Tavan arasındaki tozlu bir kitabın sayfaları arasında
Ayraç görevi verilmiş ki bana
Yolumun üzerindeki bir karanlığa
Bir aydınlığa zikzak yaparak ilerliyorum
Ne dağ var ne yol
Yok ağaçlar da
Ağaç dallarına tüneyen kuşlar nerede
Suları çakilen bir nehrin kumlu yolunda
Burnuma gelen çocukluğumdaki
Şamamanın otsu ekşimsi kokusuyla yapayalnızken
Gövdesiz ve yüzsüz yalnız inci dişleri parıldayan
Kıpkırmızı dudaklarıyla beni içine alan bir boşluk
Bir kara delikde kayboluyorum
Bir aydınlığa bir karanlığa dalmak
Bir uykunun içine balıklama dalmak gibi
Ve belki de rüyada yüzmek gibi
Bazı bazı kendimi ayraç gibi gördüğüm romanlar
Romanların tozu ve tavan arası şenliğiyse ilk gençliğim
Herbir sayfanın altındaki rakamlardan
Her kezinde tek haneli olan benmişim
Biz seninle hep öyle tozlu raflardan tozlu bir kitap alıp
Okuyacaktık geçmişimizi sonsuzadek
Dağlar nehirler ağaçlar olmayacaktı belki ama
Yolumuzun üzerine nutlaka bir bostan çıkacaktı
Ve şamama kokusu otsu ekşimsi tadıyla
Şimdi bu yol gençliğimizin bil ki tali yolu
Alıp birini ısırsam da aynı tadı bulacak mıydım
Kekremsi sert ve buruk bir mevsim gibi
Bu bir Eylül çarpmasıydı
Şiiri imgeyi ironiyi yerle bir eden
Yüksel Nimet Apel
20/Temmuz/2016/Çarşamba/Bodrum
Kayıt Tarihi : 20.7.2016 00:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir bostana çıkmasa da yol.. Dağlara, patikalara rüyalar merdiven ya.. O gençlik nanesi gibi kokuyor hala, tazecik, şimdi kesilmiş kadar bir dilim şamama...
Ne gerek var imgelere, ironiye..
Çok şıktı. Kutlarım Nimet Hanım..
TÜM YORUMLAR (1)