Sana Dair 16 Şiiri - Murat Demirci

Murat Demirci
147

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sana Dair 16

Alıp başını gideceksin, şehir çok uzakta bir yerlerde olacak dönüp bakmayacaksın arkana yorulacaksın. Sırtını döneceksin kendine konuşmayacaksın susacaksın, bir daha asla tekrar edemeyeceğin melodiler çalacaksın ısılığınla, yamaçlarda yaban keçileri olacak, şöyle boylu boyunca bir vadi koymuşsun oraya, birkaç boz ayı seni koklayacak çok uzaklardan, başını önüne eğeceksin dizi dizi karıncalar olacak, sırtlarında buğday taneleri, işleri olabildiğince acele. İç seslerini dinleyeceksin, senin her zaman hoş gördüğün ve her daim hak verdiğin seslerin olacak, kimseler bilmeyecek, bildiğinde kıyametin kopacağı şeyler olacak. Zihninde minik minik kadife kutularda saklayacağın sevdaları açıp tek tek koklayacaksın, gözlerin dolacak ağlayacaksın…
Bir kerecik olsun hiç kimseye hesap vermeden, hiç kimseden korkmadan çekinmeden birinin gözlerine upuzun bakmışlığım olsun isterdim, hayır yanına gidip bir sürü ipe sapa gelmez hal hatır sormaları filan istemiyorum “vaktin var mı birer çay içelim” diyecek kadar az değil ki sevgin. Bakacaksın sadece şöyle 10 metre filan olacak aranızda, etrafınızdan gelip gecenler aldırmayacak size, kimi zaman önünden geçecekler, gözlerin anlık kaybedecek, gözlerin kör olacak karanlığı tadacaksın dilinin ucuyla, sonra birden bire yüzü beliriverecek, gözlerin her şeyi anlatacak, sen hiç bir şey söylemeyeceksin. Sonra birden bire ansızın bir rüyadan uyanır gibi uyanacaksın, o sana yürüyecek sen ona…
-Merhaba
-Merhaba nasılsın…
-İyiyim elektirk faturası unutmuşum yatırmayı, bir saat izin alıp çıktım…
Umurunda olmayacak elektirk faturası, işe geç kalıp kalmamayı da unutacaksın, yüzüne bakacaksın, kirpiklerini seyredeceksin o bilmeyecek, yada bilecek ama bilmemezlikten gelecek. Zaten “lütfen bana öyle bakma” dese, daha cümlesini bitirmeden, yığılır kalırsın ayaklarının dibine, bu senin yaşarken gördüğün son şey olurdu. Ellerine bakacaksın, elleri öylesine tanıdık ve öylesine özlediğin bir çift el ki, bir kerecik olsun şöyle korkusuzca tutabilmek için canını verebilirsin, elleri elerlinde, hatta parmaklarınız birbirine kenetlenmiş, omuzlarınız birbirine değiyor belli belirsiz, saçları akıyor boynundan omuzlarına aşağı, avucunun içinde onun avucunun içi olacak, bir güvercin tutar gibi tutacaksın, korkutmayacaksın, sana güven dolu bakacak, yüzünde en ufak bir keder, telaş olmayacak, avucunun içinden onun ovucunun içine yayılan huzuru göz bebeklerinde ışıldarken göreceksin. Sana duyduğu güven, sana olan inancını hissedeceksin iliklerine kadar. Sırf seni zor durumda bırakacak cümleler kurmamak için “Annen nasıl” diyecek, iyi diyeceksin, “Anne bu iyi olmayıp da ne yapsın.
Asla “seni seviyorum” demeyeceksin, hem söylemeye ne lüzum var ki, sesli yankılanmasa da anlıyordur zaten sevdiğini, hiçbir zaman fulyalara dalıp sarılmayı düşünmeyeceksin benim olsan demeyeceksin. Asla kendinize ait bir evin içinde, size ait ikili bir koltukta yan yana, aslında izlemeseniz de olur bir televizyon programına teslim olmuşluğunuz olmayacak. Hep uzağında kalacaksın, hiçbir iletişim çağı seni ona dilediğin anda ulaştırmak için yeterli olmayacak. Berbat bir dijital oyunun içinde bulacaksın kendini, her yer birbirine benzeyen labirentlerle dolu olacak, aradıkça kaybedeceksin. Bazen sesi gelecek bir yerlerden, sesini dinleyeceksin nefesini tutup, sesin geldiği tarafa koşacaksın soluk soluğa, sen yaklaştıkça uzaklaşacak.
Hiçbir zaman inanmayacaksın çok fena halde sevdiğin bir kadınla aynı evin içine sığabileceğine. Ev ne kadar geniş olursa olsun dar gelecektir sana. Hiç olmadık korkular oluşturacaksın, önceki gün aldığın çorabı gerçekte beğenip beğenmediğini bilememek ananı ağlatacak, soramayacaksın da. Gerçekte yaşamak istediği mahallenin, oturduğunuz mahalle olup olmadığını soracaksın kendine, cevabını hiçbir zaman bilemeyeceksin. Senin yanında mutlumu yoksa sana katlanıyor mu sorusu gün geçtikçe saçarlında aklara dönüşecek. Mutlumu acaba diye soracaksın kendine, ona sorsan “mutluyum” der, onun için sormayacaksın ona. Parasal sıkıntıların başlayacak, hiçbir zaman onunla konuşabileceğin şeyler olmayacak bunlar. Gözlerine bakarken kendini yitireceksin gözlerinde ve çok özleyeceksin babasının kızı unvanıyla dolaştığı sokarlarda ansızın karşılaşmalarını hasretle anacaksın. O öylece uyuyacak saçları yastığınızda, saçları tel tel, saçları öpülesi, saçları koklanılası, sen yatağın en uç köşesine sığınacaksın. Dışardan ay ışığı odanızın perdeleri arasından içeri sızacak, ince bir çizgi halinde belinden karşı duvara vuracak, sen duvardaki ay ışığını seyredeceksin,için kan ağlayarak. Bütün gücünü toplayıp, kımıldamadan, sinsi bir hırsız gibi yastığına dağılmış saçlarını öpeceksin, koklayacaksın saçlarını, o anda uyansa göz göze gelseniz, birden bire sarılsa sana “neyin var niçin uyuyamadın” dese, sesini duysan, sesi kulaklarından kalbine sızsa, gözlerin dolsa göz yaşların yanağına bulaşsa, birden bire geriye çekilse, iki eliyle yüzüne dokunsa “sen ağlıyorsun” …. Ama uyanmayacak.
Hiçbir aşkı içinde barındıracak kadar büyük ferah güzel evler yapmamış mimarlar yada o evler sana hep uzak. Hiçbir büyük aşkın hiçbir eve sığmayacağını bilerek yaşacaksın. Yaşın alıp başını gidecek, sen yaşadıklarına yetişemeyeceksin, her gecen yıl kendine sakladıkların artacak, zihninde biriktirdiğin minik kadife kutular üst üste yığılacak, sen böyle oturup kimi geceleri gizlice kağıtlara dökeceksin o kutların içindeki incilerini. Okuyanların olacak mutlaka fakat asla satır aralarına hiç kimse erişemeyecek…
Alıp başını gideceksin şehir seni sırtından vuracak kanayacaksın…

Aklım git başımdan …

21.01. 2009 Saat 01

Murat Demirci
Kayıt Tarihi : 4.10.2010 13:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Murat Demirci