Hey gidi Soma,
Bahtı kömür karası,
Yürekleri ansızın yakan Soma!
Nasıl kıyabilirsin o masumlara,
Nasıl ağlamalı gözler bıraktırırsın arkalarında?
Sesimi duymadan uyuyamayan,
Beni görmeden dayanamayan,
Bana dokunamadan beni seven,
Hislerimizin karşılıklı olduğu bir beyazım vardı.
Öylesine güzel bir beyazdı, öylesine güzeldi işte.
Beyazım vardı benim, sadece benimdi
Onca maceranın ardından,
Bir son yaklaşacaktı elbette.
Her şey gibi, bitecekti o da,
Bir sonu yazacaktık elbette.
O an geldi, çıktı karşımıza,
Son nefesi vermeden önce,
Kapkara elleriyle göz yaşını silen o adama,
Nasıl kıyabilirsin Soma?
Gece karanlığında çalışan, uyuyan o adama,
Nasıl kıyabilirsin Soma?
Yürüyordun dün yine, karşı sokağın köşesinde
Kendinden emin adımlar atıyordun, her seferinde
Uzun, derin düşüncelerle birlikte hafif bir suskunluk
Ve sonrasında ise kaçmak istiyordun, her şeyden ve herkesten.
O kadar anlamı kalmamış olsa gerek, senin için hayatın
Bembeyaz bir sayfa,
Elinde bir kalem..
Hayallere dalıyorsun,
Düşünceler muhteşem!
Yaşamayı seviyorsun,
Biraz inciniyorsun,
Dün yine çıktığında karşıma,
Sebepsizce attı şu kalbim.
İlk defa ben olduğumu hissettim,
İlk defa, ''işte bu'' diyebildim.
O an yaşadıklarımı,
Önemsenmeyen bir sevgim vardı,
Bilinmeyen bir değerim.
Kaybolan zamanım vardı,
Fark edilmeyen duygularım.
Bir sen vardın,
Hayat iki dalın arasında;
Bir yaprak ve biraz da toprak.
Hayatın en güzel anı;
Bu ikilinin arasında.
Yaşamın en iyi yanı;
Bunları kendinde bulmakta.
Nedensiz, cevapsız bir çok soru var, aklımı karıştıran,
Bir çok şey var, bizi ayrı tutan.
Ne nedenini biliyoruz, ne de ne olduğunu,
Biz onca şeyden habersiz kalıyoruz.
Bunlardan birisi de duygularımız olsa gerek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!