sahibini gören, bir daha bırakmayacak olan yavrular var ya; öyle bir şey. Ben ilk görmüştüm seni. O senli günlerin etkisi.. Sevmenin ne olduğunu bile bilmez iken.
Biliyor musun, sana dair bu duygularımı günün boşluğunda kelimelere dökerken; nefesimin sıcaklığında tükeniyor zaman. Sen uzaklarda kendi halinde kendince, kısacası ikimiz de kendimizce. Sensiz, ama seninle.. Bu kaçıncı mektup elimde var olan, bu kaçıncı yazışım sana.. Ayrılık bilmecesinin yanıtlarını düşünüyorum. Bir akıtabilsem içimdeki seni, bir akitabilsem kalemimdeki mürekkebe, inan son bulacak bu hasret dolu özlemlerim…Öyle benimlesin ki düşünenim, öyle bendesin ki!
Kısa bir karşılaşmanın verdiği bahtiyarlıkla, nefesim dudaklarımı yakarken hoş geldin, sefa geldin diyecektim ki; bir hayal gibi kayboldun. Hal böyle de olsa, geç otur kalbimin dost köşesine diyorum. Ve sonra yürek heybemden bir zarf çıkarıp, adını yazıyorum.
Uzaklık mı dersin. Yoo benim için değil o canpare.. Adresini bilsem gönderir miydim bilmiyorum ama, adresin kalbimde. Hasret kokan türkülerin yüreğine akıyorum uzayan özlemlerimden, aynı gökyüzüne ayrı gözlerle bakan yirmi dört ayar sevdam yankılarıyla.
Sen bu mektubu okurken, ben bakamadığım o gözlerinle gidiyorum. Ben de sen kalırcasına. Sen de ben ırağı çalarcasına… Hoşça kal canözü, hoş kal ama..
26/10/2008
Sevgili Özbek
Sevgili ÖzbekKayıt Tarihi : 16.11.2008 23:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevgili Özbek](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/11/16/sana-dair-mektup.jpg)
Oysa,'mektup'tan,'tutku'dan,'kaçış'tan ve diğer eserlerinden anlıyorum ki,Sevgili ÖZBEK yaşadığı bütün olanaksızlıklara ve olumsuzluklara rağmen,kendisinde var olan bu gizil güçleri kullanmasını bilerek,bireylere örnek bir direnişin ve haykırışın simgesi;toplum önderliğinin ise öğretmeni olmuştur.
Ne mutlu sana öğretmenim.
ŞAHANE bir şiirsel mektup okudum. Gençliğimi hatırladım bir anda. Çok sevdiğim bir tarzdır şiirsel mektup. Kutlarım ALKIŞLARLA ve tam puanla gönül denizimden.
Sen bu mektubu okurken, ben bakamadığım o gözlerinle gidiyorum. Ben de sen kalırcasına. Sen de ben ırağı çalarcasına… Hoşça kal canözü, hoş kal ama..
Gönül bahçemden gönül bahçenize 1001 renk çiçek yolluyorum. Kabul buyurunuz lütfen.
Saygılar...
Âlimoğlu
Kızıl şerbetlerden içmişim Suzan.
Hararetin vursa yaksa da teni
Feleğin narından geçmişim Suzan.
Ey Suzan ‘ım, çoktur senin aşığın
Talihsiz yüzlere bakar eşiğin
Biçare gönüller oldu beşiğin
Mirastı figanın seçmişim Suzan.
Gelmeye özendim hemen yanına
Vardıkça bulandım senin kanına
Visali imkansız derler anına
Serinden elemi biçmişim Suzan.
Elinde tutmuşsun aldan gülleri
Yara içre gördüm saran elleri
Ah, neden âşığın küskün dilleri?
Geriden geriye kaçmışım Suzan.
Yeter gayri Suzan durma karşımda
Güneşim döküldü gece, arşımda
Kalmadı sermayem iflas, çarşımda
Malımı mülkümü saçmışım Suzan....selam ile
TÜM YORUMLAR (17)