kışlıklarımı kaldırmak üzereydim
bu zamansız ayrılık yağmurlarından önce
yaza az vardı; ne oldu da çoğaldı böyle.
bahara hazırlanıyorduk oysa daha dün
kanepelerin yerlerini değiştirmeli diyordun
keşke parkeleri de değiştirebilsek
ve birde eskiyen mutfak tüllerinin yenilenmesi
oturduğum yerden gülüyordum sana
heyecanlı anlatışına şaşırarak...
bu kadar hayat dolu olmana
yazı çoktan getirmiş yüreğine bakarak....
lütfen! lütfen... üzülme...
biliyorum ki sen buradasın
söz sabahla gideceğim perdeciye
öğlene kalmadan değiştireceğim yerlerini
sen istediğin için kanepelerin...
şaşırma halime....
sen hep buradasın gibi yaşıyorum işte
rüyalarımda gördüğüm sen ve yokluğunla
nasıl da iyi geçiniyoruz değil mi?
kavga da etmiyoruz üstelik
öyle usulca dinliyorum seni
hem etsem ne fark eder ki
aksi dersin ya da huysuz
işte her zamanki gibi
özledikçe böyle oluyordum eskidende
kızma n'olur
sensizliğe katlanamayışımın; bir şekli bu
hem nasıl katlanabilir ki insan
daha ne çok sevecektim seni
güldürecektim öyle kahkahalarla
hem de ağız dolusu olanlarıyla
kahvaltılar hazırlayamayabilirdim ama
mutlaka mahmur gözlerimle öpecektim seni
uyandığımda...
yürüyüşleri sevdiğini bildiğimden
erken kalkmayı bile adet edinebilirdim
üstelik ne kadar sevdiğimi bilirsin sabah uykularını...
hem böyle gitmek de nereden çıktı
boğazım düğümleniyor
ağlasam kızarsın diye ağlayamıyorum
gülsem ihanetim olur,korkuyorum
şaşırdım kaldım işte
anlamanı beklemiyorum
çünkü sen hiç sensiz kalmadın ki
mutfaktan" yemek hazıııırrr" diye
çağırmalarında yok
o olmayınca yemekte yenmiyormuş
ağlamaklı gülüyorum halime
pavlov'un iti gibiymişim işte
nefesin olmadan yemek yiyemiyorum
yok yok! aksatmıyorum öğünlerimi
daha az yiyorum hepsi bu...
bir bak halime...
söyle bu zamansız gidiş niye
daha önce de terk edilmiştim elbet
ama sen beni hiç böyle terk etmemiştin ki
bak mızıkçılık yaptın yine
kazandın belki oyunu
meleklere önce sen yetişerek...
ama geride bıraktığın beni düşünmeyerek
ağlıyorsam, içiyorsam kime ne be! !
sana verdiğim söz geliyor aklıma;
ben şimdi sözümde nasıl dururum ki
"ben öldükten sonra bekleme sev" demiştin bana
söyle nasıl severim senden başkasını şimdi ben
yapamıyorum!
senden başkasını aklıma düşürmeye çalışsam
hep bir yanım acıyor
ve sen hep o yanımda oluyorsun...
ilk defa verdiğim sözde duramıyorum sana
bu da canımı yakıyor
ama başkasını senin yerine koymaya çalışmak kadar değil
bak hem; özlemeyi de öğrendim;
sensizliğe de alışırım zamanla
öyle bekleme her şeyi bir anda
ben sana ömrüm dedim
nasıl da ömrümsüz kaldım böyle
senden başkasını ne vakit sevmeye kalksam
ya sana denk geliyor ya da sonbahara...
sevgilim...
Kayıt Tarihi : 6.6.2013 17:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fatih Lâl Tuna](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/06/06/sana-476.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!