Öyle çoksun ki ben de canözüm, öyle çok ki! Durgun nehirlerin döngüsünde sanki yüreğim. Her kelime sana dair, her sözcük senden bahsediyor. Sen yoksun, yoksun sen!
Hep sana dair yazdım seneler boyunca. Gerek bilinçli, gerek bilinç altı. Zamanın ve yokluğunun esiriydi duygularım. Ama şimdi varlığını düşünerek yazıyorum. Başlamak diyorum ve başlıyorum. Eski günlere dalıyorum. Rüzgâr esişleri misali, fırtınalar kopuyor yürek koylarımda. Seni görememe yangınları daha bir diniyor.
Nasılsın? Nerede? Nicesin?
Sana attan bir rozet almıştım hatırlıyor musun? Düşünce sürgünündeyken yollamıştım adını hatırlıyamadığım bir arkadaşımızla. Sen, bir başka düşünceyi temsil ediyor diye kızmıştın bana. Özgürlük sembolü düşüncesiyle almıştım onu ben. At benim için yel kanatlarında alabildiğine uçmaktı. Kızılderililer filminde izlemiştim. Sonra sana Reyhan’ la bir mektup yollamıştım, rüyadan falan bahsediyordum.. Bir bahçeye sapmıştım yüzüne bakıp yüz hatlarını göremeden. Sinemde kalbime, bedenimde korkunun krallığına yenilmiştim.
Ah nice gülüyorum şimdi! …
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.