Önceden bilen oluş şartlarını çocuklarının
Elleriyle değen koklayan hazırlayan adeta
Sebebine ermeden erişmeden
Korkan ilerdeki korkularla
Noldu zarif latif anneler noldular
Nerde çocuklar gece yarılarından sonra
Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden
Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden
Kar yağsada bu sessiz vadiye, gün bitmesin
Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
Devamını Oku
Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden
Kar yağsada bu sessiz vadiye, gün bitmesin
Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
Sürrealist bir resim gibi..
'kundakçı bir kıyım /
ve kül hesaplaşmalar ayazında /
susarak geçilmiyor vurgundan /
nadasa terk edilmiş
metruk yürekten bir de.../...' (Naime Erlaçin)
Konuşmak gerek.
Ve yazmak.
Karakoç gibi işte böyle...
Bütün elmalar çürüdü
Çocukluğumuzun dürbünleri içinden
Geçen siyah halkalı kutsal şehirlerden
Birini bulamadım gezdim bütün karaları
kutlarım günün şiirini anlamlı olduğu kadar duyguları uyandırıyor yıllar öncesi anlarımıza dair
samanyolunda veba...düşününki gözünüzü kaldırıp baktığınız gök, o yıldızların gizemli bahçesi, yeryüzünün ışıklı örtüsü vebalı..sadece şiirin başlığı bile kendi içindeki anlam güzelliğini ifşa etmeye yetiyor. müthiş bir örgü ile şair, yitirilen insanlığın dramını gözler önüne seriyor.imgeler döndürmeye yetiyor anlamaya çalışan insan beynini..
şiir boyunca yitirilenler dolayısıyla, yokluk ele alınıyor.ilk bölümde elleriyle yavrularını ölüme hazırlayan anneler, onlar, çocuklarının nasıl öleceğini bilerek korkan annelerdir ki artık yokturlar.
ikimci bölümde ise güneşin doğuşunu yayınlamak için geceleri samanyoluna bakan ve ömrünü uzatan çocukların artık olmadığını söylüyor ki çocuk ve güneşin doğuşu geleceğin bir imgesidir.çocuklar yoksa, güneşin doğuşunu yayınlayacak güçde yoktur.çünkü samanyoluna bakan çocuklar yok. çocuk yok, güneş yok ve bir gelecek olmayacaktır.sonrasında yokluklar arasında belirmeye başlıyor kayıplarımız, kendi ellerimizle yıktıklarımız...
bakışları benekleyen yalnız ölüm
ölüm geçti canlı ehram ölüm geçti
o taklar geçip gitti insan üstüne kurulu
ölümün bakışları beneklemesiyle hem göz beneklenir hem de gözün gördüğü..benek karadır, ölüm kara..gözler kara, baktıkları kara ve tüm bu karalıkların tek sebebi ölümdür.ehram doğu, tak batı kökenli bir kelimedir ve ikisi de insanlığı anlatır.biri insanların kaybedişidir ki bu ölümdür.diğeri ise zaferdir.ehram da geçiyor, tak da..kültürümüzün bir parçası bağ bozumlarımızın bozulması,göğün güneşin bozulması söz konusu.şair şiir boyunca ölüm ve kaybediş bir yokoluştan söz eder. bozuk bir yumurtanın nasıl sarısı ve beyazı birbirine karışmışsa ay da böyle bozulmuştur.sadece son bölümde aşk der ve aşkı anlatır.imgelerle coşturulmuş bir aşk.aşk,siyahın beyazdan ayrıldığı samanyolunda bir karıncadır.en amansız vebayı kutlayan da aşktır.aşk bile uzaktadır. aşkın,çacukların,anaların,kültrümüzün,tabiatın bile bozulduğunu ifade eden bu şiir gökyüzüne bile bulaşan bir hastalığın bir insanlık durumunun tasvirini yapmaktadır.bunun sebebini ise ölümü bir vebaya benzeterek rezil bir şekilde bozulmaya uğradığımızı ifade eder.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta