Salınım Ve Denge Kaçınılmaz
Her şey dengeye gelene kadar salınır.
Hayat devam ettiği sürece bu salınım az veya çok aralıkla devam edecektir.
Gözlemledim; kazak erkeklerin evlenince kılıbık olanları vardır. Uysal duranların da ne huyları çıkar. Yani hepsi dengelenene kadar salınır. Bazıları ahlak, namus lafını çok eder; sebebi bir kutuptan diğer kutba meyildir. Bazıları kül yutmaz, uyanık pozundadır çünkü hayatta hep kandırılmış, bunun yansıması olarak "Uyanık" lığı oynar.
Gözleyin; bir kişi bir konuda aşırı ise mutlaka o halin öncesi vardır. Yani bir şeye aşırı taraf olmuştur salınım gereği diğer tarafa aşırı gidiyordur. Ya da aşırı düşman olduğu şeyi savunmaya başlar.
Bu denge meselesi çok mühim. Duyguların dengelenmesi gerekir. Aşk nefrete döner. Çok muhabbet yüzünden ayrılık olur. Bazısı iyilik yapar kötülük bulur. O halde iyilikte de dengeli olmalı. Sevdiğinden nefret görenler için de dengeli sevmeyi tavsiye edeceğim.
İdeolojilerin savunucularına bakınız. Şiddetle yıllarca savunur. Bir bakarsınız tam tersini savunmaya başlar. Çünkü döngü var sarkaç etkisi var. Dengeli savunanlar çok değişmez.
Elbet değişim insan için gerekli, değişmeden gelişmek mümkün değil. Çakılıp kalmayı kabul edemeyiz. Bu değişimleri iyi tahlil edelim yeterlidir. Yani kimse bir yerde çakılı kalmak zorunda değil. Hepimiz insanız. Kimse kendi durumunu başkasına dayatmasın yeterlidir. Sonra dayattığını kendi terk eder. Telafisi zor olur.
Bir örnek vermek isterim;
Eşi kapalı olduğu için boşanan biri vardı yüksek lisanslı iyi eğitim almış biri. Kendi ayarında biri ile evlendi. Sonraları ne olduysa adam dindarlaştı, hem de ne dindarlık. Koyu dindarlık. Sonuç bu hanımından da boşanmak zorunda kaldı nedeni bu hanımı açık ve dindar değil…
Dengeli olsa inancını hayatına yansıtırken partnerini özgür bıraksa her değişimde partner değiştirmek zorunda kalmayabilirdi. Çünkü sarkaç etkisi var sabret, geri gelir nasılsa…
Her şey aslına döner.
Taraf / Karşı Taraf
Taraf olmak özgürlük elbet. İnsan dilediği kişiye ya da ideolojiye, dine, hatta futbol takımına taraf olabilir. Böylece kendi aidiyetini tatmin eder. İdeal olan ise tüm güzelliklere taraf olmak. Bunu başaranlar Yunus, Mevlana gibi zatlar olmuş.
Taraftarlık içselleştirilmezse taklidi olan taraftarlar radikalleşir ve kraldan çok kralcı olur. Yani sadece taraf olur, hatta neye taraf olduğu dahi önemsizdir. Taraf olup şiddetle savunmak yeterlidir onun için.
“Karşı taraftarlık” konusu çok daha ilginç. Çünkü karşı taraftarlığı belirleyen bir taraf vardır ve karşı olanlar o başkasının belirlediği bir tarafa karşı duruş sergileyerek güya kendi taraftarlığını oluşturur. Aslında kendi tarafı yoktur. Karşı olarak kendine bir yer edinir. Bunu da karşı olduğu taraf belirler tabi ki. Bunu siyasal partilerde gözlemledim; bazı partiler kendi misyonlarıyla çıkar bazıları da başkasının misyonuna karşı çıkar.
Toplumsal alanda da bunu gözlemleyebiliriz. İdeolojik yaklaşımlarda “Karşı taraf” olan diğerinin her fikrine karşı çıkar. Hal o kadar komikleşir ki bazı karşı olduğu tarafta bulunan kendi ideolojisine ters olan bir şeye taraf olur; karşı tarafta olanlar sırf ona karşı olmak için bilmeden kendi ideolojisine uymayan şeyi destekler ya da kendi ideolojilerine ters olan ama karşıdakine destek olanı şuursuzca desteklerler. Çok gözlemlenir bu hal. Kıyafet konusunda ve kişisel tercih konusunda diğerinin işine karışmayı kendilerine hak görenler bu yüzden çok taraftar yitirdiler. Ama “Karşı taraf” ın eylemi "Taraf” a bakar. Değeri yoktur.
O halde "Karşı taraf” olmak yerine “Taraf “olmalıyız. Bu taraf ise kendi tarafımız olmalı. Taraf olduğumuz şeyi de başka bir tarafa karşı olarak oluşturmamalıyız. Taraftarlığın özgün olması için içselleşmesi gerekir. Bu da taraf olunan şeyin bilinmesi ile olur. Bilmek ve değerlendirmek esastır. Atalardan geleneklerle devir alınanlar doğru tahlil edilmeli ve kişinin vicdanında kabul görmeli. Bilinçsizce taraf olunanın değeri olmadığı gibi zararı çoktur.
“Taraf” olan akıllı kişiler “Karşı taraf”ın tavrının aynadaki aks şeklinde olduğunu bildiklerinden bazı kasten yanlış yaparlar ki nasılsa karşı taraf aksi yansıma yapacak ve doğru yansıma sağlanıp maksat hasıl olacak. Ambulansların üzerindeki yazılar ters yazılır ki aynalar yazıyı ters yansıtırken doğru okunsun maksat iş görülsün.
Taraf ve karşı taraf birbirini dengeler. "Taraf" olanı "Karşı taraf" dengeler ve destek olur bilmeden. Karşı taraf olan ise zaten bir taraf olmalı ki ortada ona karşı olsun. Yani edilgendir ve "Taraf"a güç vermektir elinden gelen. Zaten kendi "Taraf "olsa, başka karşı taraflarca dengelenecek.
Altta, Üstte Veya Önde Olmak
Alttakiler ve üsttekiler; toplumsal mücadele bu ikisi arasında olur. Kapitalistler ve halkçılar; firavunlar ve ezilenler şeklinde toplumda yansır. Ben buna her yavuzluğun bir uyuzluğu olur şeklinde bakıyorum.
Egemen olanlar yavuzluk yapar ve alttakileri ezer. Alttakiler bilinçlenince ya da başka egemenler onları kullanınca güçlenir ve onlar da yavuz olur. Önceki yavuzlar da uyuz olur. Deveran bu şekilde işler.
Bahar falan hepsi bu şekilde işler! Kavga alt ve üsttekiler arasında üste çıkma kavgası olduğundan, yavuzluk da uyuzluk da ikisi arasında devreder.
Önde olanlar ise bu kavgada yer almaz. Yunus misal.
Altta olanların verdiği mücadele dahi uygulamada genellikle egemenler lehine işler. Sağ, sol; dinci, laik; Irkçı halkçı hepsi egemenler için savaştırılır. İdeal hiç bir zaman olmaz. Egemenler "İdeal" i üstte olanların lehine işletir!
Üstte olanlara her şey serbesttir dilediği kadar kadın alırlar, dilediği şeyi de kitabına uydururlar, ganimetler de onlarındır... Tarihsel süreç iyi okunmalı...
Ezilenler hedef kitledir çünkü kullanıma müsaittir ve altta olmanın ezikliği içinde savaşa hazırdır. Eline tutuşturunca silahı "Bahar" egemenlerin lehine gelir.
Din savaşlarını neden alttakiler yapar hiç düşündünüz mü?
Egemenlerin umurunda değildir insanların hali. Onlar kullanır sadece. Kullanılanın dini inancı ya da siyasi görüşü onlar için önemli değildir. Hatta yardım ederler altta olanların din ve siyasetlerine!
Ne Sağdayım, Ne Solda. İlerdeyim.
Evrimsel süreç devam ediyor.
İnsan ve evrende değişim ve gelişim canlılığın devamının bir gereği. Çünkü "Hayat faaliyettir"!
Bu evrim mana boyutunda da terakki olarak yansır. Bireyden topluma yansıması da kaçınılmaz.
Bu sürecin gerisinde olanlar asla yetişemeyecek öndekilere. İzleyin gelişmiş toplumların 50 yıl önce yaptıkları az gelişmiş olan toplumlarda yeni uygulanmaya başladı. Geri toplumlara ise azgelişmiş toplumların uygulamaları örnek oluyor.
Her alanda bu gelişim ve değişim gözlemlenebilir. Sadece izleyiniz. Kutsallaştırmadan bakınız. Kutsallaşan şeyler asla hakkıyla öğrenilemez. Sadece ezbere kabul edilir. Kutsallaşan şeyler; ideolojiler, gelenekler, ırksal tutuculuk, toplumsal alışkanlık ve kabuller olabilir. Geniş bir kapsam var!
İleri toplumların geçtiği aşamaların aynısını geri toplumlar yaşıyor. Orta Çağ'da dinsel baskılardan bunalan Batı toplumları bedel ödeyerek dini baskılardan kurtuldu. Ama başka "Kutsal" kabullerin pençesine de düşmekten kurtulamadı. Yani yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak da var…
Son tahlilde tüm insanlık gelişecek ve orjin insan manası açığa çıkacak. Çıkmak zorunda. Orjin "İnsan"ı açığa çıkaranların azınlık olması ümidimizi kırmasın.
“İleride, en öne geçenler, işte o ileride olanlar.”(Vâkıa/10) Elmalılı
“Sağın adamları, ne uğurludur onlar! ” (Vâkıa/27) Elmalılı
“Solun adamları ise, ne solun adamları! ” (Vâkıa/41) Elmalılı
“Ne sağdayım, ne solda, ilerdeyim.” diyenler, gelin bir olalım.
Selamlar, saygılar.
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 13.12.2012 18:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İleri toplumların geçtiği aşamaların aynısını geri toplumlar yaşıyor. Orta Çağ'da dinsel baskılardan bunalan Batı toplumları bedel ödeyerek dini baskılardan kurtuldu. Ama başka "Kutsal" kabullerin pençesine de düşmekten kurtulamadı. Yani yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak da var… Son tahlilde tüm insanlık gelişecek ve orjin insan manası açığa çıkacak. Çıkmak zorunda. Orjin "İnsan"ı açığa çıkaranların azınlık olması ümidimizi kırmasın.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!