Salman Rüştü Şiiri - Yusuf Ter

Yusuf Ter
776

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Salman Rüştü

Yazdı şeytan ayetleri
Salı verdiler itleri
Ödül oldu kelleri
Salman Rüştü efendinin

Dünya diline çevrildi
Memleket de yasak geldi
Aziz Nesin de el verdi
Salman Rüştü efendinin

Dört kitap iner kullara
Yoksul yetim ve dullara
Çevrildi türlü dillere
Salman Rüştü efendinin

Yobazlar sardı dünyayı
Tehdit savurdu bir ayı
Unutulmaz bu olayı
Salman Rüştü efendinin

Özgür olmalı kitaplar
Baş ağrısına bu haplar
Alanadır bu hitaplar
Salman Rüştü efendinin

Garip Yusuf’um der oku
İlmik, ilmik ilim doku
Yazdıkları güzel koku
Salman Rüştü efendinin

Yusuf Ter 21.07.2008
Saat 22:06 İsviçre

Yusuf Ter
Kayıt Tarihi : 27.7.2008 01:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şeytan Ayetleri, (ing. The Satanic Verses) , Hint asıllı yazar Salman Rüşdi'nin romanı. İlk baskısı 26 Eylül 1988'de İngiltere'de yapılmıştır. Kitabın bir bölümünde, Muhammed'in topluluğun desteğini almak üzere çok tanrılı yaklaşım lehine bir ayeti haber verdiği, sonradan bu ayetin şeytan tarafından yazdırıldığı anlatılmaktadır. Birçok islam ülkesinde yasaklanan kitabın yazarı hakkında İran'da Humeyni tarafından ölüm fetvası verilmiştir. Kur'an'da, Hacc suresi'nde, şeytanın, Tanrı'nin gönderdigi her peygambere türlü şekilllerde musallat olduğu, onları yanılttığı ve nihayetinde Tanrı'nın bu peygamberleri yanılgıdan ve şeytanın yalanlarından korudugu ve böylece tebliğ görevinin kusursuz bir şekilde yapılmasını sağladığı yazılıdır. Söz konusu ayet şöyledir: '(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dilegine ille de (beşeri arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi ayet'lerini (lafiz ve anlam bakımından) sağlam olarak yerleştirir...' (K. 22 Hacc 52) İslam kaynaklarının bildirmesine göre yukarıdaki ayet, Muhammed'in şeytan tarafından kandırılmasıyla ilgili olarak inmiştir. Şeytan, Muhammed'i, 'müşriklerce' (paganlarca) kutsal bilinen ve adlari Lat, Uzza ve Menat olan üç tanrıçayı övücü sözler söylemeye kandırmış ve bu sözleri onun diline ayet olarak sokmuştur. Şeytan'ın bu oyunu sonucunda Muhammed: 'Lat'ı, Uzza'yı ve... üçüncü olan Menat'ı gördünüz mü? İşte bunlar, yüce turnalardır... Sefaatleri de elbette ki umulur.' diye konuşmuş ve bu sözleri Kur'an'a Tanrı'dan gelmis vahiyler olarak koymuştur. Bu söz Muhammed'in Kureyş kabilesi ve Mekke'nin önde gelenleri ile birlikte yaptığı bir görüşme sırasında söylediği çeşitli kaynaklarca belirtilmiştir. Bunlar Necm suresinin 19 ve 20. ayetlerinin de ilk şeklidir. Fakat Tanrı, Muhammed'i bu yanilgidan kurtarmış ve bu 'Şeytan ayetleri' ni Kur'an'dan çıkarmıştır. Bu ayetleri Muhammed'in Kureyşli paganlarla bir uzlaşma taktiği olarak da kullandığı yönünde teoriler de bulunmaktadır. Bunlara göre Kureyş'in tanrıçalarını onurlandırarak Muhammed aradaki düşmanlığı ortadan kaldıracağını düşünür. Ama müslümanlardan gelen yoğun tepki üzerine bu tutumundan hemen vazgeçip, Tanrı'dan gelen söz konusu uyarıcı ve düzeltici ayetleri duyurur. 1995 yılındaki vefatından 1 yıl kadar önce ünlü yazar Aziz Nesin, kitabı Türkçe'ye çevirmek istemiş ancak toplumda oluşan büyük tepki yüzünden vazgeçmiştir. Kitap halen Türkçe'ye çevrilmemiştir. ////////////////////////////////// Aziz Nesin daha erken ölecekti! 'Nesin'in katli vaciptir' diyen adam! Aziz Nesin daha erken ölecekti! Şunu sonunda anladım ki bizim meslek, birbirinden renkli ve çeşitli kişilerle dolup taşıyor artık! Aramızda yedi düvele rahmet okutan da var, canımıza okuyan da.. Kendi ipini çeken de var, canına kıyan da.. Püriten ahlaka sahip olan da var, ahlaken sorgulanması gereken de.. Kendi öyküsünü dokuya dokuya geçip giden de var, öykülere konu olan da.. Halim selim davranan da var, 'tilki selim' liğe soyunan da.. Araştırmacı gazeteci de var, araştırmadan yazıcı da.. Haberle yatıp kalkan, yani, 'haber değil' diye selam vermeyen de var, habersiz, sorgusuz sualsiz gül gibi geçinen de.. Kendini hayata karşı sorumlu hisseden de var, sorumsuzca gelip geçen de.. İzliyoruz, görüyoruz, her gün yeni bir duruma şaşıyor, her gün bir meslektaşımızın ipliği pazara çıkıyor, ya da her saat, alkışladığımız ya da saygı duyacağımız biri çıkıyor... Kişi kendini bilir! Burada 'kim, nasıl' diye liste yapacak değilim.. Ama şunu da biliyorum ki kendini merak edenler, üstteki tanımlamalardan birinde muhakkak ki görecektir nasıl biri olduğunu.. Neyse... Bu 'önsöz'e neden gerek duydum? Geçen gün dinlediğim bir radyo programından çok etkilendim, şaşırdım, düşündüm ve bugünlerde çokça tartışılan gazetecilik ilke ve kurallarına ilişkin bir dal bırakmaya karar verdim.. İsteyen, tartışır, ya haklı görür ya da yanlış! Bilenler biliyordur, Mithat Bereket, ntv'deki programlarının yanı sıra, her sabah Best FM'de Sesli Gazete adıyla günün haberlerini yorumluyor; günün gelişmelerini aktarıyor.. Gayet de hoş yapıyor, ilgi görüyor.. Bir mesele gündeme getirdiğinde, yaşadıklarından, tanıklıklarından örnekler de veriyor.. Önceki sabah programında da, Lübnan'da yaşanan olayları, gelişmeleri bir bir sıralarken çok önemli, şaşırtıcı bir anısını anlattı... Hikâye şu.. Bereket, bundan sekizdokuz yıl önce, televizyon programı için Lübnan'a gider... Beyrut'ta Hizbullah'ın dini lideri Fadallah'la bir görüşme yapar... Fadallah ki, bir işaretiyle, 'şehit tugayları' oluşturan, bir sözüyle genç insanları canlı bomba haline getiren, zaten 'kan ve ateş'ten hiç sıyrılamayan Lübnan'da ve dahi Doğu topraklarında her sözü kanuna dönüşen bir din adamı! Fadallah'la yüz yüze röportaj, oradan buradan, Lübnan'dan, Amerika'dan gelip geçerken, Türkiye'ye de sıra gelir konu ve Aziz Nesin'e kadar dayanır.. Aziz Nesin, o sıralarda yaşamakta ve Aydınlık gazetesinde, Salman Rüşdi'nin Şeytan Ayetleri'ni tefrika etmektedir.. Fadallah, özetle der ki.. 'Sizin orada bir münafık varmış.. Aziz Nesin... Salman Rüşdi'nin kitabını yayınlıyor.. Katli vaciptir onun...' Evet, ortada, Aziz Nesin'i işaret eden ve şakası olmayan bir ölüm fetvası vardır kısacası! Durum son derece korkutucu ve ürkütücüdür.. Mithat Bereket, bu sözler üzerine hayretler içinde kalır.. Döner Türkiye'ye ve röportajın bu bölümünü Aziz Nesin'in güvenliğini düşünerek yayınlanamaz.. Öte yandan Aziz Nesin'e ölüm fermanı'nın verildiği gün öyle bir döneme tekabül ediyor ki, Fadallah'ın hâkim olduğu örgütün adaşı bir başka örgüt de hemen her gün bir cinayete imza atmaktadır.. Evet, Bereket, bu 'özel anı'sını paylaşma gerekçesini de Best FM'de şöyle izah eder.. 'Artık rahatlıkla söyleyebilirim.. Çünkü Aziz Nesin yaşamıyor artık..' Şimdi, geçmiş zaman olur ki niyetiyle kaleme aldığım bu hikâyeden belli ki 'her kalemden bir ses çıkabilir' her kafadan bir fikir gelebilir? Ama ben rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki... Mithat Bereket, 'bereket ki röportajı yayınlamamış'.. İyi yapmış, yüreğine sağlık.. Gerisini 'haber değil diye selam vermeyenler' düşünsün! Nebil Özgentürk

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Ter