Sana Dair 12 Şiiri - Yorumlar

Murat Demirci
147

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Aslında hiç birimiz biz değiliz, hiç birimiz tam anlamıyla kendimize sahip çıkmıyoruz, günümüzün büyük bir bölümünde “evet” dediğimiz bir çok şey aslında bağıra çağıra “HAYIR” dediğimiz şeyler ve diyemiyoruz. Hepimizde o Allah’ın cezası “fincancı katırlarını ürkütmeyelim” kaygısı var ve ayaklarımızın ucuna basarak yürüyoruz, gürültü çıkarırsak bunu birileri bize ödetir tedirginliği hep var. Başka türlüleri de var, öfkelenmeyi beceremeyen, hayır deme yeteneği hiç gelişmememiz, kimi hanzo ve kimi kaltakların, öteki insanların arkasından konuşarak vaktini geçirdiği günleri deviriyoruz arka arkaya. Hayatı bir başkasının karısı olmaktan veya bilmem kimin torpiliyle hayatını sürdüren asalaklar örümcek ağı gibi sarmış dört bir yanımızı. Bütün bu bıkmış usanmışlığımızı görmezden gelerek, karşılıklı sohbetlerimiz, iki çay içimlik buluşmalarımız, karşılıklı yazışmalarımız mümkün olduğunca suya sabuna dokunmadan, hadi biraz şakalaşalım, biraz espri yapalım, hadi birlikte şunu biraz kızdıralım. Daha sonra o kızdırdığımız insana kendimizi af ettirelim sürecinde günlerimiz birbiri ardına devrilip giderken, aslında kendi kendimizi kullandırıyoruz birilerine. Aman kimse kızmasın, aman işimizden oluruz, aman karımız artık bizi sevmez olur, aman kayınpederin bam teline basmayalım, kayınvalidenin şekeri yükselmesin, annemizin bedduasını almayalım, aman dostlarımızı kırmayalım… iyide nereye kadar? Yaşadığımız her saniye kendi ömrümüzden yiyorsak ki öyle, bu ömrümüzü birilerini kırmayalım, incitmeyelim le yaşayarak, kendi kendimizi tüketmiyormuyuz?
Etrafımıza şöyle bi baktığımızda kaç tane dostumuz var haftada bir gün olsun şöyle aklı başında bir sofrada kadeh tokuşturup, karşılıklı birbirini besleyen cümleler türeterek, alt yapısı yemek olan müthiş bir sempozyum yaşayacağımız kaç dostumuz? Yada yasal olması gerekmez hatta ahlakide olmasın, şöyle içimize sindirerek yaşadığımız müthiş bir aşk, yani sarıldığımıza bizi pişman etmeyen öteki bir kadın yada adam…
10 yıldır yan yana çalışıp, birbirleri hakkında hiç bir şey bilmeyen, aynı ofisin masası sandalyesi gibi ruhsuz, tozlu aşınmış silinmiş eşyalar gibi yaşadığımızı düşünüyor musunuz hiç? Böylesine sesiz sedasız ve her şeye “peki” diyen “olur efendim hemen yaparız” söylemleriyle başımızda olduğunu sanan sözde bilge beyefendilerin yada hanım efendilerin işini kolaylaştırmaktan öte ne işe yarıyordur ki? “hayır onu öyle yaparsak böyle bir sorunla karşılaşırız, böyle yaparsak bu tür olumlu sonuçları olur” diyebileceğimiz fikirlerimiz olsa, yada bunu anlaya bilecek kadar aklı başında yöneticilerimiz, belki olduğundan daha çok yorulacak, belki biraz daha erken “ben artık torunlarımla vakit geçireceğim çalışmıyorum yoruldum” diyecek, fakat konuşan, üreten, kendi fikirleriyle ayakta duran bir kitlemiz olmaz mıydı?
her şeyi bir tarafa bırakalım, hiç olmazsa işten arta kalan yaşamımızı herkese ve her şeye inat, biz gibi yaşamayı becerebiliriz… Ece Temelkuran kadar hem insan hem kadın hem güzel olduğunun bilincinde ve asla birilerine yaranma kaygısı olmayan bir kadın olmak… Can Dündar kadar beyefendi ve yaşam biçimiyle, savunduklarının arkasında korkusuzca duran, o kibar ve asla hiçbir sebeple bir kadına karşı saygısızlık yapmayacak bir tarafımız olabilirdi. Keşke bu kadarını olsun yapabilseydik ve hayatımızda biz olmayı olsun başarabilseydik. O kadar sindirilmiş ve o olmazsa olmaz özgüvenimiz o kadar büyük zarar görmüş ki, severken bile korkuyoruz. Tek başına bir hiç olduğunu bildiği halde ve öteki birine olan fiziksel ruhsal bağımlılığına sözde meydan okuyarak yaşayan biz, dünyaya gelmiş olmanın hakkını veremiyoruz. Birbirimizi çok iyi anladığımız ortak öfkelerimiz özlemlerimiz, kederlerimiz olan insanlarla bile, oturup bunu paylaşamayacak kadar beceriksiziz biz. Aslı astarı olmayan o “sen olsan da olur olmasan da olur” meydan okuyuşu içinde, sürekli birbirimizi inciterek, sürekli tükenerek deviriyoruz içinden geçtiğimiz günleri. Hiç olmazsa zayıflığımızı kimi çaresizliğimizi hiç gocunmadan açabileceğimiz bir öteki kişimiz bile yoksa, dünyanın en fakir adamı yada kadınıyız biz.
Her şeyin yolunda olduğu yalan, “çok şükür Allah’ın bu gün ki gününe” koskocaman bir palavra. Gecenin sonunda, güzel bir günün ardında harika bir uykuya yattığımız doğru değil, başımızı yastığa koyduğumuz an tükendiğimiz an. İşte onun içindir 9 saat uyuduğumuz halde baş ağrısıyla uyanıyoruz, işte onun için gözlerimizi açtığımızda suratımız aynayla yüzleştiğimizde bizi korkutuyor. İşte onun için koşar adım bir kahvaltı hazırlayıp, büyük bir hevesle giyinip kendimizi sokağa atamıyoruz. Elinde bir poğça yada simitle ofisin yolunu tutan korkunç suratlı kadınlar ve adamlarız biz ve daha iyisini hak ediyormuyuz?
NOKTA

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta