Aynı salıncaktan düştüğümüz gün,
Ölü yapraklar savrulurken arkamızdan,
Sen başka bir düşün peşinden koşuyordun,
Bense yüzümü dönmüştüm Kaz Dağları’na.
Aynı kayaya ayağımız takıldığında,
Sen kahkahalarla gülüyor,
Bense elinden tutup kaldırıyordum seni,
Gurup vaktini izlerken Şeytan Sofrası’nda.
Sonra güller arasında toz duman bir bahçede,
Akçay’ın buz gibi suyunu yudumlarken
Babanın radyosunda bangır bangır bir müzik:
“Güzelliğin on par’etmez,şu bendeki aşk olmasa”
Hangi dem büyüdük biz?
Sevdaları karanlık aynalara gömdük.
Dostlukları bozuk para indinde gördük.
Hangi dem ana baba olduk?
Sen vururken kadehin dibine,
Bense bebeğime ak süt emzirirken mi?
Bak salıncak bile çürümüş nemden,lime lime dağılıyor,
Zincirleri paslanmış,
Biz sağa sola savrulup hayatı yakalamaya çalışırken
Edremit Körfezi’nin sert rüzgarında,
Solmuş gençlik,umutlar,pembe hayaller,
Yitip gitmiş çocukluğumuz.
Taşımaz artık o eski oyuncak, ne seni ne beni.
Ne zaman bıraktık aynı yöne bakmayı?
Ne ara unuttuk,unutulduk?
Yolduk bahçedeki hercai menekşeleri.
Şimdi sen kara bir çarşafın altında uyuyurken
Bense yitik gençliğime yanarım.
Hangi dem öldük ki biz?
Hangi an öldü çılgın oyunlar?
Kayıt Tarihi : 9.6.2014 20:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!