Kendi saltanatlarının yıkılacağını görenler, bu ülkede herhangi bir sorunun çözümünde önce o sorunun kendi saltanatlarını nasıl, ne biçimde sarsacağını düşünürler.
O zaman çözüme saltanatlar izin vermez.
Çözümde kolay oluşmaz.
Saltanat, bunun sahibi, bundan yararlananlar, saltanata biat edenler, saltanatın tabusunu yaratanlar saltanatın s’sini sorduğunuzda sizi hasım ilan ederler.
Bir bakarsınız geleceğini, ekmeğini, geçmişini, kişiliğini saltanata bağlayanlar sizin gizli düşmanlarınız oluvermiş.
Durup dururken selamı sabahı keserler.
Hayrola ne oluyor demeye kalmadan, siz haddinizi aşmış olursunuz.
Saltanat, demeniz bile yeterlidir.
Her saltanat bilim dışıdır.
Her saltanat akıl dışıdır.
Her saltanat bilimi kendine uydurmağa çalışır.
Her saltanat kendi aklını yaratır.
Aklı kandırmaya çalışır.
Gerçek, evrensel akıl dururken bir de siz onların aklı ile uğraşmağa çalışırsınız.
Önce bu saltanatların hasımlığından kurtulmanız gerekir.
…
Ülkemiz bunun tipik örnekleri ile doludur.
Ülkemiz bir bürokratik kâbuslar zorunluluğuna bilerek, isteyerek birileri tarafından sokulmuştur.
Bürokratik zorlamalar saltanatların olmazsa olmaz kuralıdır.
İnsanları bürokratınıza, bürokrasinize zorunlu, prangasal bağlayacaksınız.
Onları kral yapacaksınız.
Yasaların dilini ağdalı yapacaksınız.
Kimse bir şey anlayamayacak.
Bürokrasinin temelinde insana güvensizlik vardır.
Hele bir devlet dairesine işiniz düşsün, inanılmaz, insanı bıktıran, usandıran, ben nereden düştüm bu bürokratik çukura dersiniz.
Kurtulmak istersiniz kurtulamazsınız.
Bu bürokratik işlemlere birde noter zorunluluğu getirirsiniz.
Türkiye’nin en zenginleri arasına noterleri sokuverirsiniz.
Bir damga, bir daktilo ciğerinizi alır noterler.
Sonra noterler, evet derler, biz onaylayıcınız, onaylamasak, olmaz.
Bir yere işe alınacaksınızdır.
Adli sicil kaydı isterler.
Adliyeye gidersiniz.
Onaylamadığınız, içinizden gelmediği halde adliyenin Ankara’daki spor kulübüne paralar yatırırsınız.
İsmini bilmediğiniz bir spor kulübüne.
Şikâyet edersiniz, bilmem bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında.
Bu da suya yazılan kanunlardandır.
Ucu bir saltanata dokunuyorsa, kapı duvar.
…
Saltanat asla paylaşmayı sevmez.
Özgürlük ölçüleri kendi saltanatının yıkılmasına izin vermeyecek sınırda tutulmaktadır.
…
Mesela bu ülkede trafik kurallarını sınırsızca, hatta trafik polisinin gözleri önünde dilediğinizce özgürce çiğneyebilirsiniz.
Hatta hatırı sayılır bir tanıdığınız varsa, sen benim kim olduğumu biliyor musun diye de hava atar.
Bu bilmem nerden torpilli zavallı zatı muhtereme trafik kurallarını bilerek isteyerek çiğneme sertifikası verilmiştir.
…
Bu ülkede dilediğinizce çevreyi kirletebilirsiniz.
Denizleri.
Bu ülkede kanalizasyon sistemlerini dilediğinizce tıkayabilirsiniz.
Özgürsünüz.
Dünyanın en özgür kirleticisi olabilirsiniz.
Kimse siz niye bu ülkeyi, bu çevreyi kirletiyorsunuz da demez.
Dilediğinizce tükürebilir, çevreye hastalıklarınızı yayabilirsiniz.
Vereminiz, hepatitinizi, tifonuzu.
Dilediğinizce çöpleri, çay telvelerini mazgallara boşaltabilirsiniz.
…
Bu ülkede dilediğinizce kuralları çiğneyebilirsiniz.
Ama ancak saltanatlara, onların yapılarına dokunmamak kaydıyla.
…
Bu ülkede sahalarda ana avrat dilediğinizce küfredebilirsiniz.
…
Bu ülkede ormanları dilediğinizce yakabilirsiniz.
Ana adınızı baba adınızı bile soramazlar.
Sonra aradan birkaç yıl geçer.
İmara açarsınız.
Otel olur, ev olur, site, rezidans olur.
Kurban olsun size ağaçlar, ormanlar.
Bir gün bu ülkede bir yerlere gelirsem zaman aşımını orman yakan vatan hainlerinde kaldıracağım.
…
Bu ülkede imar kanununa aykırı evler apartmanlar yapabilirsiniz.
Hele hatırı sayılır ortaklarınız varsa.
...
Bürokrasi.
Bıktıran, usandıran, saltanatlar kuran.
Onsuz yaşayamayacağınızı düşünürsünüz artık.
Başka bir dünya olamayacağını düşünürsünüz.
Sizi devlete bağlayan, onsuz ben ni ederim dersiniz.
Psikolojik koşullanmalar sizi alıştırır.
Bürokrasiye aşık olursunuz.
Patolojik bir aşktır bu.
Devletin yüce çıkarları için bireylerin çıkarları bürokrasi sayesinde çiğnenir.
...
Saltanat sahipleri, kendi rızaları ile saltanatlarından vazgeçmezler.
Saltanat sahiplerinden hesap sormayan Allah’ı da aldatmasın.
Bu toplumun ürettiklerini kendi çıkarına kullanan, kendini toplumun, ülkenin Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın önünde görenlerden, yeter artık bu toplumu sömürdüğünüz demeyen, haksızlıklara karşı çıkmayan, insan onur gururunu koruyamayandır.
Evet, seçim meydanlarında şunu duymalıyız artık, biz yoksul halkın zengin gibi yaşayan bürokratlarını istemiyoruz.
Biz devletin bütün harcamalarının şeffaf olarak halkın denetimine açılacağı vaatler istiyoruz.
İnternet ortamında.
Vakıfların, hayır kuruluşlarının da.
Yani bu toplumun kurduğu, bu toplumun bedel ödeyerek yarattığı bütün kurumlar internet ortamında kurulduğu günden bu yana nereye ne harcamış bunu görmeliyiz.
Bütün devlete ait lojmanların halka devrini istiyorum.
Ancak, sınır, görev gibi görev yaptıkları bölgelerde oturacak konutu olmayanlara, bulamayanlara lojman verilebilir.
Yoksa artık Ankara’da, İstanbul’da, benzeri kentlerde lojmanlara gerek yoktur.
Bütün devlete ait tatil köylerinin halka devredilmesi gerekir.
Bu, buna benzer, makam araç saltanatlarından, devletin makam saltanatından vazgeçeceğini, halk gibi yaşayacak devleti sunacak seçim vaatlerine destek vermeliyiz.
Aldatandan da öyle bir hesap sormalıyız ki.
O zaman sorunlarımızın büyük kısmını aşmış oluruz.
Yoksa saltanat ile demokrasi bir arada olmaz.
…
Geçenlerde doğuya tayini çıkan bir kaymakamın bol şaşaalı, dansöz, havuz dolu bir uğurlama yemeği vardı.
Herkes işin lümpen kısmı ile ilgili idi.
O özeldi.
Önemli olan o yemeğin bedelini kim ödedi.
Kayıt Tarihi : 31.8.2009 23:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlhami Şenol](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/08/31/saltanat-21.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!