İnsanın çağlar boyunca hiç bu denli bahtsız olmadığı bir yüzyıl içinde yaşıyor olmak ve o yüzyılın içinde kendini ifade biçimi olarak yazı seçmiş olması, cehennemin dibinde hiç kimsenin bilmediği bir tapınağa kendini kapatmasından farksızdır. Bunu en iyi yazıyı seçenler bilir en çokta onlar acı çeker. Yinede asla pişman değildirler. Onlar çoğunlukla sıcacık sevgili elerinden mahrum bütün duygularını beyaz kağıtları donatarak yaşarlar ve onun için yalnızdırlar. İnsan başından beri büyük bir eksikliktir, doğduğunda da eskitir otuzunda da öyle, insan ancak birini sevdiğinde tamamlanır. Birini sevmenin ön koşulu yoktur, aşk tüzük tanımaz. En imkansız olanı sevmektir birazda. Hiçbir zaman hiçbir beklentisine hayır diyemeyecek olmanın müthiş tadı. Götüremeyeceğin hiçbir yer yoktur, bütün dalgınlıklarında keşfedilmemiş koylarda çıplak ayaklarınla kumlarda yürürsün. Hiçbir sebeple hiçbir gün “canın cehenneme” denmez sana. Hiçbir doğum gününü unuttuğun için cezalandırılmazsın. Sofranızda hep onun sevdiği yemekler vardır. “Ondan bana yar olmaz” fikriyle sevememek sevmeyi asla bilmemektir. Hiçbir zaman yarimiz olsun diyerek başladığımız sevmelerde papatyalardan kurdeleler yapamayız. Saçarlı hep öyle ipek gibi rüzgarda savrulduğu zaman yüzünün yarsı saç telleriyle örtülü olmaz. Birlikte olmak pasaklılıktır kimi zaman ve aynı evin içinde yaşamak intiharın ta kendisi. Hangimiz sevdiğimiz adamı yada kızı isal olmuş düşündük ve “ah meleğim ne kadar tatlısın isalken” dedik. Grip olduğunda “bayılıyorum şu senin sümüklü burnuna dur kız öpeceğim” odlumu hiç. Aşk hiçbir zaman elini tutamamaktır, hiçbir zaman sarılamamak ona. Bunu yazarken tüylerim ürperiyor kendimden nefret ediyorum ve mümkün olsa kendime kafa atarım. Korkunç bir şey bu ve ne yazık ki çok gerçek. En bitimsiz aşk gelinlik provasına giderken yolda ölen kıza duyulan aşktır, hayatın boyunca bitmez. Çağlar boyunca insan hiç bu denli vahşi ve acımasız olmamıştı, büyük bir mutlulukla ve bin bir bahaneyle buluşmaya ikna ettiğiniz ve yüreğinizdeki seralardan yetiştirip doğada hiç olmamış çiçekleri ayaklarına serdiğiniz bir kız, bütün cümleleriniz bittiğinde suratınıza tükürür gibi bakabilir ve bu sizi sevmediğinden değil, çünkü sizi sevmeye hiç kafa yormamıştır bile. Satın alınan hiç bir şey değerli değildir, büyük çabalarla bin bir güçlükle aldığınız bir villanın o güzelim bahçesi 1 yıl sonra alalade bir şeydir artık. Çok bilinen ve bir şekilde kendini birilerine anlatma olanağı bulmuş ünlü bir şairi sevmek kolaydır ve kepazelik. Siz hiç kimsenin o yönünü hiç bilmediği kendi şairinizi bulup çıkarta bildiniz mi hiç? Kasabanın ileri gelenlerinden Abdu ağanın züppesine vurulmak dümbüklüktür. Siz ağlarken yüzünüzü avuçları arasına alıp ıslak gözlerinizden öpmeyi bilebilendir aşık olunacak adam. Tüm hayatı boyunca her şeyi her istediğinde olmuş bir hıyartodan hiç kimseye hayır gelmez. O sanır ki sizde daha önce sahip olduklarından herhangi birisisiniz. 30 saniyede söyleyebileceği bir şeyi söyleyip söylememsini 3 yıl boyunca düşünen adam çok değerlidir. “Tanrım ya hayır derse ”yi iliklerine kadar hissedip kendi kabusunu yaşamamış birisi size sarılmış olmanın mucizevi yanlarını bilmez. Allah’ın cezası bir akşam yemeğinde gözlerimizin içine bakarak “galiba bir bebeğimiz olacak” cümlesini duymayı kaçımız hak ediyoruzdur acaba. Bu cümledir bütün yer küreyi dibinden sarsar ve yeni bir dünya kurulur önünüzde. Artık hiçbir medeni kanun ayıramaz sizi ve sen eğer adamsan, yani babalık unvanıyla onura edilmiş, taçlandırılmış o müthiş kahraman sensen. Hiçbir öteki kadın seni baştan çıkaramaz ki karın Aysel Gürel bile olsa tapar-sın (tapmalısın)
İnsanlık tarihi boyunca hiçbir zaman aşk bu kadar ele yüze bulaştırılmamıştı. Aşkı elimize yüzümüze bulaştırdık ve hiç yakışmadı. Dillere destan kepazelikler oldu aşk. Büyük bir itinayla giyinip kuşanıp o günü bizimle geçirmeye gelen konuklara rüsva olduk. Aşk arık çok uluslu oldu, aşk artık küresel, hiçbir kız artık biz olmasak yaşayamaz değil. Eleri avuçlarımızdan sabun gibi kayıp gitmeye gönüllü parmakları okşuyoruz.
Allah kahretsin bu yazı tam bir terk edilmiş adamın otopsi raporu gibi oldu. Hayır hiç terk edilmedim ben, hiç sevgilimde olmadı. Demdim ansını satayım, onu sevdiğimi hiçbirisi bilmedi, yada öğrendiğinde ancak fosilleriyle yüzleşe bildi bu sevdanın.
İfade biçimi yazı olan adamların yalnızlıktır kızının anası ve onların yastığından hep çok uzak sevgili sesleri yankılanır kulaklarına… merhaba yalnızlığım benim içimin karası, gel hadi sarıl bana…
20.10.2007 Cumartesi Saat 18.24 Ankara
Murat DemirciKayıt Tarihi : 4.10.2010 13:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!