Sana Dair 15 Şiiri - Murat Demirci

Murat Demirci
147

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sana Dair 15

Şimdi seksen beş yaşında olacaksın anasını satayım ama öyle sağlıklı ki, ne şeker, ne tansiyon ne kolesterol, yani anlıycan domuz gibi olacan. Ege de bir köye yerleşmişsin, emekli olalı 32 sene olmuş, hatunun beş sene önce bırakıp gitmiş seni bir başına, sesiz sedasız ölmüş can yoldaşın, uyumuş ve uyanmayı vermiş işte. Birde kızın varmış anadım mı, iktisat filan okumuş, sonra yerleşmiş bir bankaya, evlenmiş meslekten biriyle, damat iyi çocuk helal süt emmiş falan filan ama oldum olası sevememişsin, nasıl seversin ki, canının bir parçasını koparım almış senden eşşeoğlusu. O seni sevecek, sevmesine de, dünyada en çok sevdiği kadını sana borçlu, öyle ki ne zaman karşılaşsanız, gözünde tanrısal bir büyü oluşuyor. Saygıda kusur sıfır, babacım diye parçalanıyor, velhasıl sen sevmiyorsun işte.
Şöyle 50 hanelik bir köy olmalı, ne camisi ne kilisesi olacak, şimdi zırt pırt ezan sesi, çan sesi çekemezsin. Harika bir bahçen olacak, marul kıvırcık, maydanozların yeşilin en güzeli. Kıpkırmızı domateslerin olacak, yerli yersiz çıkartıp çakını şöyle dörde böleceksin, birazcık tuz serpeceksin, yiyeceksin. Fidan yetiştireceksin mesela, öyle ki binlerce fidanın olacak, sabahları kalkıp, harika bir kahvaltı, sonra güzel bir yürüyüş, öğlene kadar fidan sulayacaksın, evin okula yakın olacak, her teneffüs cıvıl cıvıl çocuk sesleri çınlayacak kulaklarında, bazen yaklaşıp bahçe duvarına onarlı izleyeceksin, oğlan çocukları ha bire kavga edecek, küffürün bini bin para, sen “oğlum yapmayın etmeyin, sizi arkadaşsınız küfredilir mi öyle” diyeceksin. “yahu dede sende gördün o gol müydü ” diyecek. Arada kalmamak için sıvışacaksın. Köyde başı ağrıyan, kıçı ağrıyan herkes sana akıl danışmaya gelecek, bildiğini paylaşacaksın, bilmediğinde olmadı alıp kasabadaki Devlet Hastanesine götüreceksin, yol boyu sana bıcır bıcır hikayeler anlatacak, yok gelini bilmem şöyle hayırsızmış, oğlan sütü bozuk çıkmış, dertlendikçe dertlenecek, dinlemiyceksin, dinliyormuş gibi yapacan ama dinlemiyceksin. Çaresini bulamadığın hiçbir derdi beyninde barındırmıycan ki, şöyle bir müddet daha yaşayasın. O anlatacak yol boyu, sen yıllar öncesine gideceksin, karının “hamileyim” değdi o güne, çocuklar gibi sevindiğin ağladığın, sonra hatununu bir başka sevmeye başladığın o yıllara. Gülümseyeceksin kendi kendine.
Karşı komşun Merve hanım olacak, atıyorum kocası yemene gitmişte dönmemişlerden, bütün gün sana askıntı olacak “Sana bi can şenliği lazım ihtiyar inatçılığı bırak” filan ama umursamıycaksın. Senin başka sevdaların olacak, senin kendine özgü kişisel aşkların yetecek sana. Mesela kızının patikleri hala duruyor olacak, sonracıma yemek yedirirken annesinin yakasına taktı o her neyse, çorapları bile duruyor olacak, minik ayak kapları. Çıkartıp sereceksin koltukların üstüne, geçeceksin karşısına seyredeceksin. “ah meleğim” diyeceksin…
Ah bir tanem, nasılda tütecek burnunda, şöyle koskocaman sarılıp “babacım seni çok özledim” dediği günlerin hepsi birden gelecek gözlerinin önünden, bütün mezuniyet törenlerini, bütün okul önü beklemelerini anımsayacaksın. Akşamları msn sohbetleri edeceksin kızınla “ah be babacım nasıl özeniyorum sana bilemezsin” diyecek “neden beni ziraat fakültesine göndermedin ki, bende senin gibi toprakla uğraşsaydım, çok yoruluyorum be baba” sende diyeceksin ki o zaman zırt pırt aşık olurdun, boş vaktin çok olurdu ve bir sürü ipe sapa gelmez dertler edinirdin kendine, bak şimdi kocanı bile zor buldun.
Öteden ağrı torunun gelecek koşarak, çığlık atacak “Dedecimmm ne zaman geliyor musun annem beni sana getirmiyor çok özledim” Akşamları kitap okuyacaksın, Nazım şiirlerini bilmem kaç bininci defa yeniden şöyle tadına vara vara, ilk defa okuyormuş gibi, oysa bir çoğu ezberinde olacak, gün içerisinde fidan sularken, saman sarsını sahneye koyacaksın kafanın içinde “saçarlı saman sarısı kirpikleri mavi” … haber bültenlerine bakacaksın ve spiker cümlesini tamamlamadan küfredeceksin ama ne polis bilecek bunu nede Savcı. Yaz akşamlarında kapı önüne atacaksın sandalyeni, bir iki kedin olacak, etrafında dolanacaklar mırıldanarak, çam kokusu çekeceksin içine, etrafında ardıçlar olacak, selviler buram buram, akşam sefaları açacak mesela, rengarenk. Oturup kızına mektuplar yazacaksın ama göndermeyeceksin, sen öldükten sonra okuyacak onları. Sen öldükten sonra daha çok değerli olacak ona bıraktığın satırlar. Öyle çok acıklı şeyler filan yazmayacaksın, neşeli içten ve sevgi dolu şeyler olmalı ki, kızın ne zaman okusa gülümsesin. Çok fazla hasretini çektiğinden söz etmemek lazım, “Babamı ihmal ettim” diye düşünmesin. Çocuk yetiştirmekten söz edeceksin, aile olmanın erdemlerinden bahsedeceksin, sinemalardan, tiyatrodan, resim sanatından falan filan. Öfkenin niçin baldan daha tatlı olduğunu anlatacaksın, öfkelenmeyi ihmal etme meleğim diyeceksin ki, hep içine atmasın. Sonracıma arada bir dostların çalacak kapını, oturup birlikte söyleşeceksiniz, çay demleyeceksin zıkkımın kökünü içesicelere ve onların hastalıklarını umursamayacaksın. Havalar azcık soğudu mu romatizmaları beynine vuran bu senden daha genç ama senden çok daha yaşlı ihtiyarlara teslim olmayacaksın. Kimi hafta sonarlı kızın gelecek hem de hiç haber filan vermeden, pat diye duracak kapı önünde arabası, sen büyük bir coşkuyla koşacaksın, bir yandan kızını kucaklayacaksın, bir yandan torununu saracaksın bağrına, ak pak sakalların olacak mesela ve torunun çekiştirip duracak sakallarını “dedeciiğmm acıomuuu” acıyor demeyeceksin hiçbir zaman. Onlara harika yemekler yapacaksın, etli sebzeli güveçler akşamları, sırf ayıp olmasın diye “damat nerde” diyeceksin” ah be baba biliyorsun oda çok çalışıyor, çoktandır annesine gidememişti, o o tarafa gitti bende dedim “Babama gideceğim” üstelemeyeceksin sormaksa sordun işte.
Kızınla akşam yürüyüşlerine çıkacaksın, torunun önünde koşturup duracak, ona bakacaksın ve hatunun gelecek aklına “keşke görseydi” diye geçireceksin içinden ama seslendirmeyeceksin, kızı üzmenin alemi yok şimdi.
102 yaşında olacaksın öldüğünde ama dimdik ayakta olacaksın taaa ki o akşam uyku saatine kadar, rutin bir günün ardından akşam yine kedileri besleyeceksin, akşam sefalarını sulayacaksın, yoldan geçenlerle selamlaşacaksın, haberleri izleyeceksin, küfredeceksin şöyle okkalı okkalı. Sonra tv kapatıp yatacaksın yatağına, hatta güzle bir yaz akşamı bile olsa olur, bahçede salıncakta uzanmışsın, üstünde cibinlikte olmalı tabi, sivrisi var kedisi var, uyuyacaksın ve uyanmayacaksın. Sabah olduğunda yoldan gecenler seni yine uyuyor bilsin, saat dokuza doğru telaşlanacak komşuların, sonra içlerinden biri gelecek, seslenecek sana, hissedecek artık orada olmadığı ama yine seslenecek, sonra cibinliğini kaldıracak, elini yüzüne koyacak, buz gibisin. Cibinliği kapatacak yavaşça, sonra diğer komşuların toplanacak, içlerinden en soğuk kanlısı kızını arayacak, “yoksa babam mı” diyecek kızın …

29.Kasım.2008.Cumartesi
Fener Bahçe Beşiktaş'dan çörek yaparken :)

Murat Demirci
Kayıt Tarihi : 4.10.2010 13:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Murat Demirci